Sivil toplum kuruluşlarından birkaç tanıdık simâ, insan hakları savunucuları, sol kesimden gazeteci ve politikacılar ve bir de yolları politik sığınmacı olarak yaşadıkları Buenos Aires'de kesişmiş Şili, İtalya, İspanya, Almanya yurttaşı eski ve yeni militanlar var salonda.
Yirmi, bilemedin otuz kişi. Şili ulusal bayrağı ve FPMR flaması asılı duvarın önüne kurulmuş uzun masada yan yana dizilmiş şarap şişeleri ve plastik bardaklar duruyor.
İri cüsseli bir adam, "Comandante Salvador". Ama bir o kadar da hareketli.
Elinden düşürmediği purosundan çektiği derin nefesler arasında, kahkahalarını cömertçe savuruyor etrafa. Hafifçe sarılarak "hoş geldin" diyoruz. "Nereye" diyecek olsa, verecek cevabımız yok elbette.
Üstelik yeterince "hoş" da sayılmaz durumu. Varsın, sayılmaz olsun ve dahi Şili, tüm kurum ve kuvvetiyle onun iadesinde ısrarcı olsun hâlâ. Hayatın sunduğu ufak mutluluk imkânlarından yararlanmayı küçümseyecek lüksü yok kimsenin.
Şili, Nikaragua ve Küba'dan sonra
11 Eylül 1973 darbesi ertesinde Küba yolunu tutmuş ve oradan da, Sandinista devrimini kontralara karşı savunmak üzere Nikaragua'ya geçmişti Sergio Apablaza.
Pablo Neruda ve Victor Jara'nın da ölümlerine değin üyeleri arasında bulunduğu Şili Komünist Partisi'nin 1983 yılında Pinochet rejimine karşı gerilla savaşı vermek üzere kurduğu Manuel Rodriguez Yurtsever Cephesi'nin başına geçmek üzere And dağlarıyla Pasifik okyanusu arasındaki topraklara, doğduğu ülkeye geri dönmüştü sonra.
1987-1990 arasında FPMR'nin bir numarası olmuş ve yıllar sonra, Pinochet'in ülke yönetiminden ayrılmasının kısa süre ertesinde gerçekleştirilen iki silahlı eylem başta olmak üzere bir dizi faaliyetinden dolayı hakkında yasal soruşturma başlatılmıştı.
Cuntanın halkla ilişkiler birimi olarak çalışan "El Mercurio" gazetesinin patronu Agustin Edwards'ın oğlu Cristian'ın yaralanması ve bir de Pinochet'in yakın çevresindeki senatörlerden Jaime Guzman'ın vurulmasından sorumlu tutuluyordu.
Şili'yi 1990 yılından bu yana yöneten sol siyasetler diktatör Pinochet'in "Condor" ve "Colombo" operasyonlarındaki sorumluluğu nedeniyle yargılanmasını gündeme getirmediler bugüne değin.
Diktatör, radikal muhaliflerin "bu ülkede banka hesapları insan canından daha önemlidir" cümlesiyle ironik bir biçimde belirttikleri gibi, usûlsüz para transferleri gerekçesiyle yargı önüne çıktı yalnızca bugüne kadar.
Oysa ki Sergio Apablaza, ya da yaygın deyişle "Comandante Salvador" affedilemezdi asla.
Yakınlarının söyleyişiyle "Salvo", Interpol tarafından aranıyordu ve Arjantin'de yakalandı. Şili'nin derhâl iadesini talep ettiği ve bunu ilgili organlarının yanı sıra çeşitli bakanlıklar ve hattâ devlet başkanlığı düzeyinde yinelediği Apablaza, yedi ay boyunca tutuklu kaldığı Arjantin'de yargı kararıyla serbest bırakıldı sonunda.
Şimdi burada, sürgün hayatının "yasal" kısmını yaşıyor.
Çekilmeyen bir fotoğraf
Gecede yaptığı kısa konuşmada yalnızca cezaevi günlerinin değil, bundan daha da önemlisi, yeraltı hayatının sonlandığını söylüyor Salvador.
Ardından, "mücadeleye devam" diyor. Kağıt üstünde gerekli belgelere sahip bir sığınmacı gerçi ama gerçek hayat, elbet biraz daha farklı. Şili "kabul edilemez" buluyor onun serbest bırakılmasını.
Pinochet yandaşları ve bir dizi servis de öyle. Gecenin bir ânında Salvador, iki ismin arasına geçiyor, "işte tam fotoğraf çekilecek bir ân" diyerek.
Arjantin'in yine geçtiğimiz aylarda sığınma hakkı verdiği iki "kızıl terörist", yanındakiler. Orada bulunan herkes, yalnızca gözleriyle çekiyor bu resmi. Callao caddesindeki lokalden, gece ikiye doğru ayrılıyoruz.
"Görüşmek üzere" diyerek.(GÇ/EÜ)