Videoda: Söyleyen ve ukelele çalan-Rewşan Çeliker, Gitar-Vartkes Keşîş, Drum-Hakan Kaya
(Kaynak YouTube/RewşanÇeliker)
Söyleşinin Kürtçesi için tıklayın
Dalgalı saçlarının gölgesinde kalan yüzünü sarıya çalan zayıf ışığa döndüren sanatçı, arşesini* kemanın tellerine dokundurur dokundurmaz salondaki tüm sesler yerini müziğin güzelliğine bıraktı.
İsveç’in İstanbul Konsolosluğu'ndaki misafirler** kendilerini müziğe kaptırmış pürdikkat kesilerek sahnedeki müzisyenlere bakıyorlardı.
Sahnedekiler: Gitar ve drum çalan iki müzisyen ve keman çalarken yanındakilere fırlattığı hızlı bir bakışla şarkı söylemeye başlayacak olan bir sanatçı...
Konserin başlaması ile misafilerin çoğu telefonunu çıkarıp kayda geçtiler, telefon kaydı yapan Lezgin, “İnstagramda canlı yayına geçeceğim” dedi.
Neden diye sorunca, “burada olmasını istediğim arkadaşlarım için” cevabını mırıldanıp, “bir şarkı daha!” ısrarında bulunanlara hak verircesine başı ile denilenleri onayladı.
Sanatçı kimdi?
Sadece adını bildiğim sanatçıyı arama motorlarında hızlıca arayıp göz ucu ile sonuçları yokluyordum. Google->Rewşan Çeliker->Enter!
Çok az bilgi ve birkaç videodan başka hiçbir şey bulamadım. Böylesine başarılı bir sanatçı hakkında söyleşi yapmalıydım ama öte yandan bir söyleşiye yeterince hazırlık yapabileceğim kaynaklarım yoktu!
Tedirginliğimi konser arasında verdiğim ilk merhaba ile atmış ve kendimi bianet okurları için söyleşi sözünü almış buldum.
İstanbul’da bir kafede buluştuğumuz Rewşan Çeliker’e sizin adınıza sordum o cevapladı.
Konserde Kürtçe ve Ermenice şarkılar söylediniz, başka dillerde de söylüyor musunuz?
Rewşan Çeliker, İsveç'in İstanbul Konsolonsluğunda minikonser verirken.
(Fotoğraf: Murat Bayram/bianet)
Yunanca, Farsça, Arapça, Fransızca... Yanılmıyorsam şimdiye kadar 11 dilde söyledim. Evet evet 11 dilde... Horizon adında bir grubumuz vardı orada bir çok dilde söyledim. Artık kendi adımla “Rewşan Çeliker” adıyla sanatsal çalışmalarımı sürdürüyorum. Eski grubumdan değerli müzisyen arkadaşım Vartkes Keşiş ile sanatsal çalışmalara devam ediyoruz.
Rewşan Çeliker'in Ermenice söylediği şarkılardan biri: Sari Sirun Yar
(Kaynak: YouTube: KaybedenlerKulubu)
Çokdillilik bir karmaşa yaratmıyor mu?
Her dilin bir öyküsü, her öykünün bir ritmi var.
Yani her bir dilde bir öykü mü var?
Hayır. Her dilin kendi öyküsü var bu öykü kendini o dilde ifade etmenin ritimlerini barındırıyor.
Her bir dilin farklı ritmi ile keman ve ukelele çalıyorsunuz. Peki çaldığınız başka enstrüman var mı?
Viyola ve tambur da çalarım.
Rewşan Çeliker, Kürtçe Destmala Min(Mendilim) şarkısını söylerken
(Kaynak: Youtube/GrupHorizon)
Bu kadar enstrümanı çalıyor olmak zor değil mi?
Tabii zor... Mesela kemanın perdeleri yok ve perdesiz enstrümanı öğrenmek meşakkatli. 17 yaşımda keman öğrenmeye başladım ve öğrenim süreci uzun bir zaman alıyor.
Tatvanlısınız. Kültürünüzün şarkılarını farklı kültürlerin enstrümanları ile çalıyorsunuz, aralarındaki harmoniyi nasıl oluşturuyorsunuz?
