"Homofobik inanışlar" da tüm önyargılar gibi toplumun her kesiminde, öğretmenlerde, medya üyelerinde, politikacılarda, psikologlarda, doktorlarda, psikiyatrlarda yaygındır ve değişime dirençlidir.
Lambdaistanbul, Mart 2006'da İstanbul'da cinsel yönelimini eşcinsel/biseksüel olarak tanımlayan 393 kişi ile yapılan bir anketin sonuçlarını, "Eşcinsel ve Biseksüellerin Sorunları" adıyla yayınladı. Bu önemli çalışma Nisan-Ağustos 2005 tarihleri arasında yapılmış. Burada kendilerini eşcinsel/biseksüel olarak tanımlayan kişilerde de eşcinselliğe karşı birçok olumsuz düşünce ve duygular olduğunu görüyoruz. Cinsel yönelimini eşcinsel/biseksüel olarak tanımlayan 393 kişinin yüzde 51'i geçmişte cinsel yönelimiyle ilgili olumsuz duygulara kapılmış ve yüzde 5'i hâlâ böyle duygular taşıyor.
Bunlar arasında, cinsel yöneliminin ne olduğundan emin olamama, kendi cinsiyetinden kişilere duyduğu ilginin cinsellikle alakasız olduğunu düşünme, yalnız kalmaktan korkma, cehenneme gideceğini düşünme, aynı cinsiyetten insanların cinsel beraberlik yaşayamayacağını düşünme, aynı cinsiyetten insanların duygusal beraberlik yaşayamayacağını düşünme, cinsel yönelimini düzeltebileceği bir kişilik özelliği olarak görme, geçici olduğunu düşünme, lezbiyenliği cinsel fantezi olarak görme, geyliğin erkekliğe sığmadığını düşünme, biseksüelliğin, eşcinsellik gibi olağan bir varoluş biçimi değil kararsızlık ve/veya doyumsuzluk olduğunu düşünme, istemediği halde kendini heteroseksüel ilişkiler yaşamaya zorlama, eşcinsel/biseksüelliğini unutmaya çalışma, eşcinsel/biseksüelliği anlaşılmasın diye eşcinsel olduğunu bildiği insanlardan uzak durma, diğer eşcinsellere nasıl ulaşacağını bildiği halde tanışmayı erteleme gibi olumsuz duygu ve düşünceler var.
Cinsel yönelimimiz ne olursa olsun, hepimiz az ya da çok homofobiğiz. Çünkü hepimiz eşcinselliğe karşı olumsuz değer yargılarının yaygın olduğu bir toplumda yetiştik. Hepimiz bu homofobinin izlerini düşüncelerimizden, duygularımızdan ve dilimizden temizlemek zorundayız.
Bu alan araştırmasında, katılımcıların yüzde 55'i psikolog veya psikiyatra başvurmuş. Bunların yüzde 33'ü başkaları istediği için, yüzde 17'si eşcinsel/biseksüelliğinden kurtulmak için ve yüzde 47'si cinsel yönelimi hakkında kafası karışık olduğu için bir profesyonele başvurmuş.
178 katılımcının yüzde 67'si başvurduğu psikolog/psikiyatrın olumsuz bir yaklaşımıyla karşılaştığını bildirmiş.
Başvurulan psikolog/psikiyatrların,
* Yüzde 29'u heteroseksüel olmaya zorlamış; bu hem olanaksız hem de etik değil.
* Yüzde 29'u anlatılan her şeyi cinsel yönelime bağlamış; cinsel yönelimi ile sorunu olsun ya da olmasın, her bireyin yaşamında elbette başka sorun alanları da vardır.
* Yüzde 22'si ilaç tedavisine zorlamış, elbette herkesin ilaç tedavisine ihtiyacı olabilir, ama cinsel yöneliminden ötürü değil.
* Yüzde 57'sinin eşcinsellikle ilgili bilgisi yetersizmiş.
* Ve en vahimi yüzde 30'u eşcinselliği hastalık olarak görüyormuş; yani ya mesleğinin tanı sınıflamalarının 30 yıl kadar gerisinde kalmış, ya da ciddi homofobik.
Örnek olarak yer verilen bazı olumsuz yaklaşımlar, doğru mesleki uygulama açısından da, etik açıdan da son derece uygunsuz.
