İzmir Müzisyenler Derneği'nden (İMD), Praksis Müzik Kolektifi üyesi Serdar Türkmen ile siyasi iktidarların çocuk şarkılarıyla ilişkisi ve “Bilmiş Çocuğun Şarkıları; Her Yer Park Olsa’ albümü üzerine söyleştik.
Çocuk şarkıları çocuklar için mi yapılıyor?
Çocuklar gün içinde yaşadığı her şeyi ailesine ve arkadaşlarına dolaylı ya da dolaysız aktarıyor. Arabalarda çocuğun istediği şarkılar çalınıyor, TV'de çocukların ikna olabilecekleri izleniyor. Dolayısıyla çocuk şarkısı çocuğun kulağından giriyor, övgüsüyle ya da tepkisiyle veliden bize geri dönüyor. Kapitalizmin 'ihtiyacım var' ve 'sebat' çarklarının devamının maaşlıları da çocukların öneminin farkında ve 'Vergibilir Çocuk Şarkıları' diye bir albüm çıkarıp yüzbinlerce albümü okullara ücretsiz dağıtıyor Vergi İdaresi.
Şarkı güçlü bir şey galiba?
Şarkıların önemini belirgin şekilde ilk farkeden kilise. Halk ayine geldiğinde duyduğu müzik bir halk şarkısı ama sözler değişmiş, İncil'e dönüşmüş. Benjamin'in 'popüler' olan içinde olmak ve mücadele etmek gerekliliğine ilişkin uyarısı ve Allende'nin "Şarkısız devrim olmaz" tespitinden de hareketle yeniden bakınca her şarkının bir 'estetik bildiri' olduğu sonucuna varabiliyoruz.
Yani "Ya benimsin ya kara toprağın" derken şarkıcı kadın cinayetlerini alt bellek düzeyinde de olsa meşrulaştırıyor. "Bana ne gelecekse dünyanın sonu, bitecekse bitsin bu hayat yolu" diye başlayan dizeleriyle bize aşkın bütün bireysel-toplumsal diğer etkinliklerden üstün olduğunu aktarıyor, isteyerek ya da istemeyerek.
Ulus-devletlerde nasıl şarkılar bestelenmiş?
Ortak şarkılar yaratmak yalnızca ulus-devletlerin ihtiyacı değil. Bir hedefe beraber yürüyen tüm toplulukların olmazsa olmazı 'şarkı'.
Mutlaka her ulusun bir marşı var. Benzer şekildeki ortaklık duygusunu oluşturmak için, Gezi'de tekrar bilince çıkarıldığı üzere, Çav Bella, Gündoğdu Marşı, Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar gibi şarkıların yanına 'Sık Bakalım' da eklendi. Artık toplumsal direniş belleğimizde dört tane belirgin şarkımız var.
Ulus-devlet şarkı ilişkisi
Tekrar ulus devletlerin çocuk şarkıları ile olan ilişkisine dönelim. Homojen bir ulus (tek dil, tek bayrak...) yaratmak gayesiyle farklılıklara değil, aynılıklara vurgu yaparak, sınıf ilişkilerini gizleyerek (vatan), lideri akıl dışına varan şekillerde göklere çıkaran ve çalışkanlığı öven, hırsızlığı yeren bir hat önümüze çıkıyor.
Mesela bakın Hitler döneminin bir çocuk şarkısı:
Adolf Hitler bizim kurtarıcımız, kahramanımız
O asil bir varlık şu koca dünyada
Hitler için yaşarız
Hitler için ölürüz
Bizim Hitler bizim tanrımız
Yeni bir cesur dünyanın kurallarını yapan
Bu da cumhuriyet döneminin bir şarkısı:
Atatürk'üm kurtardın sen bizi düşman elinden
Aydınlık bir ülke kurdun karanlıklar içinden
Emanetin oldu bize kurduğun cumhuriyet
Anacaktır seni her zaman ilelebet
'Tekil örneklerle aynılaştırma'ya çalışmıyorum ama bu çabanın genel karakteri birbiriyle çakışıyor. Aynılık ve çalışkanlığın temel gerekçesinin, dönemin fordist üretim biçiminin ve yaratılmak istenen tüketim biçimi ile ilişkisini gözden kaçırmayalım.
Burada önemli bir tartışmaya dikkat çekmek ve temel prensiplerimizden birinin; yani dogmatizmin karşısında olmayı ifade edebilecek bir eleştiriyi buraya taşımak isterim: Özellikle çocuklara ve gençlere dönük çalışmalarıyla bilinen değerli insan Muammer Sun'un 'Emek Türküsü'. Muhtemelen içinde emek geçtiği ve emeği övdüğü için birçoğumuz tarafından onaylanacaktır daha bu dakikadan. Sözleri şöyle:
Yeryüzünde ne varsa onu yapan emektir
Emek doğruluk demek çalışkanlık demektir
Gel emeği övelim türküler söyleyelim
İnsanı insan eden kutsal emek diyelim
Burada anlatılmak istenen insanın ve onun emeğinin her şeyden üstün olduğu, oysa gerçekte insan olmasa yaşam devam eder ama bakteriler olmasa biter.
Ayrıca sömürücülerin de mesela AKP'lilerin de çok emek harcadığı konusunda şüphesi olan var mı? Bu yaklaşımdan acilen sıyrılmak gerekiyor.
AKP döneminde çocuk şarkıları farklılık gösterdi mi?
AKP siyasal ve kültürel olarak bambaşka yöntemler uyguladı. Bir kısmında başarılı oldu. Cemaat ile henüz ters düşmediği dönemde çocuk şarkıları alanında kısmen popülerleşebilen işler çıkardılar.
