Bugün Türkiye’nin kültür-sanat yaşamında Vietnam’a yönelik ilgi yok denecek kadar az. Sol kesimde, özellikle 68 kuşağında, o, bir nostalji nesnesi. Oysa, 60’larla 70’lerde Vietnam’a ilişkin azımsanmayacak sayıda kitabın Türkçe’ye çevrilip yayınlandığını görüyoruz. Bu kitaplar içinden en önemlilerinden biri, 1975’te, savaşın bittiği yılda yayınlanmış olan Ho Chi Minh'in (Ho Amca) ‘Seçme Yazıları’ kitabı.
Kitap, Ho Amca külliyatının yaklaşık olarak onda birini kapsıyor. Kitapta yer alanların çoğu ise, Amca’nın konuşmalarından oluşuyor. Bunlarda Ho Amca’nın söylevcilikteki başarısını görüyoruz. Kitabın editörlüğünü dönemin önde gelen İngiliz komünistlerinden biri olan Jack Woddis (1914-1980) yapmış; ayrıca önsözünde Ho Amca’nın yaşamını anlatmış. Bilindiği üzere Amca’nın çok ilginç bir yaşamı var: Belki de en öne çıkan nokta, onun gençliğinde bir gemiye atlayıp bulaşıkçı olarak dünyayı turlaması. Bu dönemde, uluslararasıcı bakışı oluşmaya başlıyor. Ho Amca, 30 yıl ülkesine dönemiyor. Bütün bu yıllarda, çoğunlukla, Fransa’da, Çin’de ve Sovyetler Birliği’nde Vietnam’ın bağımsızlığı için savaşıyor. Ömrünü dağınık güçlerin birleşmesine adıyor. Daha da ilginci, Ho Amca hem Fransız Komünist Partisi’nin kurucuları arasında hem de Vietnam Komünist Partisi’nin. Dolayısıyla, yalnızca Vietnam halkına değil Fransız halkına da yararı dokunuyor.
Ho Amca’nın gençlik yıllarında bulunduğu Paris’te Fransız sosyalistlerine basit bir sorusu vardır: “Sömürgeciliği suçlamıyorsanız, sömürge halkının tarafını tutmuyorsanız, yapacağınız devrim ne biçim devrimdir?” (s.187) Onunla aynı saflarda yer alıp Fransız Komünist Partisi kurucuları arasına giren yoldaşları arasında, daha sonra FKP’nin 4 seçimde cumhurbaşkanı adayı olacak ve Fransa’nın Cezayir’i işgalini protesto ettiği için tutuklanan Marcel Cachin (1869-1958), Fransız solunun en önemli kitaplarından bazılarını yazmış olan ve erken yaşta (1937’de) öldürülen Paul Vaillant-Couturier (1892-1937) ve ilerleyen yıllarda Fransa’nın önde gelen sendikacılarından ve direniş figürlerinden olacak Gaston Monmousseau (1883-1960) vardır (s.187).
Emperyalizm ırklar hiyerarşisi kullanır
Ho Amca’nın kitaptaki yazılarında, kötü Fransızlar-iyi Vietnamlılar gibi bir kalıpyargının olmadığını görürüz. Hatta Vietnam’ın başarısında bu kalıpyargının yokluğunun etkili olduğunu söyleyebiliriz. 1922’de Paris’te ‘L’Humanite’ gazetesinde yayınlanan ‘Sömürgecilik Konusunda Bazı Düşünceler’ adlı makalesinde Ho Amca şöyle der:
“Fransız işçileri bir sömürge yerlisini aşağılık, değmez, anlayışsız ve tembel bir kişi olarak görür. Yerliler de bütün Fransızları pis sömürücüler olarak görür. Emperyalizm ve kapitalizm bu karşılıklı kuruntudan faydalanmasını bilir ve suni olarak ortaya çıkan bu ırklar hiyerarşisini propoganda fırsatı yapar ve birleşmesi gereken güçleri böler” (s.19).
1920’lerde Fransız ordusunun büyük bölümü sömürge kökenli askerlerden oluşmaktadır. ‘Düşünce akımları’na bulaşan beyaz askerdense, itaatkar ve özgüvensiz sömürge askeri yeğdir (s.21-22, ‘Karşı Devrim Ordusu’).