"Aslında heteroseksüel olduğumu, babamın ilgisizliği nedeniyle bir erkeğe ihtiyaç duyduğumu söyledi. Psikolog eşcinseldi, benimle beraber olmak istedi. İçine nasıl alıyorsun, nasıl tatmin oluyorsun?' dedi. Beni hipnozla heteroseksüel yapmaya kalktı. Bana sormadan anneme lezbiyen olduğumu söyledi. Geylerin gideceği yer cehennemdir, ibadet et' dedi. Annemin yanında geneleve gidip antrenman yapmamı önerdi.215 erkekten 27'si eşcinsel/biseksüel olduğu için askerlikten muaf olmak için rapor alma girişiminde bulunmuş. Bunların 6'sı psikiyatri servisine sevk alamazken, 21 kişi psikiyatrik muayene sürecinde yasa ve insanlık dışı muamele ya da kötü muameleye maruz kalmış, 7 kişinin de rapor talebi geri çevrilmiş."Hetero porno film ve dergi almamı söyledi. Vajina resimleri gösterdi, AIDS olma riskiyle korkuttu."
Bu muayene ve inceleme sürecinde kişilerin yüzde 62'sinden "anal muayene", yüzde 29'undan "cinsel ilişki sırasında çekilmiş fotoğraf" istenmiş, yüzde 57'si görevlilerin aşağılayıcı ve alaycı davranışları ile karşılaştığını bildirmiş.
Burada psikiyatri/psikoloji mesleki uygulamasında hizmet alan eşcinsel/biseksüeller açısından hem yetersiz hem de etik açıdan uygunsuz bir tablo ortaya çıkmaktadır. Bu tablonun olumlu değişimi için, eşcinsel sivil toplum kuruluşları ile profesyonellerin iletişiminin arttırılması kadar, profesyonellerin eğitiminde homofobi ile uğraşılmasının da gerekli olduğunu düşünüyorum.
Biz Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) olarak 2001 yılından beri, profesyonellere yönelik, birbirini izleyen modüller halinde bir eğitim programı uyguluyoruz.
"Cinsellik" kavramının işlendiği 3 günlük 1. modülümüz, cinsellik alanında çalışan herkese açık olup, tüm hekimler, psikologlar, rehber ve danışmanlar, pedagoglar, sosyal hizmet uzmanları, hemşireler, öğretmenler ve diğer disiplinlerden kişilerin katılımına açık. "Cinsel İşlev Bozuklukları"nın tek tek ele alındığı 6 günlük 2. modülümüze yalnızca klinisyenler katılabiliyor. "Cinsel Terapi" öğretilen 9 günlük 3. modülümüze ise yalnızca psikiyatri asistan ve uzmanları ile klinik deneyimi yeterli psikologlar katılabiliyor. Bu programın 1. modülünde 4 saat boyunca "Cinsel İnanışlarımız" konusunu işliyoruz.
Katılımcılardan bu dersin öncesinde ve sonrasında, tamamı yanlış cümlelerden oluşan 30 başlıklı bir cinsel inanışlar listesini "1. Hiç katılmıyorum"dan "5.Tamamen katılıyorum"a kadar değişen beşli bir derecelendirmeyle doldurmaları istendi. Bu listedeki 24 cümle genel cinsellikle, 6 cümle ise homofobiyle ilgiliydi. 130 ön test ve 91 son test sonuçlarını değerlendirdik.
Eğitim öncesinde mit listesini dolduran 130 kişinin, genel cinsellikle ilgili 24 mite verdiği yanıtların ortalaması 1.6 iken, 6 homofobik mite verdikleri yanıtların ortalaması 1.9 bulundu; bu iki grup yanlış inanışa verilen yanıtlar arasındaki fark anlamlıydı. (.000) Cinsel terapist olmak için ücretli bir eğitim almayı seçen özel grubumuzun toplumda yaygın olan cinsellikle ilgili yanlış inanışları pek paylaşmadığını, ama eşcinsellikle ilgili yanlış inanışlarının görece daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Altı homofobik cümle içinde "Eşcinsellik bir psikiyatrik hastalıktır ve tedavi edilmelidir", üzerinde en az durulması gereken homofobik inanıştı. Cinsel terapist olmak isteyen katılımcılarımız, hem psikiyatrik tanı sınıflamaları konusunda yeterince bilgiliydi, hem de bu konuda homofobik değildi, Diğer beş homofobik cümle, "Eşcinsellerin çok fazla psikiyatrik sorunları vardır", "Cinsel yönelim, istemli bir seçimdir, değiştirilebilir", "Eşcinsel erkekler arasındaki tek cinsel ilişki, anal birleşmedir", "Eşcinseller, uzun süreli ve doyumlu beraberlikler kuramaz", "Eşcinsellik doğaya aykırıdır" yanlış inanışlarının üzerinde ise epey durulması gerekiyordu.
