Üç yıl boyunca gazetenin kültür-sanat servisinde muhabirlik yapan Hamsici, yaygın medyanın her geçen gün daha da dar bir alana hapsettiği mesleği sürdüreceğini söylüyor.
Çözüm önerileriyse gazetecilerin hakları için örgütlenmesi, bağımsız medyanın desteklenmesi ve medya üzerinde yurttaş denetiminin artması.
Hamsici'yle kendi hikayesi üzerinden Türkiye'de gazeteciliğin halini konuştuk.
Gazeteciliğe başlamadan önceki hayatından söz eder misin biraz?
Saint Michel Lisesinin ardından İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdim, Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans yapıyorum. Liseden bu yana garsonluk yaptım, turizm firmasında çalıştım, gececi olarak bankada çalıştım. Lisans sonrası hem aldığım liberal iktisat eğitimine hem de turizm ve bankadaki çalışma ortamına tepki olarak kendimi daha fazla ifade edebileceğim bir iş aramaya koyuldum.
Neden gazeteci oldun?
Gazeteciliğe olan ilgim çocukluğuma dayanıyor. Babam 1980'lerin ikinci yarısında 12 Eylül uygulamaları ve ANAP iktidarına karşı haftalık Çağdaş Gazetesi'ni çıkardı. SHP'lilerle sosyalistlerin ortak çıkardığı 50 bin satan ulusal bir gazeteydi. Gazete günlüğe dönüşme hazırlıkları yaparken zamanın dağıtım şirketinin sabotajı nedeniyle kapandı. Benim çocukluğum gazete bürosunda dizgi makinelerinin, gazete balyalarının arasında geçti. İlkokul, lise ve üniversite yıllarının hepsinde birer amatör dergi çıkardım. Alternatifimi çocukluğumdan beri düşündüğüm meslekte, gazetecilikte aradım.
Gazeteci olmasaydın ne yapabilirdin?
Akademisyenliğe yönelirdim. Biz yeni kuşak gazetecilerin çoğunluğu Anadolu Lisesi, kolej, süper lise mezunu. Yani gazetecilik orta sınıf ailelerden gelenlerin yapabildiği az paralı ama lüks bir işe dönüşüyor. Eğer istediğim iş/işler üzerinden hayatımı kazanma şansım kalmazsa, hiç mızmızlanmadan herhangi bir iş yapıp hayatımı kazanabilirim.
Gazetecilikte tatmin sağlayabildin mi?
Radikal'de üç yıl boyunca kültür servisinde muhabirlik yaptım. Radikal'de başlamanın dezavantajları da avantajları da vardı. Avantajı gazetenin yapısı ve alanımın kültür olması nedeniyle yaptığım birçok alternatif haberin sayfada yer bulmasıydı. Kırmızı çizgi denilen vakayı yaşadım yine de. Ayrıca çalışma ortamı nispeten daha sıcaktı. Ancak diğer yandan medyanın nasıl bir manipülasyon aracı olarak kullanıldığı, medya patronlarının vahşiliğini, gazeteciler arasında insan kalitesinin ne kadar düştüğünü ve bilgili olmanın bilinçli olmak anlamına gelmediğini de içeriden birebir gördüm. Bir de artık yaygın medyada gazetecilik yapmanın bir devlet dairesinde ya da bankada çalışmaya göre alternatif ya da "daha entelektüel" bir iş olduğunu düşünmüyorum.
Şimdi ne hissediyorsun, yaygın medyadaki sorunlar sence neler?
Sorunlar tüm bianet okurlarının malumu. Çözümlere gelirsek... Halkın haber alma hakkı ve medya alanının demokratikleşmesinin birbiriyle koordineli olarak üç kanaldan gelişebileceğini düşünüyorum. Birincisi Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın tüm zaaflarına rağmen savunulması, editoryal bağımsızlığın ve emekçi haklarının güvencesi olarak sendikalı olmak çok önemli. İkincisi medya okuryazarlığının geliştirilmesi, medya üzerinde okur, izleyici denetiminin sağlanması. Üçüncüsüyse küresel, ulusal ve yerel düzeylerde alternatif, bağımsız medya organlarının güçlendirilmesi ve yurttaş gazeteciliği anlayışının geliştirilmesi.
Mesleğe devam etmek istiyor musun?
Ayrıldıktan sonra haber yapmanın bir hastalık olduğunu daha iyi anladım. Doğan Grubu'na dava açacağım için yaygın medyada iş bulma olanaklarımın azalacağını biliyorum. Hayatımı başka bir işle kazanmak zorunda kalsam bile muhabirliğe kesinlikle devam edeceğim. (AÖ/EÜ)