“Kürtçe, 90’larla beraber nispi görünme şansına erişti Türkiye’de. Yayıncılar hiçbir zaman çok rahat etmedi, kimileyin siyasetten çok uzak bir şiir kitabının basımı için bile kaygılanarak yayıncılık yaptı.”
Şair Mehmet Said Aydın, Kürtçe edebiyatın yolculuğunu böyle anlatıyor.
Aydın’a göre, Kürtçenin de her dil gibi kendine özgü ve yalnız yürümesi gereken bir yolu var.
Artuklu Üniversitesi’ndeki "Yaşayan Diller Enstitüsü" adından da Ehmedê Xanî’in Mem û Zîn mesnevisinin çevirisinin, "Kürtçe bilmemekle övünen bir profesörün eline verilmesinden" de rahatsız.
21 Şubat Anadili günü vesilesiyle Aydın, yaptığı ve okuduğu çevirileri, Kürtçe edebiyatın halini, atlatılan badireleri, Kürtçe kitapların Kürtlerin yaşadıklarıyla paralel giden öyküsünü anlattı.
(Cümlelerin arasına da tavsiye niteliğinde birçok eser sıkıştırdı.)
Kürtçeye kaç kitap çevirdiniz, kaç Kürtçe kitabın editörlüğünü yaptınız?
Kürtçeye iki kitap çevirdim; ilki Aziz Nesin’in Şimdiki Çocuklar Harika’sı idi, Nesin Yayınları bastı. İkincisi Murat Özyaşar’ın Ayna Çarpması isimli öykü kitabıydı, Doğan bastı.
Kürtçeden Türkçeye çevrilen kimi kitapların da editörlüğünü yaptım, en son Şener Özmen’in Kifayetsiz Hikâyeler Müsabakası ismiyle Abdullah Koçal’ın tercüme ettiği Pêşbaziya Çîrokên Neqediyayî romanının ve Fırat Cewerî’nin Selim Temo’nun tercüme ettiği Solgun Romans’ının edisyonunu üstlendim.
“Edebiyat, yapıldığı dile aittir”
Sizin kitaplarınızdan Kürtçeye çevrilen oldu mu?
Benim iki şiir kitabım var, ikincisinin üzerinden iki yıl geçmedi bile henüz. Çevrilmedi, çevrilmesine gerek var mı, emin değilim. En azından şimdilik böyle bir beklentim yok, bildiğim kadarıyla bunu çalışan da yok.
Ama zaten Türkçeden Kürtçeye çeviri faaliyetine çok ihtiyaç varsa ve bunu yapabilecek kurumlar, yayınevleri örgütlenip bugün başlasa bile benim kitaplara gelene kadar epey kitap çevirmek icap ediyor.
Edebiyat, yapıldığı dile aittir. Benim edebiyatım da Türkçeye ait; henüz Vüs’at O. Bener, Bilge Karasu, Birhan Keskin, Ayhan Geçgin çevrilmemişken, benimkinin ne acelesi var?
“Mehmed Uzun tercümeleri herkesi rahatlattı”
Siyasi (dolayısıyla hukuki) açıdan sorun yaşandığı (baskı, sansür, kitap toplatma) dönemlerde, Kürtçe edebiyat ne durumdaydı, şimdi nasıl? Kısaca, Kürtçe edebiyat ne tür badireler atlattı?
Bunun cevabı çok uzun; yanıtı oyalamak için söylemiyorum ama yakın zamanda editörlüğünü yaptığım bir kitapta etraflı biçimde tartışıldı bu mesele –üstelik sadece Türkiye’de yansımaları değil, “dört parça” üzerinden.
Gazeteci Nuri Fırat’ın Politikanın Kürtçesi kitabı dört başı mamur bir kitaptır bu konuya ilişkin.
Kürtçe, 90’larla beraber nispi görünme şansına erişti Türkiye’de. Yayıncılar hiçbir zaman çok rahat etmedi, yayıncılığın doğası gereği var olması gereken konfordan uzak, kimileyin siyasetten çok uzak bir şiir kitabının basımı için bile kaygılanarak yayıncılık yaptı.
Uzun yıllar devletten bandrol almak, dolayısıyla kitabı üzerine bandrol yapıştırarak satmak mümkün olamadı.
