Hollanda seçmeni, 2023’te aşırı sağcı Gert Wilders’ın Özgürlük Partisi'nin (PVV) birinci olarak çıktığı bir seçimin ardından ülkeyi, Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Çiftçi Yurttaş Hareketi (BBB), ve Yeni Toplumsal Sözleşme (NSC) gibi sağcı partilerin koalisyonuna bırakmıştı.
Koalisyon hükümeti, PVV lideri Wilders'in 3 Haziran sabahı hükümetin göçmenlerle ilgili olarak daha önce çıkarılmasını istediği yasaların diğer ortaklarca kabul edilmemesini gerekçe göstererek çekilmesiyle düştü.
Koalisyonun çöküşünü önlemeye yönelik son gayretler
2 Haziran’da koalisyon liderlerinin yaptığı 1 saatlik görüşme öncesi VVD Lideri Yeşilgöz, "Eğer bu her şeyi bırakmak istediğiniz anlamına geliyorsa, o zaman öyle söylemelisiniz. Ancak halk bunu gereksiz ve 'aşırı sorumsuz' bulacaktır” diyerek uyarıda bulundu. BBB lideri Caroline van der Plas ise “Hollanda kaçakları sevmez” diyerek Wilders’a süreci zora sokmama çağrısında bulundu.
Bir sonuca varılamaması üzerine Wilders “Bir gece daha uyumak istediğini” söyledi. Sabaha Hollanda düşmüş bir hükümet ile uyandı. Sabah saatlerinde Wilders, partisinin kabineden ayrıldığını duyurdu.
“Mümkün olan her şeyi yapardık”
VVD lideri Dilan Yeşilgöz, Wilders’ın ayrılışının ardından sosyal medyadan yaptığı açıklamada, "Bir kez daha Wilders, [koalisyondan] ayrılarak kendi çıkarlarını ülkemizin çıkarlarının üstünde tutuyor. Eşi benzeri görülmemiş bir belirsizlik zamanında. Savaşın eşiğinde, bir olası kriz yaklaşırken ve insanlar faturalarını ödeyememe kaygısı içindeyken Hollanda'nın bizi güvende tutacak olgun ve sorumlu bir lidere ihtiyacı var. Ancak Wilders, Hollanda'yı terk ediyor," dedi.
VVD liderine göre, konu göç değildi: "Mümkün olan her şeyi zaten yapardık. Zaten anlaştığımız her şey PVV'nin beceriksizliği yüzünden gecikti. Daha iyi önlemler için tek bir engel bile yoktu. Sert konuşmalar var ama eylem yok."
BBB lideri de isteklerinin yerine getirilebileceğini söyledikleri halde Wilders’ın bunu umursamadığını ileri sürerek, “Kararını çoktan vermişti” dedi.
NSC lideri Nicolien van Vroonhoven da Widers için "Sanırım kendini çoktan çok derine gömmüştü. Çıkamadı." dedi.
Muhalefet hemen seçim istiyor
YeşilSol-İşçi Partisi lideri Frans Timmermans, PVV'nin koalisyondan ayrılmasının ardından seçimlerin yenilenmesini istedi. X'te yaptığı açıklamada Hollanda'nın “bir yıldır hareketsiz durduğunu” söyleyen Timmermans “İnsanların gelecekleri konusunda çok kaygılı olduğunu” dile getirdi.
Timmermans'a göre "Wilders-Yeşilgöz kabinesi [...] güçsüzlük, bölünme ve kavgalarla karakterize ediliyordu." Timmermans "aşırılıklara güç verdiğinizde böyle olur." dedi.
Timmermans, şimdiki Temsilciler Meclisinin yeni bir koalisyon oluşturmasını istemiyor. Muhalefet lideri basına, "Yeni bir yetkilendirmeye ihtiyaç var. Böylece umarım sorunları dayanışma içinde ele alan ulusal bir hükümet gelebilir." dedi.
Arka plan
Haziran 2024’te, uzun koalisyon görüşmelerinin ardından Özgürlük Partisi (PVV), Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Yeni Toplumsal Sözleşme (NSC) ve Çiftçi Yurttaş Hareketi (BBB) göreve başlayan koalisyon hükümeti, 2023'te Rutte hükümetini deviren ve ülkeyi seçime götüren krizin sonucunda göreve gelmişti.
2023’te mesele, mültecilerin aile birleşimiydi. Dönemin başbakanı Mark Rutte, aile birleşimine kısıtlama getirmek isterken, Hristiyan Birliği bu kısıtlamanın “kutsal aile birliğini” engellediği için kabul edilemez olduğunu söyleyerek uygulamaya karşı çıkmış ve görüşmelerden sonuç alınamaması üzerine Rutte istifa etmişti.
Haziran 2024’te, uzun koalisyon görüşmelerinin ardından göreve başlayan Özgürlük Partisi (PVV), Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Yeni Toplumsal Sözleşme (NSC) ve Çiftçi Yurttaş Hareketi (BBB) koalisyonu Hollanda’nın gördüğü en sağcı hükümetti. Hükümetin en büyük derdi ise elbette mülteci sorunu oldu.
