Köydeyiz, bunlar da yakındaki şehire göçmüşler, yazın geliyorlar tabii. Bu ilk başlarda arkadaşımı seviyordu. O olmayınca beni seçti. Benden de hoşlanan bir çocuk vardı. Çocuğa "sen Meryem'le çıkıyor musun" demiş. O da "yok" demiş. Bana teklif yaptı, arada arkadaşım olduğu için kabul etmedim. Arkadaşım aşkı gibisine.
İsteme oldu. Ben olmazlandım yine. Aile araya girdi. Rahat edersin, işi gücü var, dediler. Fazla direnemedim.
Biz İstanbul'a geldiydik, akrabaların evinde yüzük taktılar. Gelmedi, ben tek başıma. Böylece söz kesilmiş oldu. Nişan daha sonra... Ben nişandan sonra aşık oldum. Yani öyle sandım.
Birkaç ayda düğün de oldu. Huyunu suyunu öğrenemedim tabii. Düğünde altınlar, paralar takıldı. Adettir bizde. Hemen düğün gecesi kayınpeder altınları, paraları elimizden aldı. Bankaya yatıralım dedi. Bir şey demedik tabii. Beni işi gücü var diye verdiler, ama evlendiğimizde işi gücü yoktu. O arada bizim altınlar, paralar usul usul erimiş. Kocam benden habersiz yemiş yani.
Öğrenince çok kızdım. İlk kavga altınlardan, paralardan çıktı. Ailesi kavgayı duyunca hemen "boşanın" dedi. Bağırış çağırış. Kocam bana evden git diyor, ben gitmem diyorum. İnat ettim. Gitmedim sonuçta. O ara hamile kalmışım. Hiç baba olacak gibi değil, heyecan falan yok. Ne benle ilgili, ne karnımdaki bebekle.
Doğuma bile komşular götürdü hastaneye. O kadar yani.
Kayınpeder sürekli benimle uğraşıyor, fesatlık içinde. Kayınvalide de kocası ne derse onu yapıyor. Bebeğe gelen altınlar da gitti bu arada. Altın dayanmıyor yani. Baktım olacak gibi değil. Bebek yaşını doldurdu, işe başladım.
Kocam azıcık çalışıyor, sonra işsiz. Mecburen çalışacağım tabii. En kolayı evlere temizliğe gitmek. Sigortan yok ama temiz para. Ben de bir iki derken haftanın yedi günü yedi evim oldu, bir de benimki oldu mu sekiz ev. Her gün yeni bir eve git, her gün evleri yeni baştan kur bir nevi evi; ütüsü, temizliği, yemeği.
Ben çalışırken kocam kredi kartı borcu yapmış. Gene kavgalar, kavgalar...
Her suç işlediğinde, tabii kadınlar da oluyor bu arada, üstte çıkar. Bu kredi kartı meselesinde de böyle oldu, üstte çıktı. İlk şiddeti de yaşattı bana. Boğazımı sıktı, hastaneye gittim, polise yönlendiriyorlar.
Polis de evde karılarımızı biz de dövüyoruz, dön evine dedi. Ağlaya, ağlaya döndüm. Hastaneye, polise gitmeyi akıl ettim. Çünkü televizyondan duyuyordum böyle şeyleri. Kadınların mücadelesini mesela. Halamın kızı çok iyi arkadaşımdı, onu da kocası darp etmişti, o da hemen hastaneye gitmişti. Böyle bir örnek de vardı aslında. Şiddeti evden bilmem, babam hiç şiddet kullanmazdı. Şiddeti televizyondan biliyordum. Bütün bunlardan sonra kart borcunu da bana ödetti.
Ben kaç kere polise gittim. Savcılığa gitmeyi beceremedim. Yol yordam meselesi. Bir keresinde Baro'ya gittim, kadın komisyonu olduğunu duymuştum. Gittim, geldim, ulaşamadım. Bir yardım alamadım. Savcılığa gitmek o kadar kolay değil. Yol gösterecek bir şeyler olmalı arada.
Sürekli güven kırıyordu aslında. Bebeğe de kayınpeder bakıyordu.
Artık hep kavga. Bana ceza veriyor, evdeki eşyaları kullanılmaz hale getiriyor, elektrik felan devre dışı kalıyor. Aileler araya giriyor, her defasında boşanın, diyorlar. Ben kabul etmiyorum. Sürekli internet, facebook, chat...