40 kişilik başka bir psikiyatri asistanları grubuna verilen farklı bir eğitimde ise, "Eşcinsellik bir psikiyatrik hastalıktır, tedavi edilmelidir", en çok üzerinde durulması gereken homofobik yanlış inanış oldu. Her iki grup da tüm psikiyatrları temsil edemez, ama CETAD eğitimi katılımcılarının görece daha az homofobik oldukları düşünülebilir.
Homofobiye karşı eğitimde, temel olarak doğru bilgilendirme ve normalleştirme yapıyoruz. Bunun için tersine çevirme, rol oynama, model oluşturma gibi teknikler kullanıyoruz. İnteraktif eğitim modelimizde, tartıştığımız başlıca "Homofobik mitler ve gerçekler" şöyle:
1. Eşcinsellerin cinsel kimlikleri anatomik cinsiyetlerine uygundur.
2. Eşcinsel yönelim bir psikopatoloji değildir. Eşcinsellerde daha fazla psikopatoloji olduğuna dair bir kanıt yoktur.
3. Eşcinsel yönelimli bireylerin psiko-sosyal profili, en az heteroseksüeller kadar heterojendir.
4. Cinsel yönelim, salt heteroseksüalite ile salt homoseksüalite arasında bir spektrumdur. Cinsel kimlikten farklı olarak, yaşam boyunca değişiklik gösterebilir.
5. Eşcinsel yönelim, keyfi, ahlaki veya istemli bir seçim değildir. Heteroseksüel yönelimden farksız bir durumdur.
6. Erkekler arasındaki eşcinsel beraberliklerde, anal ilişkiden başka cinsel etkinlikler de yer alır. Anal cinsel birleşme, heteroseksüeller arasında da uygulanır.
7. Eşcinseller sevgi ve dostluk içeren, uzun süreli ve doyumlu ilişkiler kurabilirler.
8. Kişilerin cinsel yönelimi, örnek oluşturma veya rehberlikle, kalıcı ve anlamlı bir biçimde değiştirilemez.
9. Eşcinsellik doğaya aykırı değildir. Birçok hayvan türünde görülür. Eşcinsellik de tüm insan cinselliği gibi, doğal olmaktan çok insani bir durumdur.
30 yanlış cinsel inanış için, eğitim öncesinde 130 kişinin ortalaması 1.8, eğitim sonunda ise 91 kişinin ortalaması 1.2, aradaki fark anlamlı bulundu. (.000) Genel cinsellikle ilgili 24 yanlış inanış için, eğitim öncesinde 130 kişinin ortalaması 1.6 eğitim sonrası 91 kişinin ortalaması 1.2, aradaki fark anlamlı bulundu. (.000) Eşcinsellikle ilgili 6 yanlış inanış için eğitim öncesinde 130 kişinin ortalaması 1.9, eğitim sonrası 91 kişinin ortalaması 1.2, aradaki fark anlamlı bulundu. (.000) Eğitim sonrasında mit listesini dolduran 91 kişinin, genel cinsellikle ilgili 24 mite beşli derecelendirmeyle verdiği yanıtların ortalaması da, 6 homofobik mite verdikleri yanıtların ortalaması da 1.2 ve tabii bu iki grup yanlış inanışların ortalamaları arasındaki fark anlamsız bulundu. (.096) Genel cinsellikle ilgili ve homofobik mitlerde eğitim etkinliği aynıydı.
Eşcinsel ve biseksüellerin salt cinsel yönelimleri nedeniyle karşılaştıkları baskı ve maruz kaldıkları şiddeti doğuran şey homofobi, eşcinsel/biseksüel bireylere duyulan öfke, nefret, tiksinti tanımlamasının ötesinde, bu kimliği ötekileştiren her türlü yaklaşımı içerir. Eşcinsel/biseksüel bireylerin sorunları, eşcinsel olmalarından değil, eşcinsel/biseksüelliği normalize edemeyen, ötekileştiren bir sistem içinde yaşıyor olmalarından kaynaklanır. Cinsellik politikasıyla ilgilenen herkesin, eşcinsel örgütlerinin ve mesleki derneklerin, her ortamda, toplumun her kesiminde, eşcinselliğin "normalleşmesi" için ellerinden gelen her katkıyı yapmaları gerektiğine inanıyorum. (NY/TK)
* Dr. Nesrin Yetkin, Psikiyatr; Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Başkanı. Bu yazı Kaos GL dergisinin Güz 2006 sayısında yayınlandı.