Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), “kuyu tipi” olarak tanımlanan Y, S ve Yüksek Güvenlikli Cezaevlerine karşı İstanbul Barosu Kültür Merkezi’nde basın açıklaması yaptı.
Açıklamada, bu cezaevlerinde süren süresiz açlık grevlerine dikkat çekilerek, ağırlaştırılmış tecrit koşullarına son verilmesi ve hapishanelerin kapatılması talep edildi.
Toplantının açılış konuşmasını avukat Güçlü Sevimli yaparken, basın metnini avukat Seda Şaraldı okudu. Ardından, bu cezaevlerinde kalmış olan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyesi Onur Yoldaş Mete ve Grup Yorum üyesi Vedat Doğan yaşadıkları hak ihlallerini ve deneyimlerini aktardı.
"Yalnızlaştırma politikası yeni bir aşamaya geçti"
Avukat Güçlü Sevimli, 2000’li yıllarda F tipi cezaevleriyle başlayan tecrit politikasının 2021’den itibaren çok daha ağır bir hale büründüğünü söyleyerek, "Y ve S tipi ile Yüksek Güvenlikli Cezaevleri; ağırlaştırılmış tecridin kurumsallaştığı yerler haline geldi. Adalet Bakanlığı bu cezaevlerine dair kamuoyunu bilgilendirmiyor; adeta gizlilik içinde işletiliyorlar" dedi.
Sevimli, yapımı devam edenlerle birlikte Türkiye genelinde 40 kadar kuyu tipi hapishane olduğunu bilgisini paylaştı.
Bu cezaevlerinin fiziksel koşullarının ve uygulamalarının, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 25. maddesine açıkça aykırı olduğunu belirten Sevimli “Ağırlaştırılmış müebbet hükmü olmayan tutuklular dahi sürekli olarak tekli hücrelerde tutuluyor. Bu, süresiz bir hücre cezası anlamına gelir ve tamamen hukuka aykırıdır.” diye konuştu.
"Sosyallikten izolasyona: İnsan haklarına aykırı yapılar"
Basın metnini okuyan avukat Seda Şaraldı ise kuyu tipi cezaevlerini “insanın sosyallik vasfını yok eden yapılar” olarak tanımladı. Şaraldı’nın açıklamasına göre bu cezaevlerinde;
- Tek kişilik ya da üç kişilik olmak üzere iki farklı hücre tipi var.
- Hücrelerin havalandırması yok, tutuklular günde yalnızca 1 saat güneş görebiliyor.
- Pencereler neredeyse tamamen kapalı ve ışık geçirmiyor.
- Kameralı gözetimle mahremiyet ihlal ediliyor, sohbet ve sosyal haklar ciddi biçimde kısıtlanıyor.
- Şehrin dışında inşa edilen bu hapishaneler aile ve avukat ziyaretlerini zorlaştırıyor, savunma hakkı engelleniyor.
Şaraldı tüm bu uygulamaların en temel insan haklarına aykırı olduğunu belirtip “Kuyu tipi hapishanelerin amacı; ağırlaştırılmış tecrit koşullarında tutsağın hiçbir insanla temas etmemesini sağlayarak onu tecrit etmek, yalnızlaştırmak, bireycileştirip politik düşüncelerini teslim almak” dedi.
Şaraldı ayrıca, kuyu tipi cezaevlerinde dokuz kişinin süresiz açlık grevinde olduğu bilgisini paylaştı. Açlık grevlerinin kritik aşamada olduğunu belirterek, tutsakların sağlık durumlarına dair şunları aktardı:
- Sercan Ahmet Arslan: Buca Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor. 219. gününde, burun ve ağız içinde yaralar, ayak ağrıları, uykuya dalmakta güçlük.
- Serkan Onur Yılmaz: Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor. 197. gün, 24 kilo kaybetti, denge problemi yaşıyor. Avukat ve aile görüşüne tekerlekli sandalye ile getiriliyor.
- Ayberk Demirdöğen: Açlık grevinin 77. gününde
- Bakican Işık: Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor. 158. gün, ciddi kilo kaybı, ağız içinde, sırtında ve yüzünde yaralar
- Mithat Öztürk: Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor. Açlık grevinin 102 gününde
- Ali Aracı, Ali Hasan Akgül ve Ufuk Keskin: Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyorlar. Açlık grevlerinin 97. günündeler. Keskin ağır şeker, çölyak ve laktoz alerjisi hastası. Hapishanede tek başına kalamayacağına ilişkin raporu var.
- Fikret Akar: Çorlu Karatepe YGC Kuyu Tipi Hapishanesi’nde tutuluyor. Açlık grevinin 57.gününde.
- Yurdagül Gümüş: Kuyu tipi cezaevinden başka bir cezaevine nakledildi. Ancak oğlu Bakican Işık için açlık grevine devam ediyor. 144.günde. Ayaklarında ağrı, uykuya dalmakta güçlük ve denge problemleri yaşıyor.
Tanıklıklar: "Bir insanla temas etmek bile yasak"
SGDF üyesi Onur Yoldaş Mete, Çorlu Karatepe Cezaevi’ndeki deneyimini şu sözlerle aktardı:
“Günün 23 saatini tek kişilik, karanlık bir hücrede geçiriyorsunuz. Bir şey paylaşmak, gazete değiş tokuşu yapmak dahi yasak. Bu koşullarda tutsaklardan iletişim yetisini, öfke kontrolünü yitirmesi bekleniyor.”
Grup Yorum üyesi Vedat Doğan da 178 gün süren açlık grevini hatırlatarak, devletin bilinçli olarak açlık grevcilerini oyaladığını ve teslim alma politikası yürüttüğünü anlattı:
“Su verilmedi, limonlar çürük getirildi, B vitaminleri eksik dozda verildi. Hafızamda hala açlık grevinin etkileri var. En sonunda sevk talebimizi kabul ettiler ama bunun için neredeyse ölmemiz gerekiyordu.”
"Bu rejime karşı toplumsal bir direniş gerekli"
Toplantının sonunda ÇHD, tecrit rejiminin yalnızca belli cezaevleriyle sınırlı kalmayacağı uyarısında bulunuldu:
“Toplumsal muhalefet bu infaz modeline karşı çıkmazsa, tüm cezaevleri kuyu tipi hapishanelere dönüşebilir. Bu yüzden herkesi tecride karşı mücadeleye, süren açlık grevlerini sahiplenmeye çağırıyoruz.”
(HA)