Bilgen, "Çatışma ve güvenlik sendromuna dayalı bir yönetim yapısı sürekli düşman üretiyor" diyor ve MAZLUMDER'in insan hakları mücadelesi açısından "herkes için insan hakları" bilincinin gelişmesini öne çıkarttığını söylüyor.
Yasalar içselleştirilemedi
1991'de avukat, gazeteci, yazar, yayıncı ve iş adamlarından oluşan 54 kişilik bir grubun kurduğu MAZLUMDER'in, Ankara'daki genel merkezi dışında, Adana, Akyazı, Bursa, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Sakarya, Sivas, Rize, Samsun, Şanlıurfa, Trabzon ve Van'da şubeleri var.
İnsan Hakları Haftası bağlamında bianet'in sorularını yanıtlayan MAZLUMDER Genel Başkanı Ayhan Bilgen, Türkiye'de insan hakları alanında son yıllarda kaydedilen gelişmeler konusunda "Avrupa Birliği (AB) süreci şüphesiz Türkiye'de yasal düzenlemeleri hızlandırdı. Ancak bu yasaların içselleştirilmesi, yürütme ve yargıya yansıması aynı paralelde olmadı" değerlendirmesi yapıyor.
Türkiye'nin bize göre insan hakları ihlallerini üretmeye devam eden yapısal problemleri var diyen Bilgen, görüşünü "Bu yapısal problemler salt hukuk metinleri ve mevzuat değişiklikleri ile aşılamaz. Yönetim geleneğinin masaya yatırılması gerekir" diye ifade ediyor.
"Çatışma ve güvenlik sendromuna dayalı bir yönetim yapısı sürekli düşman üretmekte ve o düşmanlara karşı da güvenlik güçlerinin nasıl davranacağı kontrol edilemez halde. Dolayısıyla bu süreç içerisinde hala can alıcı insan hakları sorunları yaşanıyor."
Herkes için insan hakları
MAZLUMDER'in öne çıkardığı ana gündemin "herkes için insan hakları bilincinin gelişmesi" olduğunu anlatan Bilgen "Toplumdaki polarizasyon ve kamplaşma üzerinden zaten statükonun korunması ve hak ihlallerini meşrulaştırılması sürecini yaşıyoruz" diyor ve ekliyor:
* Oysa insan hakları ötekinin haklarını savunabilmektir.
* Bizde ise toplumun bir kesimine hak ve özgürlükler açısından avantajlar tanındığında, bunun ötekinin özgürlüklerini engellediği yanılgısı var.
* Somut bir örnek verirsek; Alevilere haklar verilmesi gayrimüslimlerin aleyhine değildir. Sünni Müslümanların özgürlüklerinin gelişmesi Aleviler için olumsuz bir durum ifade etmemelidir.
* Bu bilinç gelişmedikçe belli sorunların çözümüne yoğunlaşmak çözüme değil çözümsüzlüğe yola açacaktır. Siyasal düzeydeki sorunların toplumsal boyuta da taşınmasını beraberinde getirecektir. Bu da çatışmayı ve sorunu güvenlik sorunu olarak algılamayı pekiştirecektir.
Din - devlet ilişkileri ve başörtü konusu
Başörtü sorununu da Türkiye'deki din - devlet ilişkisinden kaynaklanan ve yapısal değişim gerektiren bir sorun olarak gören Bilgen, MAZLUMDER'in düşündüğü çözümleri şöyle aktardı:
"Bizim bir sivil toplum kuruluşu olarak ancak çözümle ilgili bazı önerilerimiz olabilir. Biz Türkiye'de inanç ve ibadet ve bunun ifade edilmesiyle ilgili her türlü sınırın, bütün inanç kesimleri için, kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla bu gerçekten Türkiye'deki din - devlet ilişkilerini masaya yatırmayı gerektiriyor."
"Dini alan devletin kontrol altında tutması gereken bir alan olmaktan çıkarılmalı, tam tersine devletin, özgürlükleri güvence altına alacağı bir pozisyona girmesini sağlamalıdır. Başörtüsü sorunu da ancak bu yapısal değişimle çözümlenir."
Herkes 'kendi teröristini' yaratıyor
Şu anda dünyada insan hakları ihlalleri açısından sergilenen durumu da şöyle özetliyor Bilgen:
"Bir geriye gidiş süreci yaşıyoruz. Özellikle 11 Eylül sonrasında terörle mücadele adı altında yaşananlar açıkça bütün dünya barışını tehdit etmektedir. Sadece işgal altındaki topraklarda yaşayan sivilleri değil, örneğin Özbekistan'da Çin hükümeti de yapılanlardan hareket ederek 'ben de kendi muhaliflerimle -kendi teröristlerimle- mücadele ediyorum' diyebilmektedir."
"Dolayısıyla insan hakları açısından ağır bedeller ödenerek elde edilen metinler, sözleşmeler, uluslararası belgeler adeta yok sayılmakta... Bu da insan hakları kavramına olan güveni sarsmaktadır." (YS/BB)