Deniz Ülger, Çankaya Belediyesi, Barbaros Mahallesi Muhtar Adayı. 26 yaşında, sosyoloji mezunu, aynı alanda yüksek lisans yapıyor. Hem teoriye, hem pratiğe hakim. Ne yalan söyleyeyim, tanışmadan önce “etnografik çalışma işine mi girecek acaba?” diye düşünmeden edemedim. Oysa karşıma İhtiyar Heyeti adayı Emek Ataman'la çıktı.
Deniz'le Emek çeşitli gruplarda heavy metal, hardcore ve punk müzik yapmışlar. Bir süredir de ev arkadaşları. Seçim kampanyasını da birlikte yürütüyorlar. Sloganları; “Net Muhtarlık için Oylar Dülger'e”
İstekleri net; “İnsanların ihtiyaç duyduğu ve arzuladığı değişimin her yerde her şekilde yaratılabileceğini ve bunun ev/apartman/komşuluk/mahalle ölçeklerinden başlayabileceğini göstermek.”
Deniz ısrarlı, hem akademi hem de muhtarlık diyor.
Ankara'nın Tunalı'sından gelen bu sese kulak veriyoruz
Deniz, kimsin kısaca?
Sosyologum. İstanbulluyum, 2006'dan beri Ankara'dayım. 2012'de ODTÜ Sosyoloji'den mezun oldum. Bir sene aylaklık ettim, yüksek lisans konusunda ciddi miyim değil miyim, iş mi baksam derken bu sene de Hacettepe Üniversitesi'nde yüksek lisansa başladım.
Bir yandan da birçok farklı yerde çalıştım, şu an çalışmıyorum, yeni istifa ettim, şimdi tam gaz muhtarlık adaylığımla ilgilenme yolundayım.
Ne zaman karar verdin muhtarlık adaylığına? Gezi Direnişi mi etkili oldu?
Gezi Direnişi de etkili oldu tabii ama o esnada "hacı bu durum çok kötü, en iyisi ben muhtarlığa aday olayım" demedim. Emek'in yanına geçerken ikametgahı taşımam gerekti ve şu anki mevcut muhtarla ilk interaksiyonumuz orada oldu.
Apartman görevlisine aslında hiçbir fonksiyonu olmayan bir imzayı attırdıktan sonra kendisine ilgili kağıdı teslim etmeye gittim ve "5 lira işlem ücreti alayım" dedi. Ben de “ne oluyor” dedim “bütün işlemi ben yaptım, sen çıktıyı aldın, imzaları da ben attırdım, ne 5 lirası?” Sonrası kavga kıyamet, o 5 lirayı vermeden çıktım. Emek zaten beni gitmeden uyarmıştı, tüzükte bu tarz bir işlem için ücret alınmasına dair kesin bir bilgi yokmuş. Emek'in de önceden benzer deneyimleri varmış.
Bir standart yok mu yani?
Bu paranın alınmasın legal olup olmadığını sonrasında araştırdım. Mesele şuymuş; valiliğin her yıl yaptığı eski Osmanlıca isimli bir toplantıda -ismini hatırlayamadık- bir ücret belirleniyor ama 79 kuruş gibi çok küçük sembolik bir miktar.
Şu dönemki ücrete dair bir bilgi yok ama bu kadar sembolik bir miktardan 5 liraya çıkması mümkün değil. Hadi onu da geçtim; facebook sayfasında insanlar deneyimlerini anlatıyor, evlilik belgesi için 20 lira söğüşlenenler var.
Eee sonrası?
İkinci sebep olan olay da şu; sabahleyin çok acil bir işim var, işten de izin aldım, sigortamın başlaması için gerekli belgeleri almam gerekiyor ki belgelerden biri de muhtarlıktan alınıyor. Yine işim düştü kendisine ama acayip de tuvaletim var. Saat 9.40, kendisi yok ve kapıda da muhtarlık çalışma saatleri yazıyor; 9.00-12.00, 14.30-17.00
Tuvaletimin olmasının verdiği gerginlikle sinirlendim, kapıya not bıraktım ve gittim. Saat 10.30 gibi geri geldim, hanımefendiler teşrif etmişler sağolsunlar, suratı beş karış asık, not da büzülmüş kenarda duruyor.