Ho Amca kimi konuşmalarında FKP kurucusu olarak yakından tanıdığı devrimci demokrat Fransız kamuoyuna seslenir, onlardan Vietnam’ın kurtuluşu için yardım ister ve bu çağrılar neyse ki karşılıksız kalmayacaktır:
“Biz Fransız halkından ve Fransa'dan nefret etmiyoruz. Biz köleliğe, Fransız sömürgecilerinin merhametsiz politikasına karşı kudretle savaşıyoruz. Biz başkalarının ülkesini istila etmiyoruz. Biz sadece kendi ülkemizi Fransız istilacılarına karşı koruyoruz. Bu yüzden biz yalnız değiliz. Barış ve demokrasiyi seven ülkeler ve dünya üzerindeki zayıf ulusların tümü bizimledir. Ülke içindeki bütün halkın birliğiyle ve dışarda sayıları o kadar çok olan bize sempati besleyenlerle zafere ulaşacağımızdan eminiz” (s.40, 1945).
(…)
“Fransız sömürgecileri bilmelidirler ki Vietnam halkı kan dökmek istemiyor, barışı seviyor. Fakat biz Vietnam'ın bağımsızlığını korumak ve onun çocuklarını kölelikten kurtarmak için milyonlarca savaşçı feda etmeye kararlıyız. Direniş savaşımızın zafere ulaşacağından eminiz” (s.41, 1945).
(…)
“Fransız halkı!
Bizim size sevgimiz var ve Fransız Birliği çerçevesi içinde sizinle işbirliği yapmayı içtenlikle istiyoruz, çünkü bizler ortak bir ideale sahibiz, o da özgürlük, eşitlik ve bağımsızlıktır.
Fransız şerefini lekeleyenler ve savaş tahriki yaparak bizi bölmek isteyenler, gerici Fransız sömürgecileridir. Fransa bizim bağımsızlığımızı ve birleşmemizi tanır tanımaz ve kavga arayan Fransız sömürgecilerini yurtlarına geri çağırır çağırmaz, Vietnam ve Fransız halkları arasında dostça ilişkiler ve işbirliği derhal başlayacaktır.
Fransız askerleri!
Bizim aramızda kin ya da garez yoktur. Gerici sömürgeciler kendi bencil çıkarları yüzünden bizi birbirimizle çarpışmaya kışkırtmaktadırlar. Kârlar onların, ölüm sizlerin olacak, zafer madalyaları da militaristlere verilecektir. Sizler ve aileleriniz için sadece ıstırap ve yoksulluk vardır. Bunu tekrar tekrar düşünün. Siz kemiklerinizi, kanlarınızı ve canlarınızı gerici sömürgecilere feda etmeye razı olabilir misiniz? Bize katılmada dostlar gibi karşılanacaksınız” (s.43-44).
Başka bir mektupta şöyle der:
“Bu fırsatla, Vietnam'da Amerikan emperyalistlerinin giriştiği saldırı savaşına karşı azimle mücadele eden Amerikan halkına yürekten teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Şehitlerin ailelerine, Vietnam halkının sevgi ve hayranlıklarını da iletmek isterim” (s.195).
"Barışı kazanmak kolay şey değildir"
Ho Amca’ya göre “Barışı kazanmak kolay şey değildir. Zorlukları ve elverişli etkenleri ile uzun, çetin, karmaşık bir mücadeledir” (s.104, 1954); ancak gerekirse savaşılır da: “100.000 sömürgeciye karşı biz 20 milyonuz. Zaferimiz kesindir” (s.44, 1946). O, sol sapmaları da sağ sapmaları da mahkum eder. Sol sapma, keskin solculardan oluşur; bunlar düşmanla barış masasına oturmaya yanaşmazlar, diplomasiye inanmazlar. Onlara göre zafer, namlunun ucundadır. Sağ sapma ise, kötümserlik içindedir, halkın iradesine inanmaz, bu nedenle halk hareketi dışındaki başka güçlere yönelir (s.105).
Fransız sömürgeciliği döneminde okuma-yazma oranının yüzde 15 olduğunu; sosyalizmle birlikte halk eğitimi programlarıyla neredeyse hiç okumaz-yazmaz kalmadığını not edelim (s.179). Üstelik bunu çok kısa sürede başarıyorlar. Ho Amca’nın kitle eğitimiyle ilgili yorumu, son yıllardaki eğitimbilim akımlarının (örneğin, yatay öğrenme, yaşıttan öğrenme vb.) öncülü gibi:
“Derslere mağaralarda devam edildi, her köy gidip öğrensin diye bir kaç gün için bir kişi gönderiyordu, sonra o köyüne dönüyor, öğrendiklerini köylülerine öğretiyordu. Bilgisi tükenince yine mağaradaki dersaneye dönüyor ve biraz daha öğreniyordu. Öğreticiler başkalarına öğretirlerken kendileri de öğreniyorlardı. Kitle eğitimi çalışması için ve onun bir hareket halinde gelişmesi için uyguladığımız yöntem böyle idi” (s.122).
