Tam başlığı görmeniz için Sait Faik için yazdığı yazıya yaptığı kapak şöyle:
Yazıda ise şunları söylüyor:
"Sait Faik Adalı'nın soyadı Abasıyanık'tır.Kitabın ilk sayfaları, Abidin'in hat imzası ve karakalem çizilmiş bir resmiyle başlıyor. Resmi çizen ise, Nazım Hikmet!Sait Faik Adalı Abasıyanık'ı tanımakla yeni bir ada keşfetmiş kadar sevinebilirsiniz, Adalı'nın adası bir dünyadan büyüktür, içinde her şey var. Gorki'nin Rus edebiyatına yaptığı hizmeti, Adalı Türk edebiyatına yapacak.
(...)
Sait Faik milli edebiyatı şatafatlı cümlede değil, hissi ve lisanı halkçı olan yazıda bulmuştur. Sait Faik'te bu nevi yazının daniskasını bulursunuz. Adalı'ya sen realistsin desem, o bana:
- Her sakallıyı baban sanma, der.
Maamafih Sait Faik realisttir."
Kitabın sunuş yazısı Ferit Edgü 'den:
"Abidin'in ölümünden sonra yayımlanan, Eller, Yüzler, Pera Palas, Kel, Sinan gibi kitaplarını okuyan, gençlik yıllarından beri dostu, geçenlerde bana, 'Böyle giderse, yazar Abidin, ressam Abidin'in önüne geçecek' dedi.Abidin de, gerçeküstücüler gibi, insanoğlu tarihinde, yazar, şair, ressam, mimar, müzikçi, sinemacı, tiyatrocu ayrımının silineceği bir günün geleceğine; bir insanın, yetenekleri doğrultusunda birçok işi birden severek yapacağına, o mutlu yeniden doğuş mitosuna inanırdı".Abidin'in yaşamını ve sanat serüvenini yakından bilen bu ortak dostumuza sordum: 'Buna üzülmemiz mi gerekiyor?'
'Hayır', dedi. 'Tam tersine. Sanırım yaşasaydı, kendisi yazarlığının keşfedilmesinden büyük mutluluk duyardı'.
Abidin'i tanıyalı yirmi altı, onu kaybedeli on üç yıl geçmiş. Onun ressam kimliğinin yanında sinemacı, tiyatrocu, düşünür ve yazar kimliğini tabii ki biliyordum ama Ferit Edgü'nün sorusu ("Buna üzülmemiz mi gerekiyor?) gibi bakmamıştım bu konuya. Düşününce, bu yazı şekillenmeye başladı.
Yüz
Abidin'in genç yaşta vefat eden abisi Arif Dino 'nun "şair" olduğunu sanıyordum, ta ki 1985 yazında Paris'e yapacağım bir yolculuğa kadar. Yolculuk öncesi, İletişim Yayınlarından arandım ve mutlaka Galeri Nev'i aramam söylendi.
Aradım ve Galata Kulesi yakınlarında bir adres verildi ve oradan alacağım Arif Dino resimlerini Abidin Dino'ya götürmem istendi. Denilenleri yaptım ve koltuğumun altında bir sürü portreyle Abidin'e gittim.
Fransa'da bir hafta geçirecektim ve dönüşte "Arif Dino" kitabının taslağını geri götürmem gerekiyordu. Dolayısıyla Abidin'e beş gün süre verdim ve ayrıldım.
Beş gün sonra gittiğimde kitap taslağı hazırdı. Masasının üzeri ise seramik küçük heykellerle doluydu. Urart Sanat Galerisi için hazırlamıştı heykelleri.
Bunlar, gümüş olarak dökülmek üzere hazırlanmıştı. Böylece "heykeltraş" sıfatı da eklenmişti benim "Abidin Dino" bilgime. Ayrılırken, elime bir resim zarfı ve bir de küçük rulo tutuşturdu.
Abidin'in "Erotik Çiçekler" taş baskı resimler sergisinden bir çiçek. Üstünde kurşun kalemle "Vedat'lara" yazıyor. İki ay sonra evleneceğimizi biliyordu.
"Yüz" kitabına yazdığı yazı bu kitaba da alınmış:
"İğne ile kuyu kazarcasına resim yapıyordu, ne zaman olursa olsun, nerde olursa olsun. Arif, cebinden çıkardığı ufacık bir hokkada yüzen sırların sırrı kuştüyü fırçasını bir sapa takıp, daha olmazsa tevatür bir kalemtıraşla kurşunkalemini sipsivri yontup, hiçbir şeye ve kimseye aldırmadan kendini elinin buyruğuna kaptırır, çizer, çizer, çizerdi dünya yıkılsa.Arifin çizgileri kimseye gösterilmek için yapılmış değil. Kendine bile.
'İfrazat' demişti şiir sanatını tanımlamak için, fazlası ile tekrarlayabilirdi bu sözü resim için.
Bu kitapta, bu sergide suratlar, suretler, yığınla yüzler göreceksiniz. Kimsenin yapmadığı cinsten eşsiz resimlerdir bunlar. Kaçınılmazlık damgasını taşıyan çeşitlemeler."