Bildiğiniz gibi kültür bir mirastır. Bizden öncekilerin bize bıraktıkları her şey o mirası oluşturuyor. Müzik kültürümüz de aynı şekilde... Eğitim ile o kültürümüzü işleyebiliriz.
Yeri gelmişken eğitimden bahsedelim. Ankara’da psikoloji okuduğunuz dönem de müzik üzerine çalışmalarınıza devam ediyordunuz. Edit Piaf’ın hayranlarındanım. Onun üzerine yüksek lisans tezi yazdınız, değil mi?
Ben Psikolojik Danışmanlık bölümünde okudum, psikoloji değil, onlar iki farklı bölüm. Toplumumuzda çok ilginç bir anlayış var. Herkesin sadece bir konuda başarılı olabileceğine inanılıyor. Oysa aynı anda insan çok iyi bir oyuncu ve müzisyen olabilir. Mesela bir ortamda ünlü oyuncu George Clooney enstrümanını çıkarıp çalabiliyor. Onun müzisyenliği oyunculuğundan bir şey götürmüyor. İşin açıkçası her işin bir ritmi ve müziği olduğunu düşünüyorum.
Çocukluğumda Ciwan Haco ve Wetan grubunun hayranıydım. Güzel sesli annem de sürekli Êrivan Radyosunu dinlerdi, radyonun sesi nadiren kesilirdi. Radyonun sesi durduğunda annem güzel sesi ile şarkılara devam ederdi. 14 yaşımda evde, kültür merkezlerinde ve ortamlarda şarkı söylemeye başladım.
Biraz büyüyünce müzisyenleri ve uçsuz bucaksız olan müzik dünyasını tanımaya başkladım. Öğrenmek istedim. Okuduğum dönem bir yandan müzik öğrenimime devam ediyordum. Psikolojik Danışmanlık öğrenimimden sonra. Bahçeşehir Üniversitesinde Edit Piaf’ın müzikal tiyatrosu üzerine yüksek lisans tezi yazdım. Piaf’ın müzikal tiyatro oyunlarını söyleyip oynadım.
Yetenek ve bilgilerinizi birleştirir misiniz, mesela teatral müzik ya da müzik ile psikolojik destek veriyor musunuz?
Hayır genelde yapmam. Sadece çok nadiren gelen çocukların drama yetenekleri için müzik ve tiyatrodan yararlanıyorum.
Son soru, neden şimdiye kadar bir albümünüz yok, ne zaman çıkaracaksınız, hangi tarz müzikleri barındıracak?
Müzik için olgunlaşma ve yetişme dönemi var, uzun bir zamanımı buna adadım... Bu dönemde Klasik Batı Müziği, orkestra, armoni dersleri aldım. İnsan bir seviyeye kadar devamlı öğrenmek istiyor. Hatta bir dönem bir caz grubuna da katıldım. Artık eser verme ve paylaşma aşamasına geldiğim kanaatindeyim.
Albüm bir sene içinde. Söyleyeceğim şarkıları belirledik. Fakat ben akustik kayıtlar olmasını istiyorum. Müzisyenler arasındaki diyaloğun çok önemli olduğunu ve müziğin hissedilerek yapılmasını çok önemsiyorum. Bu nedenle kendimizi müziğe kaptırdığımız, yürekten hissettiğimiz bir yer ve zamanda müzik kayıtlarımız alınmalı. Albümü de bu kayıtlar oluşturmalı.
Müziğim klasik, caz, blues... bir çok farlı tarzdan oluşuyor. Belki bu tarzın bir ismi yok, tarzların karışımı, birleşimi gibi...
(MB/EKN)
* Arşe: Keman yayı.
** Kürt yazar ve Çevirmen Firat Ceweri'nin İsveççe'den Kürtçe'ye çevirdiği İsveç'i şair Gunnar Ekelöf'ün şiirlerini Avesta Yayınları kitaplaştırdı. İsveç'in İstanbul Konsolosluğu Ekelöf Şiirlerini Okuma Gecesi düzenledi(05.12.2017). Gecede Rewşen Çeliker bir minikonser verdi.