Mehmed Uzun tercümeleri meşruiyet bağlamında herkesi rahatlattı. Bu da 2000’lerin başına tekabül ediyor.
“Tercüme, tercüme edilen dile katkı sağlar”
Mehmet Said Aydın hakkında1983, Diyarbakır doğumlu. Mardin, Kızıltepeli. Türk Dili ve Edebiyatı okudu. İlk kitabı Kusurlu Bahçe (160. Kilometre) 2011’de yayımlandı. Kusurlu Bahçe ile 2011’de “Arkadaş Z. Özger İlk Kitap Özel Ödülü”nü aldı. Türkçeden Kürtçeye, Süleyman Sertkaya ile beraber iki kitap çevirdi: Murat Özyaşar, Bîr (Doğan Kitap, 2011); Aziz Nesin, Zarokên Niha Çi Jîr in (Nesin Yayınları, 2012). İkinci şiir kitabı Sokağın Zoru (160. Kilometre) 2014′ün ilk aylarında yayımlandı. BirGün gazetesinde yazdı, şimdi Pazar günleri Evrensel gazetesinde Pervaz adlı köşeyi yazıyor. Editörlük yapıyor. |
Örneğin Yaşar Kemal’in Teneke’si, dünya edebiyatından birçok eser Kürtçeye çevrildi. Bu Kürtçede nasıl bir değişim sağladı, nasıl katkısı oldu?
Avesta Yayınları (Wêşanên Avesta) ve Lîs Yayınları (Wêşanên Lîs) bu konuda kahramanca işler yaptılar, yapmaya devam ediyorlar.
Şair Kawa Nemir’in de yoğun emeğini anmak lazım; iki haneli sayılara ulaşan İngilizce-Kürtçe tercümeler yaptı Kawa ve şu an Joyce’un Ullysess’ini tercüme etmekle boğuşuyor.
Tercüme faaliyeti, sanıldığının aksine, tercüme edildiği dilden çok ondan tercüme edilen dile katkı sağlar, o dilin yaygınlaşmasına sebep olur. Kürtçenin bir dil olarak bizatihi tercümelerden öğreneceği bir şey yok, edebiyat edebiyattır ve her dilin edebiyatının hususiyetleri kendine göredir.
Bir dil öndedir, tarihi daha eskidir, daha etkili olmuştur vs. Ama her dil kendi edebiyatını üretmekte çok mahirdir. Müslüm Yücel, Osmanlı-Türk Romanında Kürt İmgesi'nde Evdalê Zeynikê ile Homeros arasında bağlantı kuruyordu ve hiç haksız değildi.
"Bir 'tercüme odası' zaten yok"
Kürtçe çeviri genel olarak ne durumda, eksiklikleri var mı, gelişmesi için neler yapılmalı?
Çeviri hiçbir zaman yetmez: Joyce'un Finnegans Wake'i mesela, Türkçeye henüz çevrildi onca yıl sonra. Kimi kült yazarların önemli kitaplarının Türkçesi yok.
Kürtçe, Türkiye'de kurumlarını yaratamamış, bunu da siyasi bir dolu meseleden ötürü yaratamamış bir dil. Anımsayın, Haziran seçimlerinden önce HDP genel merkezi yakıldı. Daha görünür, daha sembolik bir şey anmaya gerek var mı? Parti genel merkezi yakan, kütüphaneye mi acır?
İstanbul Kürt Enstitüsü'nün sembol isimlerinden, devasa emek sahibi leksikograf Sami Tan, KCK tutuklamalarından nasibini almıştı mesela, enstitü polislerce aranmıştı. Belediyelerin, belediye başkanlarının durumu ortada.
Dolayısıyla, bir "tercüme odası" zaten yok. Hevesle girişilenler de akim kalıyor andığım ve anamadığım siyasi müdahalelerden ötürü.
Neler yapılmalı, onu bilemem ama mesela Artuklu Üniversitesi'nde açılan bölüm "Yaşayan Diller Enstitüsü" başlığının altında yer almamalı; Kürtçenin anıt metinlerinden biri olan Ehmedê Xanî'in Mem û Zîn mesnevisinin çevirisi devlet tarafından Kürtçe bilmemekle övünen bir profesörün eline verilmemeli. (AS)