Özellikle Minik Dualar Grubu, Minik Eller 571 ve Öncü Çocuk Korosu bu alanda şarkılar ve albümler yaptılar. Bu grupların üretimleri, her biri farklı fraksiyonların temsilcisi olsa bile toplamda din düşüncesinin yayılması ve meşruiyeti açısından toplam olarak yaklaşık 3-4 milyon civarında kişiye ulaşmış durumda.
AKP dönemindeki bu gruplardan özellikle Minik Dualar Grubu, popüler müziğe de yakınlaşan formuyla dikkatimizi çekenlerden biri. Şu şarkı sözlerine bakın:
Cik cik derler, hav hav derler, mö derler, me derler
Daha neler neler söyler
Hep birlikte bizlere ne söyler...
Hepsi kendi dilince Allah der
Bu kanalda çok örnek var, hepsini aktarmaya ve yeniden üretmeye gerek yok diye düşünüyorum.
Peki siz çocuk şarkılarını hangi temeller üzerinde yapıyorsunuz?
Bizim ilk dayanağımız "her şey politiktir". Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz çocuk şarkılarının ortaya çıkışı tesadüf değil, iktidarların, kendi iktidarlarını devam ettirmeleri için yapmak zorunda oldukları 'ikna'nın bir biçimidir.
Gramsci'den 'hegemonya' kavramını ödünç alarak 'karşı-hegemonya'yı oluşturacak çocuk şarkıları yapma gayretindeyiz. Elbette burada pedagojik gereksinimler ve güncel çocuk dili de göz önünde bulundurulmalı. Birbirimizi kıyasıya eleştirebileceğimiz bir ağ kurduk, orada bu şarkılara ve yaklaşımımıza ilişkin kendimizi gözden geçiriyoruz.
Bazı temel gereksinimleri belirliyoruz. İlk olarak tabii ki çocukların gündelik hayatlarındaki gereksinimleri. İşte onun için albümün ismi 'Her Yer Park Olsa'.
Şarkıyı mahallelerde yaptığımız müzik çalışmalarında aktarırken 'topunuzu keserim' diyen komşu ile çocuğun doğaçlama diyalogunu içeren bir drama çalışması ile başlıyoruz.
Hopla zıpla fırla
Kay kay sallan tırman
Haydi koş parklara
Araba yok, tehlike yok
Sıkılmak yok, oyun çok
Hey... Her yer park olsa
Hoo... Herkes oynasa
Elbette bu ülkede, bu coğrafyada yaşayıp da savaştan yalıtık bir çocukluk geçirmek mümkün değil. Bomba Yapan Bay Bilgin, çocukların savaşsız bir dünyada yaşama hakkını içeren ve bu sebeple bilginden hesap sordukları bir şarkı:
Bomba Yapan Bay Bilgin
Hiç oyuncak yaptın mı
Kaç çocuk aç yatıyor
Söyle haberin var mı?
Elbette bütün bu güncel gereksinimlerin önünde 'sorgulama' gereksinimi var. Bizim en büyük kazanımımız ve çocukların en sevdiği şarkı 'Şubadap' (Neden/Nasıl).
Denizler mavi olurmuş, neden
Mevsimler hep değişirmiş, nasıl
Ben anlamazsam anlatamam ki
Bulurum yolumu dene, yanıl
Ateş mi yakar, güneş mi batar
Sorular dünyalar kadar
‘Bilmiş çocuğun şarkıları; Her Yer Park Olsa’albümü hazırlanırken nasıl bir süreç yaşandı?
Bilmiş Çocuğun Şarkıları, 15 şarkılık bir çocuk şarkıları repertuvarından -ki çoğunluğu bizim yeni bestelerimizdi- çocukların süzgecinden geçen altı şarkıdan oluştu.
İzmir'in 10'dan fazla yerinde, Çiğli-Harmandalı'dan Narlıdere'ye kadar çok geniş bir alanda bu şarkılarla koro çalışmaları yapıldı, okullarda, cemevlerinde, mahalle derneklerinde çocuklar ailelerine konserler verdi.
Buca Halkevi'ndeki çalışmayı yaklaşık beş ay devam ettirdik. Buradaki 15 çocukla birlikte albümü tamamen kendi imkânlarımızla kaydettik, çalgıları ev stüdyomuzda çaldık, mix-mastering'i Erdem Karaman ücretsiz yaptı. Albümün görsel tasarımlarını yine biz yaptık.
Bu arada söz yazarlarımız Sennur Sezer, Eşref Karadağ, Melda Köse, Selda Uzunkaya, Nursel Çetin ve Buket Demirkol Kalafat'ı da unutmamak gerek.
Yeni dönemde neler yapacaksınız?
Özellikle yoksul mahallelerde çalışmalar yapmaya devam ediyoruz. Bu yıl drama, yaratıcı işler, heykel gibi disiplinlerin de dahil olduğu sekiz haftalık tematik bir programla çocuklarla çalışmalar yapmaya devam edeceğiz.
Bilmiş Çocuğun Şarkıları'nın ikinci albümüne başlayacağız yakında ama şu andaki en belirgin gündemimiz 'Çocuklar için Evrim Şarkıları' bestelemek. Duyurularını yaptık. Çocuk çalışmaları yapanlarla, evrim çalışanlarla, bilim insanlarıyla, pedagoglarla görüşüyoruz. Bir albüm çıkarıp çocukları mahrum bırakıldıkları bilimle yeniden buluşturmanın bir aracı olmak istiyoruz. (Gİ/YY)