Türkiye yakın siyasi tarihi 31 Mart yerel seçimlerinden itibaren tüm çalkantılarına rağmen daha önce deneyimlemediği türden bir sürece girdi. Bitmeyen sayımları, bitmeyen itirazlar takip etti ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) 6 Mayıs'ta İstanbul seçimlerinin sadece il bazında iptaline karar verdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) adayı Ekrem İmamoğlu'na, bitmeyen sayım sürecinde "Ekrem abi! Her şey çok güzel olacak" diye seslenen bir çocuğun çıkışı ise otomatikman CHP'ye sloganını verdi.
23 Haziran öncesi yeniden başlayan seçim sürecinde ise AKP'nin ve adayı Binali Yıldırım'ın kampanyası için bizzat 39 ilçeyi gezeceğini açıklayan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, tramvaydan "Her şey güzel olacak" diyen bir gence "Daha güzel olacak" diye cevap verdi.
Bu kez #DahaGüzelOlacak hashtag'i açıldı ve AKP yetkilileri ve partiyi destekleyenler bu etiketi slogana dönüştürdü. Şimdiye kadar ne yaşamış olursak olalım, herkes için yine de şaşırtıcı olan bu süreci, sloganları ve iletişim yönetmeleri açısından Siyasal İletişim Uzmanı Dr. Gülfem Saydan Sanver'e sorduk...
"Her şey çok güzel olacak" söylemi çok eleştirildi, ancak üzerine "Daha güzel olacak" geldi. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Hatta Ekrem İmamoğlu'nun kampanya otobüsünün önünde yaşanan "Her şey çok güzel olacak Ekrem abi" söyleminin bir benzeri gerçekleşti...
"Her şey çok güzel olacak" sloganı biliyorsunuz ki Ekrem İmamoğlu'na, otobüste el sallayan bir genç çocuk tarafından söylenmiş olan bir slogan.
Biz seçim kampanyalarında şunu biliyoruz ki, halk tarafından en beğenilen, en tutan sloganlar genelde yine halktan çıkan sloganlar oluyor.
Dolayısıyla bu slogan, tam da seçmenlerin seçimin güvenliğiyle ilgili umutsuzluğa düştüğü bir anda kullanıldı ve bu, seçmenlere umut verdi.
Birden bire çok fazla seçmene hitap etti. Genelde halktan çıkan sloganların böyle bir durumu oluyor zaten. Seçmenlerin o anki duygu ve düşüncelerini aksettiriyor çünkü.
Dolayısıyla bu sloganın kullanılması çok başarılı ve hızlı bir şekilde yayıldı.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin benzer bir sloganla çıkmasını ise talihsizlik olarak görüyorum.
Çünkü biz siyasal iletişimde biliyoruz ki kopyalar asıllarını yaşatır. Ayrıca seçmen, kopyayı, taklit edeni, benzerini değil, öncü olanın, ilk kez söyleyenin peşinden gitmek istiyor.
Dolayısıyla AKP'nin, CHP'nin bu denli tutmuş bir sloganını taklit etmesi aslında seçmene yeni ve farklı bir şey söyleyemeyeceğini göstermiş oldu.
"AKP sandığa gitmeyen seçmenini çekmeye çalışıyor"
Yine bu karelerde bir benzerlik var. Bu benzerliği AKP açısından nasıl bir siyasal iletişim mesajı olarak yorumlayabiliriz?
İki fotoğrafa baktığımız zaman, evet benzer profildeki bir seçmeni görüyoruz. Seçim sonuçlarını (31 Mart) analiz ettiğimiz zaman belli bir Adalet ve Kalkınma Partili seçmenin sandığa gitmediğini görüyoruz.
Dolayısıyla da Ekrem İmamoğlu seçim kampanyasına başladığı günden itibaren çok farklı kesimdeki seçmenlere hitap etti, sağ kesimden seçmenlere de özellikle hitap etti.
Adalet ve Kalkınma Partisi de şimdi belli ki, bu seçimde sandığa gitmeyen AKP'li seçmeni sandığa götürmeye çalışacak. Ana stratejilerinin ben bu olacağını düşünüyorum: Sandığa gitmeyen seçmeni götürmek ve kendi seçmenini konsolide etmek.
Dolayısıyla bu şekilde daha muhafazakar görünümlü bir seçmenin fotoğrafını paylaşıyor olmalarını da buna bağlıyorum.
"CHP bu seçimde farklı stratejiler kullandı"
Her şey bir yana, CHP'nin 31 Mart öncesi ve sonrası mesajlarını, olumlu söylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhuriyet Halk Partisi'nin daha önceki seçim kampanyalarıyla kıyasladığımız zaman çok daha farklı stratejiler kullandığını görüyoruz.
Bunlardan bir tanesi de seçim söylemleri ve bunların son derece olumlu olması.
İktidar partisinin kutuplaştırıcı söylemlerine karşı, Cumhuriyet Halk Partisi kucaklayıcı ve pozitif söylemler kullandı.
Kampanya döneminde pozitif söylemlerin halkta çok karşılık bulduğunu daha önceki seçimlerden de biz zaten biliyoruz.
Çünkü seçmenlerin var olan problemleri var ve bu problemlere çözüm arıyorlar. Yerel yönetimleri bu çözümler için birer aracı olarak görüyorlar.
Dolayısıyla yerel yönetimlerde özellikle bu tarz çözüm üreten, pozitif söylemler her zaman çözüm buluyor.
Dolayısıyla bu, son derece başarılı bir kurguydu.
Gülfem Saydan Sanver hakkındaSiyasal iletişimci. Genel ve yerel seçimlerde kampanya danışmanlığı yapıyor. Türkiye'deki Seçim Kampanyaları ve Siyasi Partilerin Karşılaştırmalı Seçim Stratejileri üzerine yaptığı çalışma 2013 yılında A.N.R.T Yayınevi tarafından Fransa'da basılarak bu konuda Avrupa'da basılan ilk kitap oldu. Doktorasını "siyasal partilerin genel seçim kampanyalarında uyguladıkları seçim stratejileri" üzerine Paris Sorbonne Üniversitesi'ne yaptı. 2007 ve 2009 yıllarında Yeditepe Üniversitesi'nde sosyolojiye giriş dersleri verdi. 2010 yılında da Galatasaray Üniversitesi'nde de TUBITAK destekli araştırma projesi kapsamında "Türk iş dünyasındaki seçkinlerin siyasi seçkinlerle karşılıklı bağımlılık ilişkileri ve küreselleşme karşısında farklı bütünleşme eğilimleri" üzerine araştırma yaptı. |
(PT)