Halkların Demokratik Kongresi'nin (HDK), Taksim Hill Otel'de düzenlediği Ortadoğu Forumu'nda, Ortadoğu'da yaşanan süreç, sonuçları, bölgedeki gelişmelere Türkiye'nin tavrı ve Kürt hareketinin durumu konuşuldu.
Moderatörlüğünü Prof. Dr. Gençay Gürsoy'un yaptığı ve çok sayıda akademisyen, gazeteci, politikacı ve yazarın katıldığı forumun konuşmacıları arasında HDK Meclis Divanı Dönem Sözcüsü ve Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, gazeteci Aslı Aydıntaşbaş ve gazeteci yazar Cengiz Çandar vardı.
Açılış konuşmasını yapan Ertuğrul Kürkçü, sözlerine baharın yaklaştığını söyleyerek başladı.
Kürkçü, Mersin'deyken bir kadının kendisine şöyle dediğini anlattı: "Bahar gelsin istemiyorum. Çünkü bahar gelecek ve savaş başlayacak."
"Dünyadaki en geniş devletsiz halk"
Ortadoğu'da yaşananların, Türkiye'yi ve Kürt hareketini de etkilediğini ifade eden Kürkçü, "Türkiye, Kürt sorununu Amerika Birleşik Devletleri ve komşularla ilişkisinin elverdiği ölçüde yeniden düzenleme beklentisi içinde. Şimdi hükümetin başına çorap gibi örülmeye başlayan Oslo görüşmeleri bu tahlilin bir parçasıydı. Ama Arap Devrimi baştan aşağı bazı stratejileri değiştirince biz de kendimizi Arap Devrimi meselesini konuşurken bulduk" dedi.
Kürkçü, Suriye'de vatandaşlık haklarına sahip olmayan Kürtlerin ilk kez kimliğe sahip olduklarını, Irak'ta sorunlar yaşandığını ve merkezi yönetimden kopma eğilimi içinde olduklarını, İran'da ise Türkiye ile ilişkilerin bozulması sebebiyle ateşkes sürecine girildiğini fakat Türkiye'de savaşın keskinleşerek devam ettiğini belirtti.
"Kürtler dünyada var olan en geniş devletsiz halk" diyen Kürkçü, Arap devrimlerinin Kürt özgürlük mücadelesini etkileyen bir olay olduğunu ifade etti.
"İslam, milliyetçilikle yoğuruluyor"
Gültan Kışanak, "Ortadoğu'daki hareketlerin demokratik rotaya evrilmesi için demokratik muhalefetin örgütlenmesi gerekir" diyerek değişimin ne yöne evrileceğinin Kürtler için belirleyici olacağını söyledi.
Kışanak, Ortadoğu'nun küresel aktörler, bölgesel aktörler ve toplumsal muhalefet ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek, "Kürtler, 90 yıldır devrim peşindeler ve şimdi değişimin rotasını etkileyen bir aktör olmak istiyorlar. Örgütlü bir muhalefet odağı olarak artık oyun sahnesindeler" şeklinde konuştu.
Kışanak, "Demokrasi, 'seçim'den ibaret bir rejim olarak tanımlanıyor. Bu tanım, çoğunluğun istediğinin olduğu, azınlığın haklarının korunmadığı kaçınılmaz bir sonu getiriyor ama demokrasi bu değil" dedi.
"En büyük ceza yok sayılmaktır ve Kürtler uzun süre yok sayıldı. Kürtler yıllarca varolduklarını kanıtlamak için çabaladılar" diyen Kışanak, İslamiyet konusunda da, İslamiyetin ümmetçi formdan çıkıp, etnik kimlik üzerinden tartışılmaya başlandığını, milliyetçilikle yoğrulduğunu ve bunun tehlikeli olduğunu kaydetti.
Ortadoğu'daki İslami örgütlerle Kürt hareketinin "kan uyuşmazlığı" olduğunu söyleyen Kışanak, "Türkiye'deki Kürtler daha sol perspektiften bakan bir aktör durumunda, kavga bunun üzerinden kopuyor" dedi.
"İstihbari faaliyet için değil, diyalog için"
Kışanak, Oslo görüşmeleri ve MİT krizi konusunda da şunları söyledi:
"Bu görüşmeler basına ilk yansıdığında Başbakan görüşmeleri, 'Bu tip olaylar dünyanın her yerinde var. Niye garipsiyorsunuz?' diye savundu."
"Bu görüşmeleri 'istihbarat' başlığı altında yaparsanız, sonuç çıkmaz. Şimdi, yine istihbari faaliyet olarak değerlendirilerek sürece sahip çıkılıyor."
"Oysa Türkiye, Kürt sorununu müzakere ve diyalogdan başka bir yoldan çözemeyecek. O yüzden arkasında siyasi irade olan, kamuoyuna deklare edilmiş bir heyetin bu süreci yürütmesi gerekiyor."
"Üç MİT'çiyi koruyacak bir yasa çıkartılacağına şöyle olmalıydı: Bu parlamento 'Biz kürt sorununu diyalog yöntemiyle çözülmesini esas alıyoruz. Müzakere heyetimiz de şu kişilerden oluşur. Bu heyet, tüm taraflarla görüşmeye yetkilidir' deseydi, o zaman bir şeyler farklı olabilirdi."
"Müzakareler açık olmalı. 'Açık müzakere yapılsın' derken, konuşmalar naklen yayınlansın demiyoruz. 'Kamuoyu görüşmelerin yapıldığını bilsin' diyoruz."
"Bir blog, açlık grevinden daha etkilidir"
Aslı Aydıntaşbaş ise "Hapiste 100 gazetecinin olduğu bir ülke model olamaz. Kürt sorunu ile bir ülke model olamaz" dedi ve sonrasında BDP'yi eleştirdi.
"BDP'nin temsil ettiği Kürt Hareketi'nin Ortadoğu'daki gelişmelerle ilgili çok sessiz olduğunu düşünüyorum. Burada konuşan ben değil Irak'da Goran hareketinden biri olmalıydı. Kürt hareketinin zor bir dönemde olduğunun farkındayım, üzerine gitmek için doğru zaman olamayabilir ama BDP'nin Batı ve Ortadoğu ile yakından ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Zamana ayak uydurmanın zorunlu olduğunu ifade eden Aydıntaşbaş, "Diyarbakır'da İngilizce bilen bir gencin İngilizce yazacağı bir blog, meclisteki vekillerinizin yaptığı açlık grevlerinden daha etkili olacaktır. Bu kabul edilmeli" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin Suriye'yle karşılaştırılmasının yanlış olduğunu söyleyen Aydıntaşbaş, Türkiye'de totaliter bir diktatörlük değil, sıkıntılı bir demokrasinin olduğunu söyledi.
"Arap Devrimi'nin ön sözündeyiz"
Cengiz Çandar ise, "Arap Baharı'nı doğru anlamazsak Kürt Baharı da deriz. Oradaki bahar değil, oradaki bir devrim. Arap Devrimi'nin ön sözündeyiz, bu kalın bir tarih kitabı olacak" dedi.
Çandar, "Arap Devrimi ile birlikte 1. Dünya Savaşı'nın oturttuğu sistem çökmeye başladı ve bu Kürtleri de etkiliyor. Sürece stratejik bakmak gerek. Her devrim, harita değiştirir" şeklinde konuştu.
"Suriye muhalefeti ve halkı 'gelin tampon bölge kurun' diyor. Türkiye hükümeti buna direniyor. Bu olursa Türkiye'deki dengeler değişebilir" dedi. (IC)