Eminönü’ndeyim. Simit, su, kestane satan insanlara, balık tutanlara, denize karşı oturup baharı karşılayan insanlara dün Kandil'de yapılan geri çekilme kararı açıklamasıyla ilgili düşüncelerini soruyorum.
Yaklaşık on beş kişiyle konuşuyorum. “Ama” en çok kullanılan sözcük. Cümlelerde “Barış çok güzel ama”, “Neden çekildiler bilmiyorum ama” şeklinde kendini gösteriyor.
“Geri çekilecekler mi?”, “Sana inandırıcı geliyor mu?” ise soruma cevap olarak gelen sorular arasında. Çekincelerini dile getirenler dahil çoğu insan “Barış çok güzel” diye bitiriyor cümlelerini.
“Herkese faydası var”
Sıcakların başlamasıyla soğuk su satışları da başlamış. Su tezgahı başındaki kişiye soruyu sorduğumda beni arkadaşına yönlendiriyor; “Kürt halkı burada” diyerek.
“Bize bu konuda konuşmama kararı geldi” dese de ben bir iki cümle isteyince “Çekilme çok güzel tabii” diye devam ediyor sözlerine:
“Herkese faydası var. Herkes işine gücüne bakacak bundan sonra.”
Yanıbaşında simit tezgahı olan kişi ise “Ülke, millet bizim. Sahip çıkmazsak sahip çıkan çok olur” diyor.
Biraz ilerideki kestane tezgahı başındaki erkek “Zaman gösterecek ama çekilme iyi bir uygulama olabilir” diyor. Bunun “İnsanların ölümü, milyonlarca doların gitmesi, ülkenin geri kalması”nı engelleyeceğini belirtirken “Şahsi düşüncem, olumlu bir şey olduğu” diye ekliyor.
“Diyalog çok önemli”
Ekonomik sorunlar sıkça işaret ediliyor. Galata Köprüsü’nde balık tutan biri “Çekilecekler mi emin misin?” diye sorduktan sonra “memleket iyiye gitmiyor” derken ekonomik sorunlara değiniyor. Bu nedenle insanların eve kapandığını diyolog kuramadıklarını söylüyor:
“Ben Kürtleri sevmezdim af buyur. Ama Kürt gelinim var. Oğlum sevmiş. On numara insan. İnsanların diyalog kurması çok önemli”
Savaş başlamadan bir yıl önce askerliğini doğuda yaptığını, insanların hürmetkar olduğunu, çaya yemeğe para verdirmediklerini söylüyor. “Bir yıl sonra ne oldu?” derken “Amerika” yı işaret ediyor.
Bir başka balıkçı da “Sana inandırıcı geliyor mu?” diye sorduktan sonra “İnandırıcı bulmuyorum. Onlarla savaşanları müebbetle yargılıyorlar” diyor.
“Çekilme geçici mi?”
Merdivenlerde oturan insanlarla konuşuyorum. Bir arada oturan birkaç genç kadın “Çekilme kararını inandırıcı bulmuyoruz” diyorlar. Biraz ilerilerinde oturan bir erkek çekinceli. “Geçici mi olacak bilmiyorum” derken üc dört seneye askere gideceğini ancak rahat olmadığını “o zaman da bir şey çıkar” sözleriyle açıklıyor.
“Ben de doğuluyum, onların içinde yaşıyoruz” diyen bir başka genç erkek “geri gelirler, eminim” diyor: “Devlet istediklerini vermezse gene dağa çıkacaklar.”
Askerliğini Doğubeyazıt’ta yaptığını söyleyen arkadaşı “Doğu halkı askerle barışık artık. Kürt-Türk sorunu yok” derken “Hepsi siyaset abla” diye ekliyor; “Bunu yapan da kendi halkımız.”
“Barış, savaştan iyidir”
Denize bakan banklarda oturan genç bir kadından ise şu cümleleri duyuyorum: “Ne düşünerek ne için geri çekildiler bilmiyorum ama. İki tarafın da fedakarlık yaparak barışın olması taraftarıyım.”
Banklarda bir kadın ve bebek arabasında çocuğu ile yanlarında bir erkek var. Sohbetlerini bölüyorum, erkek sözü alıyor:
“Barış iyidir, savaştan daha iyidir. Bazen insanlar zehiri içmek zorunda kalır. Bak çocuk yetiştiriyor bu kadın. Kim ister ki askere gitsin bu çocuk? Kimse. Realiteyi yaşamayanlar ‘Gidelim vuralım kıralım diyor’.”
“Vurmayla kırmayla dünya kimseye kalmaz” diyerek kadın katılıyor sohbete. Erkek devam ediyor:
“Boşuna düşman yaratılıyor. Her vurduğun insan doğal düşman olmak zorunda kalıyor. İnsanlar zenginlik, huzur, barış, güven ister. Yokluk kavgadır. Lehimize olacak bu süreç”
“Barış samimi temelde olmalı”
Çocuğu serçe görmenin hevesiyle annesine dönerken kadın “Samimi temele oturan barış güzeldir” diyor. Yapılanların samimiyeti konusunda çekinceleri var.
“Halkların iyiliği için uğraşıldığını düşünmüyorum, barış mı gelecek yoksa başka düzen mi gelecek bilmiyorum” derken “dilerim gerçekten barış olur, nice insanlar ölüyor” diyor.
Söz zorunlu askerliğe geliyor:
“Üniversitedeyken askerden dönen arkadaşlarım psikopat oldu. Niye silah tuttuklarını bile bilmeden yok oldular, oluyorlar. Kardeşim de Alman vatandaşı oldu, askerlik yapmadı. ‘Niye öldüğümü bilmeden ölüyorum, arkadaşıma kurşun atıyorum’ diyordu. PKK, dağa çıkanlar da bizim çocuklarımız. Devlet önce niye dağa çıktıklarını sormalı.”
Ben ayrılırken arkamdan sesleniyor tekrar “Umarım insanlık kazanır. Samimi barış olsun.” (BK/HK)