Sonunda evi terkettim. Dayımlara gitmiş, karımı seviyorum, n'olur dönsün diye. Ben de suçu kabul edince yumuşuyorum. Çocukla bi başıma ne yapacağımı da bilemiyorum, tabii çok daha gençtim o zamanlar.
Döndüm. Yine aynı şeyler tekrarlanıyor. İşe giriyor, çıkıyor. Çoğu zaman işsiz. Zaten daha ilk başta kaybetmiştim ona güvenimi. Hiç kalmadı böyle böyle oldukça.
Çok çalışmaya başladım. Beni erkek gibi yapan kocam oldu, faturalar, evde bebek... Her kavgada işten ayrıl diyor. Nasıl ayrılayım, neyle geçineceğiz? Hem neden ayrılayım?
Güçleniyormuşum bu arada. Öyle demeye başladı çevremdeki herkes. Sen güçlüsün, sen güçlüsün! Ayakta duruyorum tek başıma. Hayat üniversitesi beni güçlendirdi.
Hayat üniversitem hem kendi evim hem de çalıştığım evler... Çalıştığım evlerdeki kadınlar beni çok etkiledi. Hep konuşuyoruz iki kadın olarak. Daha da ayakta durmayı öğrendim böylece...Bir kavgada yine işten ayrıl deyince, artık sordum, neden? Çünkü, dedi, sen benden daha güçlüsün, daha çok para kazanıyorsun.
''Sen çok güçlendin, seni taşıyamıyorum'' dedi. Hep para, hep para... Ondan beklentim kalmayınca kendisini iyice işe yaramaz gördü herhalde. Ben ona canım cicim deyince erkekliğini ispatlamış gibi oluyordu. Canım, cicim de öyle ortada bir şey kalmamışken de söylenmiyor ki! Sadece ben değil, çevremiz de ona güvenmiyordu.
Ben köyde büyüdüm ama benim ailem başka türlüdür. Sevgiyi çok almışız, dürüstlük aşılamışlar, köyde Kürtler var, Aleviler var. Biz onlarla dosttuk.
Kimseyi aşağılamadık, temizlik işini de küçümsemedim. Her şeye dayanıklıyım. Hiç çalışmayı hayal etmemiştim. İstanbul'da gelince de kadın hakları, kültür, doğruluk... Gidip geldiğim evlerde dünyam zenginleşti...
Kocamla aramda mesafe oldu zamanla, ben geliştim, o olduğu yerde kaldı. Sözde sağcı, milliyetçi ama solcu gibi yaşıyor. Beni de solcu gibi görüyor, dinlediğim müziklere solcu der. Aleviyi, Kürdü hep PKK görür, ayrımcılaştırır. Aslında kötü niyetli değil, her şey ağzında. İşte kedi gibi, eve gelince kükrüyor.
Bi bakıyorum canım cicim, bi bakıyorum köpek gibi. Bir keresinde yine kavgalıyız. Bana zorla... Tecavüz etti. Gittim aldırdım. Tecavüz bebeği, anısı... Katlanamazdım. Çok kızdı. O tecavüzcü olmadı, ben bebek katili oldum. Günahını çekeceksin, dedi durdu bana. Sen istemedikçe olmaz... Bunun suç olduğunu o zaman o kadar bilmiyordum. Bana kadın olarak ağır geldi.
İşine de maaşına da karışmıyordum. Sinema yok, hiçbir şey yok. Beraber hiçbir şey yoktu. Kimse için fedakarlık yapmıyor... Zaten arkadaşı da yok. Erkeklerin arkadaşı hiç olmuyor, neden ben de bilmiyorum... Benim çok arkadaşım var, telefon açarız birbirimize. Onu hiç telefonla arayan arkadaşı yoktur. Haklarını savunamaz, bana karşı savunuyor. O savunduğu da hakkı değl. Hakkı olmadığını bilmiyor da, kabul etmiyor da. Kensini benim sahibim gibi görüyor.
Hep gel git. Bekarlara özendi, hep bir özenti. Fikri ayrı, beyni ayrı... Ben güçlendikçe beni ablası gibi gördü. Sahiplendim çok ben. Aslında onun için üzülüyordum da. Kimsesi yok, yapayalnız... Kimse onun için bir şey yapmıyor, o da kimse için bir şey yapmıyor. Cenazeye bile gitmez.
