Gazeteci Ceylan Özerengin'in oğlu Özenç Göllücü, iki yıl önce trafik kazası geçirdi. İtfaiye aracının çarptığı motosikleti kullanan Özenç'te beyin hasarı oluştu.
"Bilişsel tedavide danışman yok"
Bugün 26 yaşında olan Özenç'in durumunu annesi Özerengin anlatıyor:
"İlk tedavi gerçekleşti. Ancak bilişsel tedavi aşamasına geldiğimizde çok zorlandım."
Özerengin'in şikayeti Türkiye'de beyin hasarı oluşan insanların bilişsel tedavi görmeleri için başvurulacak danışman kurumların bulunmaması.
"Ben İngilizce bilmenim avantajını kullandım. Gerçi dil bilmek de yetersiz kalıyor. Tıp alanında bir uzmanlığım olmadığı gibi tamamen el yordamıyla internetten araştırmalarım sayesinde ABD'de yapılanları öğrendim. Uzmanlara ulaşıp danışabildim."
Özerengin şakayla karışık neredeyse nöroloji uzmanının temel bilgilerine artık sahip olduğunu söylüyor.
Anne Özerengin tüm tedavi metotlarını, merkezlerini kendi araştırıp bulmuş.
Özenç artık çalışıyor
24 yaşına kadar sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürürken geçirdiği trafik kazasıyla beyninin ön lopunda hasar oluşan Özenç'in kazadan sonra hafızası yüzde 15 oranındayken bugün annesinin mücadelesiyle giriştiği tedavi süreciyle yüzde 55'lere çıkmış.
"Neredeyse balık hafızasına sahipti. Beyin hasarındaki iyileşme süreci çok uzun sürüyor, ulaşmayı istediğimiz yerde değiliz ama ilerliyoruz. Özenç'in hala koordinasyon eksikliği var. Yürürken koordine edemiyor kendini, sol omzunda da zayıflık söz konusu."
Özerengin "Devletin sağlık kurumları sadece acil tedavide cevap veriyor. Rehabilitasyon kısmında çaresiz kalıyorsunuz, çünkü yükü bireylerin sırtına yüklüyor. Yoksul ya da eğitimsiz olan bireyler için engelli kalmak bir kader olmamalı. Devlet ücretsiz olarak gerek danışmanlık gerek tedaviyi sağlamalı. En azından büyük şehirlerde muhakkak merkezler olmalı."
İstihdam, tedavi bireylerin sırtına yükleniyor
Bununla da bitmediğini söyleyen Özerengin devam ediyor:
"Özenç şimdi haftada iki gün bir çeviri şirketinde çalışıyor. İşe girdikten sonra hayatı büyük ölçüde değişti. Eskiden kendini frenleyemezdi. Şimdi canı neyi isterse onu yapamayacağını biliyor, sorumluluk alıyor, daha ciddi yaklaşıyor."
Ancak engellilerin istihdamı konusunda sosyal güvenlik kapsamında engellilerin yalnız bırakıldığını düşünen Özerengin "Ben kendi çabalarımla bu işe girmesini sağladım. Kamu ve özel işyerlerinde engelli çalıştırılmıyor. Yalvar yakar olmanız çok onur kırıcı. Düşünsenize engelli insanları sadece üretimden değil hayattan da dışlıyorsunuz."
Parasız, eğitimsiz olunca engelleri aşamamak kader olmamalı
2006'da yapılan bir araştırmaya dikkat çeken Özerengin bir hastanenin acil servisinden yola çıkılarak yapılan araştırmada yılda 100 bin kişinin trafik kazaları nedeniyle acile başvurduğunu önemli bir kısmının beyin ya da omirilikten hasar aldığını ve ilk anda tedaviden sonra gidecek yerleri olmadığı ya da kendi imkanlarıyla baş başa kaldıkları için çoğu zaman "zihinsel/fiziksel engelli" olarak hayatlarını sürdürdükleri bilgisini aktarıyor.
"Bu insanların iyileşmeleri emek isteyen zorlu süreçler olduğu için adtea tekerlikli sandalyeye mahkum kalıyorlar. Çok yazık. Kaldı ki o şekilde hayatlarını sürdürmeleri de çok zor oluyor. Kaldırıma engelliler için rampa yapıyorlar, o kadar dik eğilimli bir rampa ki tekerlikli sandalyeyle o rampayı geçmek imkansız. Üstelik rampalı kaldırım çok yaygın değil."
STK'ler proje yapmalı
Özerengin, topluma da çok iş düştüğünü söylüyor.
"Herkes şu soruyu kendine sormalı: Benim engelli arkadaşım var mı? Genellikle cevap "hayır" oluyor. Çocuğum kaza geçirdikten sonra hiç arkadaşım kalmadı. Çocuğumun da çok az arkadaşı var. Bunun nedenini ben bilmiyorum. İnsanlara sormalı. Diyelim ki tedavi sürecinde devlet üzerine düşeni yaptı. Ama çocuğumu alıp sinemaya götüremez ki. Bence engelli arkadaşlar edinmeli, ayda bir günü onlara ayırabilmeliyiz."
Özerengin'in eksiklik diye nitelediği başka bir şey daha var: Sivil toplum kuruluşlarının ya da muhalif parti ve örgütlerin engelliler üzerine proje geliştirmemeleri. (EZÖ)