Fransızlara sonul yenilgiyi tattıran Vietnam ordusunun başkomutanı Vo Nguyen Giap’ın da dile getirdiği, ‘kolektif kahramanlık’ kavramsallaştırmasını (bkz. Gezgin, 2008) Ho Amca’da da görüyoruz:
“Böyle yapmakla şu genç adam veya bu genç kadın kahraman olmayacaktır, fakat kitle eğitiminde çalışan bütün kadrolar ve öğretmenler kahraman olacaklardır; ve kollektif kahramanlık çok daha iyidir” (s.126).
Yeni anayasa tartışmaları
Yeni anayasa tartışmaları bağlamında Ho Amca özgürlükten ne anladığını şöyle anlatır:
“Kapitalistler, çok zaman, kendi Anayasalarını kişisel hakları, demokratik özgürlükler konusundaki hakkı ve bütün vatandaşların çıkarlarını garanti eder diye kendilerini överler. Fakat gerçekte, Anayasada kayıtlı haklardan sadece burjuvalar yararlanır. Çalışan halk gerçekte o demokratik özgürlüklerden yararlanamaz; onlar bütün yaşamları boyunca sömürülürler ve sömüren sınıfın çıkarlarına hizmet etmek için bütün ağır yükleri taşımak zorundadırlar.
Kapitalistler, çok zaman bizim sosyalist rejimimiz, vatandaşların özel çıkarlarına saygı göstermez diye iftira ederler. Fakat gerçekte, sadece bizim rejim halkın çıkarlarına, en önce ve en başta da çalışan halka gerçek şekilde hizmet edebilir, demokrasiyi genişleterek bütün halkın çıkarlarını garantiler, böylece halkın Devleti yönetmede gerçek şekilde rol almasını sağlar” (s.168).
Ho Amca, kurtuluşu göremeden, 1969’da öldü. 1975’te biten savaş 3 milyon Vietnamlı’nın canına mal oldu; ancak Amca’nın dediği gibi, “hiçbirşey özgürlükten ve bağımsızlıktan daha önemli değildi”. 1986’da Sovyet yardımının kesilmesiyle enflasyon yüzde 400’ü bulunca Vietnam karma ekonomiye geçti. O zamandan beri sosyalist cumhuriyet yapısı ve gökdelenleşen kapitalizm sürekli çelişerek de olsa bir arada yaşamaya devam ediyor. Bu süreçte Ho Amca’nın bir ‘milli kahraman’ olduğu gerçeği, onun aynı zamanda bir komünist lider olduğu gerçeğinin önüne geçiriliyor.
Vietnam’da Marksizm-Leninizm dersleri ilkokuldan üniversiteye eğitimin her aşamasında halen zorunlu. Bu ders, ezber dersi olup sevilmese de ve bugün Vietnam’da olan bitenle bağdaştırılamasa da, ejderha ülke, Marksistlerin hâlâ en rahat yaşayabileceği ülkelerden biri. Dünyada komünist bir parti tarafından yönetilen az sayıda ülkeden biri olmayı sürdürüyor. Güneydoğu Asya’da 1960’larda 500 bin komünistin öldürüldüğü Endonezya’da bugün orak çekiçli tişört giymek bile tutuklanma gerekçesi sayılıyor. Malezya müzeleri bağımsızlık kazanırken nasıl komünistleri ezip geçtiklerine dair (nasıl oluyorsa, sanki komünistlerden bağımsızlık kazanılmış gibi bir söylem) anlatılarla dolu. Bölgedeki başka ülkeler de pek iç açıcı değil.
Özetle Vietnam, Ho Amca’nın düşündüğü gibi sosyalist bir yol izleyemedi; ancak bağımsızlığın tadını çıkarmaya devam ederken savaşları tarihe bırakıp geleceğe bakıyor. Böylesi en doğrusu olmasa da, “Sovyetler gibi yıkılmaktan iyidir” diyebiliriz… (UBG/HK)
Kaynakça
Gezgin, U. B. (2008). Asya-Pasifik’te Bu Hafta (50): Yıldızlarını sökmüş general: Vo Giap. Evrensel Gazetesi Evrensel Hayat Eki, sayı 212, 27 Temmuz 2008. http://www.evrensel.net/ekhaber.php?haber_id=34779
Ho Şi Minh[1] (1975). Seçme Yazılar [Selected Articles and Speeches 1920-1967] (çev. Aydın Kurtuluş). Ankara: Aşama Yayınları.
[1] Doğrusu ‘Ho Çi Min’ olacak.