Aslında Downing'in söylediği hepimizin yüzünü güldürmüştü ve asıl eksiğe işaret ediyordu. Sosyal hareket medyası olarak nitelendirdiği bağımsız medya, kendini yaratıcı ve keyifli kılmalıydı.
İnsanlar bağımsız medya organlarına baktıklarında, sürekli şiddet gören insanlar, sürekli öfke, sürekli karamsarlık görmekten yorulmuşlardı ona göre. İlk günün sonunda konuştuğum Downing, belki de hayatın bir bütün olarak görülmesi gerektiğine dikkati çekiyordu.
Elbette ki hayat bir yanıyla gerçekten bu kadar kötüydü ama madalyonun öbür yüzünü hiç görmemek ya da onu kullanmamak, sonuçta ters tepiyordu. Downing, bağımsız medyanın kendi içeriğini keyifli, yaratıcı kılması gerektiğini söylüyordu. Ve kesinlikle haklıydı.
İlk günün sonunda nasıl değerlendiriyorsunuz İstanbul Bağımsız Medya Forumunu?
Birbirini çok iyi tanıyan insanlarla, birbirini çok az tanıyan insanlar bir arada. Herhalde insanların birbirini anlaması en az bir gün sürer. Kısa yolu yok bu kaynaşmanın. "Ya şöyledir ya da böyledir" noktasına çok yaklaştık. Oysa gazetecileri eleştirenler, gazetecilerin editörleri, editörlerin patronları olduğunu unutuyorlar.
Sizce burada eksik olan bir kurum var mı?
Bence bütün eksikliklerine ve hatalarına rağmen Indymedia olmalıydı.* Indymedia bugün çökse hepimiz el ele verip onu yeniden ayaklandırmalıyız, çünkü bütün hatalarına rağmen bir model yarattı Indymedia.
Herkes gibi benim de eleştirdiğim yönleri var; örneğin sürekli gösteriler, gösterilerde ölenler, hep ciddi ve mutsuz olmamızı gerektiren bir hal çıkıyor ortaya. Güldüren ve yaratıcı şeyler de olmalı.
Dünyanın diğer yerlerindeki bağımsız medya örneklerinden bahsedebilir misiniz?
Quit India'ya bakarsan kısa süreli radyolar, el ilanları, broşürler görebilirsin. 1930'lardan çok daha gerilere de gidebilirsin. 1640'larda Britanya'da iç savaş zamanında broşürler hazırlayıp dağıtan, el ilanları hazırlayanlar ve çiftçilerin durumunu anlatan yayınlar vardı.
İran'dan, 1970'lerden bir örnek vereyim. Humeyni kasetlere kendi sesini kaydettirip evlerde, camilerde dinlenmesini sağlamıştı. Üstelik son derece kötü ses kalitesi olan kayıtlardı bunlar. Fransa'dan bu kayıtlarla halka ulaşmaya çalıştı. Humeyni'yi hiç tasvip etmiyorum ama kullandığı yöntem etkiliydi.
Aynı şekilde Özgür Cezayir radyosunun dinlenmemesi için Fransızların ciddi baskısı vardı. Fransızlar kendi radyolarının dinlenmesini sağlamaya çalışıyorlardı ama halk dinlemiyordu. Sonra Özgür Cezayir radyosu ortaya çıktı ve insanlar koşarak radyo satın almaya başladılar. Bunu fark eden Fransızlar bu radyoların çalışması için gereken kalem pilleri piyasadan kaldırdı. O da yetmedi, yayının yapıldığı kanalın frekansını bozmaya çalıştı. Ama insanlar bir cızırtı da olsa dinliyorlardı. (TS/TK)
* bianet'in notu: Uluslararası Bağımsız Medya Forumu Koordinatörü Erhan Üstündağ'ın verdiği bilgiye göre, Indymedia Türkiye, Forum'a davet edildi; ancak Indymedia Türkiye temsilcileri katılmamayı yeğledi.