Bazen de üstüme o kadar çok düşüyordu ki? N'apcam ben bu adamı diyordum. O kadar ezik ve light da oluyor.. Ben galiba biraz maço erkek seviyorum...
Dayanışma çok önemli kadınlar arasında... Daha pozitif düşünüyor insan dayanışma ortamında... Onların hikayelerinden de güç alıyorum. Ayrılanların arasında en iyi durumda olanı benim. Bir kadın "helal olsun sana" dedi.
En son sevgilim var deyince... Düştüm, kalktım, ağladım. Korktum, şimdi uzaklaşma aldı, eve gelemiyor. Ben işime hayata devam ettim, Hiçbir şeyimi değiştirmedim.. Aynen devam ediyorum... Kadınların hikayeleri birbirine benziyor, kadınlar çok çalıştığı için erkekler azıyor, etrafımda benim gibi beş altı erkek var... Arkadaşım var, boşanmak istiyor, kocası bir kız bulmuş... Bunlar hep başörtüsüz kadınlar buluyor.
Bizi erkekleştiriyorlar, sonra da bizden kadınlık bekliyorlar. İşve, cilve gibi. Gece çok geç geliyordu. İki dakikada tamam, sonra bilgisayar... İnsan kendini kullanılmış hissediyor... Aslında telefon edip de nasılsın dese iyi geliyordu. Her şey beyninde bitiyor insanın...
Televizyon dizlerinde bu sene hep ihanet, aldatılma var. Bu sene izlemiyorum o yüzden. Dizi yerine tartışma programları izliyorum şimdi. Öyle bir geçer zaman ki'yi izliyordum. Cemile mesela... Cemile dimdik ayakta. Adama n'oldu? Cemile güçlü kadın, giderek güçlenen bir kadın... Bu seneki dizilerde karakteri sağlam bir kadın yok... Cemile gibi kadınlar insanı çok etkiliyor... Cemile de arayış içine girseydi, çocuklar da ziyan olurdu, temizliğe de gitti. Kocası ona tecavüz etti, en çok o yüzden mi etkilendim bilmiyorum...
Kadının çalışması güç, evde söz sahibi oluyor ister istemez. O yapamadıkça her şeyi, ben yapıyordum. O yüzden de sıkılmış oluyor benden... Para kazanmıyor, sürekli her şeyi almak istiyor. Ödeme planını diye bir şey bilmez.
Etrafımdaki kadınlar hep böyle... Genelde temizliğe giden kadınlar her şeyi kendileri yapıyor, çocuk üniversiteye gidecek mesela, kadın düşünür bunu, bir iki ev daha bulayım der hemen... Adamlar yapmadıkça sen yapıyorsun tabii.
Dövecek, ses çıkarmayacaksın. Sevgili yapıyor kendine, ses çıkarmayacaksın. Sonra da işe gitme diyor. Ne alaka? İşe gidince küçük görüyormuşum onu, paraya ortak etmiyormuşum... Hedef saptırıyor... O kızla elele dolaşıyor, sonra iş geliyor benim güçlülüğüme. Çevremdeki kadınlarla kendimi kıyasladıkça, yaşımı aldıkça güçlüyüm diye düşünmeye başladım... Kocam da durmadan söylemeye başlayınca. Kendimi motive ediyorum, güçlüyüm.
Gazetelerden aile hikayelerini okuyorum, kadın hikayelerini okuyorum, televizyonda kadın programlarını izliyorum, hepsi etkiliyor... Ondan daha iyi düşünüyorum... Benim arkadaşlarım genellikle benden on yaş büyükler mesela... Hayat tecrübesi verebileceklerle arkadaşlık edince daha iyi hissediyorum kendimi.
Feliçia dizisini izliyordum... Kızı zorla pazarlıyorlardı. Hiç kavga yapacak bir şey bulamayınca izlediğim dizilere karışır... Kendisi Kurtlar Vadisi izliyor, korku filmleri, kan dehşet... Benim de onunla korku filmi mi izlememi ister. Sonraki gün işe gidicem nasil saat 1'de film izleyeyim... O kızla izleyebilir tabii, işi gücü yok nasılsa...
