KESK Genel Sekreteri Sevil Erol, Devlet Bakanı Hasan Gemici ile görüşerek, doğum izinlerinin yeniden düzenlenmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu'na sunulan yasa tasarısıyla ilgili görüşlerini iletti. Sevil Erol, yasa tasarısının emekçilerin görüşü alınarak düzenlenmesini talep ederek, uluslararası standartların uygulanması gerektiğini belirtti.
Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü'nün (ILO) 183 sayılı Anneliğin Korunması Sözleşmesini henüz onaylamadığı için doğum izinleri kadınlar için 9 hafta, erkekler için ise 3 gün olarak uygulanıyor. AB'ye sunulan Ulusal Programın kısa vadeli öncelikleri arasında ise doğum izinlerinin evrensel standartlara göre yeniden düzenlenmesi yer alıyor. Hazırlanan yasa tasarısı Bakanlar Kurulu'na gönderildi. Hazırlanan yasa tasarısıyla ilgili olarak ise, çalışanların görüşlerine başvurulmadı. KESK Genel Sekreteri Sevil Erol, kamu çalışanlarının yüzde 40'ının kadın olduğunu söyleyerek, KESK'li kadınların taraf olduğunu söylüyor; "Biz KESK'li kadınlar yaşamımızı doğrudan ilgilendiren yasa tasarılarında görüşlerimizin alınarak, gerekli düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz. Kamusal alanda KESK'li kadınlar taraftır. Kamu çalışanlarının yaklaşık yüzde 40'ını oluşturan kadınların önerileri ve görüşleri dikkate alınmadan yapılacak düzenlemeler gerçekçi olmayacaktır."
Anne ve babaya eşit izin
KESK'li kadınlar, Dünya Sağlık Örgütü'nün en az 6 ay süre ile çocuğun emzirilmesi gerektiği standardı dikkate alınarak, kadınların 24 hafta ile 1 yıl arasında ücretli izin kullanmasını, doğum sonrasında babaya da 10 günlük ücretli izin hakkı tanınmasını talep ediyorlar. Ücretli doğum izni sürelerinin bitiminden itibaren tercihe bağlı olarak 1 yıl ücretsiz izin hakkı tanınmasını, anne ve babanın bu hakkı 6'şar aylık sürelerle dönüşümlü olarak kullanabilmesinin sağlanmasını istiyorlar.
Her iş yerine bir kreş
Sadece doğum izinlerinin düzenlenmesinin yetmeyeceğini söyleyen KESK'li kadınlar kadın çalışan, erkek çalışan ayrımı yapılmadan her iş yerine kreş açılmasını talep ediyorlar: "Çocuk bakımını sadece annenin görevi olarak tanımlayan, kadını eve hapseden ya da hem evde hem işte sömürüyü derinleştiren zihniyete "dur" diyoruz. Çocuk bakımının toplumsallaşmasını talep ediyoruz. Bu nedenle; En az 50 çalışanın çalıştığı işyerlerinde devlet tarafından kreş ve gündüz bakımevleri açılmalıdır. 24 saat hizmet veren kurumlarda, kreşler de 24 saat açık olmalıdır. Küçük il/ilçe ve beldelerde ise merkezi kreşler açılmalıdır. Kreşlere ücretsiz servis olanakları sağlanmalıdır. Yine çalışan kadınlara verilen emzirme saatleri artırılmalı, sağlıklı emzirme koşulları sağlanmalıdır."
"Mücadelemiz sürüyor"
KESK'li kadınların "Ayrımcılığa Karşı Eşitlik İçin Örgütlenme Kampanyası'nın bir parçası olan doğum izni ve kreş talepleri, İstanbul ve Ankara'nın yanı sıra pek çok ilde kitlesel basın açıklaması yapılarak açıklandı. Basın açıklamalarında şunlar dile getirildi: "Geçtiğimiz günlerde önemli bir kazanıma imza attık. Kadınların bedenlerini denetim altına alan 12 Eylül'ün pantolon giyme yasağını kaldırdık ve yasakçı-otoriter zihniyete bir darbe indirdik. Sorunlarımız yakıcı, taleplerimiz somut, mücadelemiz sürüyor!
Kılık Kıyafet Yönetmeliği'ni değiştiren mücadelemiz, şimdi de doğum izinlerinin artırılması ve kreş hakkı için talebiyle yükseliyor.
Kadınlar hamileliklerinde ve doğumlarından sonra bütün dünyada ayrımcı uygulamalarla karşılaşıyorlar. İşten çıkarılıyorlar, çok daha düşük ücretlerle çalışmaya zorlanıyorlar, doğum izinleri kullandırılmıyor, ücretleri ödenmiyor ve çok kötü koşullarda çalıştırılıyorlar.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 183 Sayılı Annelik Koruması Sözleşmesi dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye'de henüz onaylanmadı.