"Kardeşimin idam öncesi yazdığı mektup, 26 yıl sonra aileme verildi. Annem 'Mektupları almadan ölmeyeceğim' diyordu. Sonra da darbecilerin yargılandığını görmeden ölmeyeceğini söyledi. 4 Nisan'da o da duruşmaya gelecek."
Ramazan Yukarıgöz, 12 Eylül darbesinin ardından önce gözaltında sonra cezaevinde işkence gördü. 15 günlük bir "yargılamanın" ardından idam cezasına çarptırıldı.
29 Ocak 1983'te, 21 yaşındayken idam edildi.
Kardeşi Yılmaz Yukarıgöz, dönemin Genelkurmay Başkanı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın darbe suçuyla yargılandığı davaya müdahillik başvurusu yaptı.
Yukarıgöz, ilk duruşması 4 Nisan Salı günü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek olan dava için kurumlar hariç sadece 337 müdahillik başvurusu olmasına dikkat çekti ve "Biat eden bir toplum yaratamadıklarını onlara göstermek için herkes bu davaya müdahil olmalı" diyor.
Kendisi de gözaltında işkence görmüş olan Yılmaz Yukarıgöz ile idam gecesini, yargılamayı, darbede yaşadıklarını ve davayı konuştuk.
İdam kararının gerekçesi neydi?
Ramazan daha lise yıllarında Devrimci Gençlik'e (Dev-Genç) katıldı ve okulu bırakıp hayatını devrime adadı. 1979 sonlarında tutuklandı, Bayrampaşa Cezaevi'nden firar etti. O dönem Türkiye Halk Kurtuluş Partisi (THKP-C) Üçüncü Yol'a katıldı.
Darbenin hemen ardından, 19 Ocak 1981'de altı arkadaşıyla birlikte Sakarya'nın Akyazı ilçesinde örgüte finans sağlamak için bir soygun gerçekleştirdiler. Metin Adil Toraman ve Ali Aktürk orada öldü.
Beşi yakalandı. Ramazan ile Teğmen Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan, ve Mehmet Kambur idam edildi. İsmail Gökalp yaşı küçük olduğundan hapis cezası aldı.
Onlar darbeye ilk direnenlerden olmuşlardı. Onlara idam cezası vermek, bunu planlayan, darbeye karşı çıkmak isteyen herkese gözdağı niteliği taşıyordu. O nedenle hepsini asacaklarını biliyorduk.
Ama Ramazan zaten baştan beri ölümü göze aldığını söylüyordu, idam kararını duyunca da şaşırmadı.
Kardeşiniz yakalandığından, sonucun idam olacağını biliyordunuz yani... Yargılama süreci bu fikrinizi nasıl etkiledi, bu durumda bir adil yargılamadan söz edebilir miyiz?
Edemeyiz tabii ki. Yargılama süreci bir tiyatroydu. Savunma hakları ellerinden alınmıştı. Siyasi bir karar verileceğini, sonucun idam olacağını biliyorduk.
Ramazan'ın son görüş gününe ben gitmiştim. Bana da "idam kararı çıkacak, buna hazırız" demişti.
Ne kadar sürdü yargılama?
15 gün! Bir yargılama yapıldığına inanmıyoruz zaten. Polis ifadeleri doğrultusunda mahkemeye çıkarıldılar. Yargılandıkları Gölcük Donanma ve Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi, düzmece bir mahkemeydi.
Kardeşim yaralı yakalandı, tedavisi yapılmadığı gibi bir de o halde işkence gördü. Duruşmaya çıktığında sağ kolu işlevini yitirmişti, köprücük kemiği kırıktı. Şubede 90 gün zincire bağlı tutulmuş. Hücrede bile kaçmalarından korkmuşlar!
İdam kararını veren Deniz Hakim Kıdemli Yüzbaşı Eyüp Menteş, daha sonra başka bir davada rüşvet alırken yakalandı, sekiz yıl ceza aldı.
O zaman infazlar yerine getirilmemişti. MGK'ya dilekçe vererek yargılamanın yeniden yapılması talebinde bulunduk ancak kabul edilmedi. Normal bir hukuki düzende tekrar yargılama yapılması gerekirdi.
12 Eylül 2010'da yapılan ve Geçici 15. Madde'nin kaldırıldığı referandum öncesinde bir hukuki girişiminiz oldu mu?
Oldu ama 15. maddeyi gerekçe göstererek suç duyurusu dilekçelerimizi almadılar. Ancak bu maddenin değişmiş olması ve yargılamaya müdahil olmamız bu Anayasa'yı onayladığım anlamına gelmiyor.
Bu Anayasa tamamen değişmeli. 12 Eylül Anayasası halen yürürlükte. Bu Anayasayla devam eden şimdiye kadarki tüm hükümetler de darbecilerin suçuna ortaktır.
Darbeye ortak olan hükümetler darbeyi yargılayabilir mi?
Darbe olduğunda 17 yaşındaydım. Bana Gayrettepe'de bizzat işkence yapan kişi, sonra emniyet müdürü ve vali oldu. Yani, darbe yargılaması iki kişiden ibaret olamaz. Danışma Meclisi Üyeleri var, işkenceciler var, siyasetçiler var... Hepsi yargılanmalı.
Bu da yetmez. Sivas, Çorum, Maraş, Uludere katliamları, Pozantı Cezaevi, hepsinin sorumluları yargılanmalı. Türkiye başlı başına bir utanç müzesi...
Evren ve Şahinkaya'nın da sadece mahkeme önüne çıkması yeterli değil. İmtiyazları, rütbeleri, kurumsal ayrıcalıkları ellerinden alınmalı, mal varlıklarına el konulmalı.
İdam öncesi haber verdiler mi size?
Hayır. Hiçkimseye haber vermediler, sonrasında eve gelen askerler kardeşimin idam edildiğini söyledi. Cenazeyi almak için İzmit Cezaevi'ne gittik. Aileleri orada gece yarısına dek beklettiler. Cezazesini ancak gece 01:30'da Hasdal Mezarlığı'na defnedebildik, polis ve asker eşliğinde...
Tabutunu bile açtırmadılar. Cenazesinin kalabalık olmasını, anma yapılmasını istemiyorlardı.
Ve mektuplarını 26 yıl sonra aldınız...
Evet, o gece idam edilen dört kişinin idam öncesi yazdığı mektuplar ailelerine 26 yıl sonra verildi. Annem "Mektupları almadan ölmeyeceğim" diyordu. Sonra da darbecilerin yargılandığını görmeden ölmeyeceğini söyledi. 4 Nisan'da o da duruşmaya gelecek. (AS)
* 26 yıl sonra gelen son mektup:
"Değerli anama;
Beni cezaevinde, dışarıda ve her zaman her yerde yanımda olarak hiçbir zaman yalnız bırakmadın. Sana olan borcum asla ödenmez. Burada şereflice yaşayıp şereflice ölerek sana olan borcumun bir kısmını ödemek istiyorum. Seni her zaman canından çok seven oğlun..."