Kadınlar hisseder. Birden değişim hissettim. Parasızdı, benden götürüyordu... Sürekli beni aşağılıyordu. İşte bana, ''sen kime güveniyorsun, çalıştığın evlere mi güveniyorsun'' diyordu. Bir de görseniz, melek sanki, pek efendi bulur herkes onu, pek efendi. İnsanlar da o öyle çocuk değil, diyorlar.
Kadının doktor olmasıyla temizlikçi olması arasında bir fark yok... Yaşadıklarımız aynı... Erkekler aynı çünkü. Acı, aynı acı. Eğitimli kadınlar saklıyorlar gibime geliyor yaşadıklarını... Kabullenilecek bir şey değil aldatılmak. Depresyona giriyorsun, utanıyorsun. Şimdi utanmıyorum, ben utanılacak bir şey yapmadım ki... Sonuçta prensesleri de, Hülya Avşar'ı da aldatıyor erkekler... Her meslekteki erkek karısına acı çektiriyor... Benim psikolojimi bozarken bana acıdı mı, psikopat gibi...
Tartışma esnasında yapacak bir şey bulamayınca şiddete başvuruyor.. İtekliyor, evden git diyordu. Valizimi alıp çıkıyordum. 25'inden sonra dedim ki niye ben gidiyorum?
Polise de gittiğim için de korkmaya başladı. Dövmekten vazgeçti. Psikolojik şiddet başladı. Savcı da söyledi, erkekler artık psikolojik şiddete başvurmaya başladılar diye. Tabii bu dayak ortalıkta çok konuşuluyor. Kadınlar susmuyorlar. Fiziksel şiddetten tabii uzaklaştırma veriyorlar, psikolojikte olamayabiliyor, şahit falan yoksa... Yani benden korkmuyordu da devletten korktu. Keşke fiziksel olsa diyordum.
Ona yalvarmamı istiyor. Onu da yapmadım, yapmam da. Her darbede daha kök salıyorum, güçleniyorum... Bence bu işte anahtar çalışmaktır. Başka arayışlara da girmedim. Kadın kendini başka erkeklere kullandırtmamalı.
Bu kız konusunda... Ben büyüttüm büyüttüm, tam meyvesini yiyeceğim zaman başkasına gitti... Şu anda geri dönüş yok. Artık dönmek isteyince de dönemez. O kadına sinirleniyorum ama nefret beslemiyorum...
Geçen akşam ben delirdim mi neden bu kadar mutluyum diyordum kendi kendime. Onsuz yaşayamacağımı sanıyordum. Kendimi öldürmeyi bile düşünmüştüm. Değmezmiş...
Her kadına mutlaka çalış diyorum, ayaklarım yere bassın. Yatılı işe gidiyor bir arkadaşım, evlenmek istiyor, kurtulmak istiyor. Böyle bir nedenle evlenmek istemiyorum. Çalışmak istiyorum. Hayat müşterek de, nerede öyle erkek? Özgür olduğumu yeni anladım, beni bitiriyormuş... Çocuğumun hatırına çekiyordum.
Benim hikayem çok uzun tabii. Bu son meselede Mor Çatı'ya da gitmeyi başardım. Mor Çatı'nın psikologu da avukatı da bana çok yardımcı oldu. Kadınlar her sokağa çıktığında, bağırdığında biz evlerdeki kadınlar etkileniyoruz, hoşlanıyoruz. Erkekler de ürküyorlar. Bunu da ben yaşadım. Yaşıyoruz da.
Mücadeleye devam. En son halimizi çok merak ediyorum. Acaba onun düşündüğü gibi miydik, benim düşündüğüm gibi mi? Çocuk olunca oğluma hem ana hem baba olmaya çalıştım. Çocukla da ilgilenmiyor.
Şimdi oğlum her şeyi anlıyor. Tabii çok üzüldü. Üçümüz birlikte olalım istiyordu. Artık her şeyi anladı. Güçsüz olsaydım köye gitmek zorundak kalırdım. Zaten kendi kendine boşanınca köye gitmem gerektiğine de karar vermiş.
Bakar mısın? Boşanacağız, ama bu karar verecek benim ne yapacağıma. Etraftan da benim için köye götürün de hava alsın dediler. Ne havası?
Niye köye gidiyormuşum dedim, işime devam ettim... Şiddetli geçimsizlik diyorlar ama niye şiddetli? (MC/BA)