8.Hopa Kültür, Sanat ve Deniz Festivali dün (10 Temmuz) başladı.
Hava yoluyla İstanbul'dan Gürcistan'ın liman kenti Batum'a, oradan da yarım saatlik bir kara yolculuğuyla Hopa'ya geçen -aralarında Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras'ın da bulunduğu- aydın, sanatçı ve gazetecilerden oluşan misafirleri ÖDP'li Hopa Belediye Başkanı Yılmaz Topaloğlu ve bir grup Hopalı karşıladı.
Kalabalık, üzerinde "Derelerimiz özgür akacak", "Toprağımız, suyumuz satılık değildir" ve "Nükleere Hayır" yazılı pankart ve balonlarla ilçe merkezine kadar iki kilometrelik bir yürüyüş yaptı.
Resmi törenin ardından Titanic Restoran'da Ayla Şeşan'ın kolaylaştırıcılığında Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Erol Katırcıoğlu ve Uras'ın konuşmacı olduğu "Siyasal Gündem ve Yaklaşan Yerel Seçimler" konulu bir söyleşi düzenlendi.
Katırcıoğlu: Emek eksenli siyasetten mağduriyet eksenli siyasete
İlk sözü alan Katırcıoğlu, dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye'de de 1980'lerden bu yana neo-liberal küreselleşme nedeniyle hızlı değişimler yaşandığını ve eski referans noktalarının olguları açıklamakta yetersiz kaldığını savundu.
Bu süreçte farklı kimlikler üzerinden yükselen taleplere dikkat çeken Katırcıoğlu, "Artık mağduriyetler sadece işçi sınıfına ait değil. Farklı kimliklerin –Kürtlerin, azınlıkların, kadınların, eşcinsellerin…- talepleri dikkate alınarak yeni bir sol siyaset geliştirilmeli" dedi.
Uras: Ortak irade ve pratikten ortak kurumsallaşmaya
Uras ise siyasetin otoriter vesayetçi çevrelerle kendine demokrat Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) arasındaki iktidar mücadelesi nedeniyle tıkandığını söyledi, solun yerel seçimlerden başlayarak emek ve demokrasi mücadelesi ile halkın iradesini merkez alan üçüncü bir alternatifi örmesi gerektiğini vurguladı.
Bu açıdan Fatsa ve Hopa deneyimlerinden alınacak derslerin önemli olduğunu ve bu örneklerin çoğaltılması gerektiğini savunan Uras, bunun için yerel seçimlerde farklı sol ve muhalif kesimlerin 22 Temmuz seçimlerinde İstanbul 1. Bölge'de olduğu gibi bir araya gelmek durumunda olduğunu belirtti.
Konfederatif değil organik bir yapı öneren Uras sözlerine şöyle devam etti:
"Tüm sorunları bir tek ÖDP'yle çözemeyiz. Amacımız ÖDP'yi de dönüştürerek kendi dışımızdaki hareketlerle senkronize olmak. İlla sıkı bir parti formatı da lazım değil. Esnek bir yapı da olabilir. Ortak duruş, irade ve pratikten ortak kurumsallaşmaya gitmeliyiz. Türkiye'nin her yerinde bu taleple karşılaşıyoruz. Kendi krizini çözemeyen bir sol toplumsal krizleri çözmeye aday olamaz."
Uras ayrıca yerel seçimlerde sol adayları belirlemek için önseçim önerdi ve Hopa'da da mahallelere konacak sandıklarla adayın halk tarafından belirlenmesinden yana olduklarını ifade etti.
Yeğin: Sorunlar ortak, mücadele de ortak olmalı
Festival Metin Yeğin ve Tan Morgül'ün konuşmacı olduğu Latin Amerika söyleşisiyle devam etti. Yeğin konuşmasından önce başta Latin Amerika olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde kendisinin de bizzat katıldığı neo-liberalizm karşıtı mücadelelerden derlediği bir belgesel film sundu.
Yeğin Latin Amerika deneyimlerini aktardığı ateşli konuşmasında neo-liberalizmin feodalizmden de kölecilikten de beter olduğunu ileri sürdü, tüm dünya emekçi halklarının yok olmamak için ortak düşmana karşı birlikte mücadele etmek zorunda olduğunu vurguladı.
Morgül: Temsilcilere değil kolaylaştırıcılara ihtiyaç var
Morgül ise Latin Amerika'da 1990'lardan beri yükselen mücadelelerin Türkiye'de de yankı uyandırdığını; fakat bu deneyimlerin yanlış okumalara maruz kaldığını söyledi. Venezüella'ya yönelik ulusal solcu okumaları "garabet" diye niteleyen Morgül şöyle konuştu:
"Bir tane Latin Amerika yok. Ancak bazı ortak yönler belirlenebilir. Bunlardan biri yerellik. Yani siyaseti mahalleye, sokağa indirmek. Ama genelle de ilgilenen, iktidara talip olan bir siyaset bu. Öte yandan çoğu Latin Amerika deneyimi toplumsal hareketlerin bir araya gelmesiyle oluşuyor. Dikkat çekici olan bir şey de bu kadar çok toplumsal hareket varken ortada çok az temsilci olması. Bunlar temsiliyeti sorgulayan, katılımcılığı öne çıkartan hareketler. Bizim de temsilcilere değil, kürsüyü insanlara açacak kolaylaştırılara ihtiyacımız var."
Özer: 12 Eylül'de idam edilen gençleri ve vasiyetlerini hatırlamak boyun borcumuz
Festivalin ilk günündeki son etkinliği ise şair ve fotoğraf sanatçısı Mehmet Özer gerçekleştirdi. Konuşmasında 12 Eylül'de biri 17 yaşına 17 devrimci gencin idam edildiğini hatırlatan Özer, "Bugün soluduğumuz havayı onlara borçluyuz. O halde onların son sözlerini, vasiyetlerini bilmek zorundayız" dedi.
Behçet Aysan'ın "Beyaz Bir Gemidir Ölüm" adlı şiirini seslendiren Özer, ardından idam edilen gençlerin portreleri ve son sözlerinden oluşan bir sinevizyon gösterimi yaptı. Ayrıca salonun bir bölümünde de bu portreler ve son sözler sergilendi.
Festival bugün yazar Oya Baydar ve tiyatro sanatçısı Orhan Alkaya'nın barış konulu paneliyle devam edecek. Ardından yönetmenliğini Bahriye Kabadayı'nın yaptığı "Devrimci Gençlik Köprüsü" isimli belgesel film gösterilecek ve konuya ilişkin bir söyleşi düzenlenecek. Festivalin ikinci günü Belediye Sahil Konser Alanı'nda gerçekleştirilecek Grup Marsis ve Yasemin Göksu konserleriyle sona erecek.(KM/EZÖ)