Dedim "nüfus cüzdanı sureti lazım." "İşe mi başladın canım?" dedi. Biz bu 'canım'dan da rahatsızız en başta. Senden genç olana "çocuğum, evladım, canım", senden yaşlı olana "bey amcacığım, hanım teyzeciğim..."
Bu arada nüfus sureti için on beş dakika bekledim.
"Hoşgeldiniz" de bitsin, iyelik eki istemiyorum, ben senin bir şeyin değilim.
Emek: İşin niteliğine bir şey katmadığını düşündüğümüz için aslında o tarz sıfatların gereksiz olduğuna inanıyoruz.
Deniz: Bürokrasi tabirinin ortaya çıkışı da zaten sadece fonksiyonellik, başka bir şey değil. Bu arada nüfus sureti için 15 dakika bekledim. Neyse kağıtları halletti fakat uyanık biri de değil, kağıtları verdikten sonra parayı istedi. Ben kağıdı aldım çıktım. "Nasıl parayı vermezsin?" şeklindeki bu ikinci kavga kıyametten sonra muhtar olmaya karar verdim.
Peki, resmi olarak ne zaman başvurdun? Sosyal medyadaki kampanya başlayalı da 2 hafta gibi kısa bir süre olmuş.
Başvuru diye bir şey yok. Sadece en az 6 aydır orada ikamet etmen, okur yazar olman, yirmi beş yaşını doldurman, bir de seçim günü ilgili sandıklara oy pusulalarını bırakman gerekiyor. İstersen sen de olabilirsin yani. Başvurular hiç başlamadığı için, bitmiyor da. Kendi mahallesinden muhtar olmak isteyenlerin halen şansı var.
Seçmenlerinin senden yeterince haberdar olduğunu düşünüyor musun? Sosyal medyada iki bin civarı takipçin var ama onların bir kısmı da şehir dışından, ya da mahalle dışından diyelim. Peki mahallendekiler?
Deniz: Şu ana kadar sadece facebook ve twitter'dan yürütebildik, ofiste çok yoğun çalıştığım bir dönemdi, sabahlamalar vs. Afişleri basmış olsam bile dağıtacak durumda değildik. İstifam ile birlikte ancak o noktaya geldik. Zaten bu işin çok erkenden başlatılmasının pek de mantığı yok. Toplumsal hafıza çok da güçlü bir olgu değil. Son iki günden bile bütün mahalleye ulaşsak daha verimli olur diye düşünüyoruz ama tabii ki bugünden itibaren başlıyoruz aktif çalışmalara.
Emek: Zaten seçim günü geldiğinde muhtar adayları kapının önünde duruyor, böyle bir mahallede tek bir okulda oy kullanılıyor. Adayın kendisi ya da temsilcisi düzenli olarak içerdeki oy pusulaları hala var mı diye kontrol eder, kapıda da girerken kendini tanıtması açısından bulunur. Zaten kimse muhtarı pek düşünmez ve kendisine yakın gördüğünü orada seçer "hmm siz daha samimi gibisiniz."
Şu ana kadar kaç aday çıktı? Kavgalı olduğun muhtar da yeniden aday olacak mı?
Deniz: Evet o da aday, benimle birlikte üç aday var.
Emek: Güniz Sokak'ta emlakçılık yapan bir kadın da aday olmuş. Geçen gün posta kutularına broşür dağıtırken karşılaştık. Başarılar diledim.
Deniz: “Sizi sandığa gömeceğiz” de deseydin :D
Emek: Agresifleşmeye gerek yok :) Ama ilginç olan; apartmanın kapısına da tanıtımını bantla yapıştırmış. Bizim böyle bir çabamız olmayacak mesela, boşa doğal kaynakları harcamayacağız.
Peki, şu anki muhtarın senin adaylığından haberi olmuş mudur?
Deniz: Evet var, bu da başlı başına ilginç bir hikaye ama. İşyerindeyken bir telefon geldi. Bir kadın, "Ben Barbaros Mahallesi sakiniyim, niye muhtar adayı oldunuz çok merak ediyorum, biz mevcut muhtardan çok memnunuz" diyerek beni cebimden aradı.
Ben de "Olabilir ama siz Mansur Yavaş'a neden aday oldunuz diye sormuyorsunuzdur, niye bana soruyorsunuz?" dedim. Tekrar ısrarla sordu "Niye aday oldunuz peki?", "Daha iyi olacağımdan" dedim, bir de her şeyden önce istiyorum, isteyemez miyim? Siz değil misiniz demokrasi, demokrasi diyen! İşte demokrasi, ben de adayım.