PVV seçmeninin kabinedeki yıldızı Göç Bakanı Marjolein Faber, mülteciler için iyi olan her şeyin buharlaşmasını istiyor. Son aylarda diğer kabine üyeleri için skandal ya da “kötü bir şaka” olarak nitelenen açıklamaları ve uygulamalarıyla gündemde olan Faber ve Wilders, önce bir mülteci krizi çıkartmak -ve böylece sığınma hakkının ve aile birleşiminin 2 yıl askıya alınmasının yanında sığınmacıların pek çok hakkını de ellerinden almak peşindelerdi. Ancak bunun için yeterli desteği ve hukuki zemini bulamadılar. Çünkü Hollanda’ya göç yavaş yavaş azalıyordu.
Mülteci krizi ilanı denemesinden sonuç alamayan Bakan Faber’in yeni göç yasası hazırlıklarının aylar sürmesi kabinede bir kez daha huzursuzluk yarattı. Danıştay, Faber’e hazırladığı uygulanabilirliği olmayan yasayı yeniden gözden geçirmesini istedi. Ancak Faber, “Belki bir noktayı ya da virgülü değiştiririm. Sonuçta bir tavsiye sadece tavsiyedir” diyerek sığınmacıların aile birleşimini kısıtlayan ve daimi oturum izinlerinin kaldırılmasını da içeren önlemleri kabineye sundu.
Wilders da X hesabından adeta havaya iki el ateş açıp “Ya bu yasayı onaylarsınız, ya da hükümet düşer” dedi. Sonuçta kabine, Göç ve Vatandaşlık Hizmetleri’nin (IND), Danıştayın ve mülteci kuruluşlarının “Bu böyle olmaz” çağrılarına kulak tıkayarak “aman ağzımızın tadı kaçmasın” dedi ve yasayı onayladı.
Wilders: “Top benim, oynatmıyorum”
Wilders isteklerinin gerçekleşmesinin hukuken mümkün olmadığı söylendikçe suçu solculara ve “mahkemelere sızmış solcu hakimlere” attı. Aslında her şey mümkündü. Ama bu solcu hakimler ülkenin geleceğini baltalamaya çalışıyordu(!). Wilders istedikleri gerçekleşmedikçe hükümeti düşürme tehditlerine başvurmaya başladı. Top onundu, kimi isterse onu oynatmak istiyordu. Ama olmuyordu. Ne kadar mülteci ve İslam düşmanlığı yaparsa Mecliste kazandığı sandalye sayısının o kadar artacağına inanan Wilders için işler pek iyi gitmemeye başladı. Marttaki anketlerde 37 sandalyesinin 10’unu kaybetmekte olduğu görülen Wilders’ın seçmeni “Göçmenler gitsin tamam da ya maaşlar, kiralar ya da marketteki fiyatlar?” diye sormaya başlamıştı.
Wilders aynı oyunu oynamaya sürdürüken, kabine içinden de bu tehditlere yanıtlar gelmeye başladı. Huzursuzluk giderek artıyordu. Kabine içinde ırkçı söylemler ya da yaklaşımlar nedeniyle ayrılmalar olduğu ya da olabileceği söylentileri dolanıyordu. Yeşil Sol-İşçi Partisi (GL/PvDA) ittifakı ve Sosyalist Parti (SP), ekonomik sorunların çözülmediğini ve kabinede yerine getirilmiş vaatler yerine Wilders ve Faber’in bağırışlarının duyulduğunu dile getiriyordu. Üzerindeki baskı giderek artan Wilders’ı sosyal medya hesabından attığı İsrail destekleri ve “müslümanlar kafamı kesmek istiyor” çığlıkları kurtaramayınca, 26 Mayıs’ta 10 maddelik bir öneriyle kameraların karşısına çıktı.
Wilders’ın 10 emri şöyleydi:
- Sığınmacılara sınırlar kapatılacak.
- Ordunun yardımıyla daha sıkı sınır kontrolü yapılacak.
- Aile birleşimi geçici olarak durdurulacak.
- Statü sahipleri, yer açmak için sığınmacı merkezlerinden çıkarılacak. Akrabalarının, yurttaşlarının ya da başkalarının yanında yaşamak zorunda kalacaklar.
- Geçici oturma iznine sahip Suriyeliler en geç altı ay içinde, gerekirse zorla ülkelerine geri dönecekler.
- Yeni mülteci kampı açılmayacak ve mevcut olanların bazıları kapatılacak.
- Dağıtım yasasının iptal edilmesi ve mültecilere sosyal ev hakkı konusunda öncelik veren yasanın kaldırılması hakkındaki yasa yazdan önce Danıştaya gitmeli.
- Ciddi suçlardan hüküm giyen yabancılar ikamet statülerini kaybederler ve ülkeyi terk etmeleri gerekir.
- Şiddet ve cinsel suçlardan hüküm giyen çifte vatandaşlığa sahip kişilerin Hollanda vatandaşlıkları ellerinden alınacaktır. Ayrıca ülkeden sınır dışı edilecekler.
- Polis, gösterilere ve karışıklıklara daha hızlı müdahale etmelidir (edebilmelidir).
Wilders bir kez daha silahı hükümetin kafasına dayamış ve “Ya bu yasalar geçer ya da hükümet düşer” demişti.
Bir hafta sonra taleplerinin yerine getirilmediğini ileri sürerek koalisyonda çekildi.
Gelenek bozulmadı
Sonuçta gelenek bozulmadı ve Hollanda’da bir hükümet daha ömrünü tamamlayamadan düştü. 1998’den bu yana sadece 2012-2017 yılları arasında görev yapan hükümet ömrünü tamamlayabilmiş ve II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en uzun süre hizmet veren kabine olmuştu.
(MFÖ/AEK)