Mühendis
Abidin'in başka yönleri olduğunu, daha sonraki yıllarda öğrenmeye devam ettim ama bu kitap sayesinde hala devam ediyorum.
Gene 1939'da yazmış olduğu "İş ve Sanat" başlıklı makalede sayesinde, endüstri mühendisi olduğunu öğrenmiş oldum:
"SANATKÂRLAR ENDÜSTRİ EŞYASINI KONTROL ETMELİ VE SANAT KALİTESİNE YARDIM ETMELİDİR, YOKSA ÇİRKİNLİK BİZİ BOĞACAKTIRFotoğraf, İsa Çelik'ten. Kendisiyle tanıştığımızda hediye etmişti bana.Ortaçağ'ın işçi-zanaatkâr zümresi, insan elinden çıkan eşyalara bir şahsiyet, bir olgunluk ve bir sanat kıymeti veriyordu.
Çırak muayyen bir devreden sonra ustanın tasdikiyle eserini meslek büyüklerine gösterir, münakaşalardan sonra ustalığa kabul edilirdi. Sanat haysiyetini korumak için daimi bir işçi-zanaatkâr kontrolü mevcuttu. Bu kontrole memur edilenler yalnız eşyanın sağlamlık kalitesini değil, sanat kıymetini de tetkik ederlerdi."
Rejisör
Kitap yüzlerce makale içeriyor. Sanat üzerine, şiir üzerine yazılar ağırlıkta. Bir yazıda da, onun yaptığı bir filme yapılan eleştiriyi cevaplıyor:
Özgün adı "Goal" olan ve Türkçe'ye "Altın Goller" olarak aktarılan 1966 Dünya Futbol Kupası belgesel filmiyle Abidin Dino, rejisörlük yapmış!
Yazı uzunca, keserek vereceğim ama sanatçı Abidin'in film konusuna bakış açısını da özetliyor.
"Yazdığınız gibi, filmin kurgusu için geceli gündüzlü çalıştım. Bu uğurda, üçer kişilik, dört grup kurgucunun başında, aralıksız bir seçme sorumluluğunu yüklendim.Geçen sene 4-7 Kasım tarihleri arasında, Varlık ve Cogito dergileri tarafından düzenlenen Eurozine 18. Avrupa Kültür Dergileri Buluşması'nın ilk paneline, Cuma sabahı olması nedeniyle erkenden yola çıkarak gittim.300.000 feet filmden gerekli parçayı bulup yerli yerine yerleştirmek için, belleğimizi fazlası ile kullanmamız gerekiyordu. Tokyo Olimpiyat filmini 8 ay boyunca kurgulayan Japon sinemacılarının bol vaktine karşılık, bana verilen zaman bir tek aydan ibaretti.
Ayrıca, bir ay seslendirme ile, renkli denetleme eklenirse, 2 ay gibi rekor sayılabilecek bir süre içinde, filmi kontrat tarihine yetiştirdik.
Ancak, belirtmek istediğim nokta bu değil. Filmin çekilişinden önce, yüzlerce resim çizerek, maçların hangi anlayışla çekileceğini, kameraların ne zaman, hangi zaviyelerden, hangi irilikte, nasıl yaklaşmalar ve uzaklaşmalarla konuyu deşeceklerini kararlaştırdım.
Başka başka sahanlıklarda yerleştirilen kameraların planlanmasından başka, final maçında Wembley'de 4 kamerayı çukurlara oturtmak uğruna, Federasyon Başkanı Sir Stanley Rous ile az mı tartıştık!...
Alanın düzeyinden tut da, kale arkasına, ya da ışık kulelerine varıncaya kadar her şeyin hesaplanması önemli idi. Kameraları, gezer-konuşurlarla (Walkie-talkie) yönetmek de bana düşüyordu.
Fakat, her şeyden fazla, çizgili senaryonun fayda sağladığını sanıyorum. Rejisör olarak seçilmem de, bu hazırlık senaryosu sonunda kesinleşti".
Trafik, tahminimden hafif olunca da Yapı Kredi Kültür Merkezi'ne yarım saat erken varmış oldum. Panelin yapılacağı salona şöyle bir bakmak için yöneldiğimde, duvarlarda Abidin Dino çizgisine benzer çizimler gördüm.
Sonra sergi için hazırlanan afişi gördüm ve haklı çıktım. Abidin Dino'nun "Sahne ve Kostüm Tasarımı" sergisi imiş.
Salonun henüz açık olmamasına rağmen ilgili görevli sergiyi gezmeme izin verdi ve Abidin'in çizdiği tiyatro sahnelerini ve "Altın Goller" için çizdiği resimleri gördüm.
Geçen hafta, beni Abidin'le tanıştıran Fransız aile ile mezarını ziyarete gittik. Paris'te Güzin Dino'ya mezarın yerini sormuşlar.
"Vedat bilir, o götürsün sizi" demiş. Güzin Hanım'ın, 1993 yılından beri görüşmememize rağmen bu kadar kesin cevap vermesi, hem şaşırttı, hem de gururlandırdı.
Aşiyan'a gittik ve gene zorlanarak, "mezar taşı olmayan" mezarını bulduk.
Bana Lübnan'daki durumu sordu!(VÇ/EÜ)