Sonra benim içime bir kurt düştü, akıllı telefonlarda arayan numaranın kime ait olduğunu bulan, aslında pek de legal tabanı olmayan uygulamalar var. Arkadaşın telefonundan arattık numarayı, pat F.A., şu anki muhtar.
Emek: Sonra facebook sayfasına "kendisinden çok memnun bir muhtarla karşı karşıyayız" diye girdik. Uzunca bir metin de yazdık ama kesinlikle amacımız saldırı ya da aşağılama değildi.
Deniz: Kendisi bana bir güç gösterisi yapmaya çalıştı anlaşılan. Ama gençlerin bu tip ucuz oyunlara kanabileceklerini düşünüyorlar. Teknolojik araçları kullanabiliyoruz, en kötü 118 80'den bulurdum kim olduğunu.
Ya da ben muhtarımın numarasını istiyorum diye arardım, o elimdeki numaraları karşılaştırdım "aaa beni arayan muhtarmış" derdim. Yöntem çok da önemli değil.
Yaşlılar için iş görmez dediğin doğru mu?
Deniz: Evet çoğunluğu iş görmüyorlar ama yaşlı olduklarından değil, yaşın getirdiği algıyla alakalı. Genelde yaşlıların iş görmez olduğunu söylemek çok zor, isteyen iş görüyor.
Ülkemizin yaşlıları, gençlerin işe yaramaz pislikler ve deneyimsiz ucubeler olduğunu düşünüyorlar. Deneyim kazandıkça kendileri kıvamına gelebilecek, geleceğin başarılı yaşlı adayları olarak görülmekte şu anki gençlik. Gereksiz bir ego var ve bu egonun da en iyi yansıtıldığı yerlerden biri muhtarlıklar.
Kaç yaş üstünü kastediyorsun?
Deniz: Bir yaş sınırı değil aslında, o algıya sahip 35 yaşındaki bir insan da benim gözümde yaşlı. Bu konjonktürde, mevcut muhtarlık algısındaki şey de tamamen bununla alakalı.
Benim bu işi yapamayacağımı düşünen eminim çok büyük oranda yaşlı kimseler var; bunu facebook yorumlarındaki Mete Bey'de de gördük ki kendisinin iki yorum sonra bana "Deniz Ülger kardeşim" diyerek müthiş bir paradigma değişimi yaşaması da ilginçtir.
Emek: Bu arada şunu da söyleyelim; çok genç bir arkadaşımız mesaj attı "yaşlılarla ilgili şöyle çirkin şeyler yazmışsın, çok şaşırdım, inanamıyorum, orada olsam sadece bu yüzden bile oy vermeyi bir daha düşünürdüm" demiş.
Yani illa alınması için yaşlı ya da muhtar olmasına gerek yok. Ayrıca genç bir insan atılgan ve çevik olması beklenirken bürokrasinin içinde yaşlanıp gidiyor. Bu nedenle durumu biraz da karikatürize etmek istiyoruz.
Deniz: Cevaplarımızdan sonra garipseyip tekrar tekrar ters mesaj yollayan olmadı çünkü doğru üslupla değil kendi üslubumuzla cevap veriyoruz, hoşlarına gidecek cevaplarla değil kendi cevaplarımızla. Siyaseten doğruculuk (bkz. politically correct) diye bir şey yok yani.
Emek: Basit bir şekilde şunu yazıyoruz; "biz yalan söylemiyoruz ki!". Ben 35 yaşımdayım, karşıma çıkan bütün muhtarlar çok yaşlıydı. X mahallesinin bir muhtarı hakkında bir şey demiyoruz zaten, belki de orada herkes çok mutlu, onu bilemeyiz.
Deniz, en büyük rakibin kim?
Şu anki mevcut muhtarımız.
Peki, son olarak, Çankayalı teyzelerin haberi var mı senden, destekleyecekler mi sence?
Adaylığımı beğenen yaşça büyük kadınlar mevcut fakat şimdiye dek sadece sosyal medyada kampanya yürüttüğümüz için oradaki verilere bakarak konuşabiliyorum. Ama şunu söyleyebilirim; beğenen, destekleyen güruh içerisinde gerçekten büyük bir çeşitlilik söz konusu. Bunu planlasam bu kadar başarılı olmayabilirdim. (PÇ/EKN)