Türk Tabipler Birliği (TTB) Odaları, Kamu Emekçileri Sendikaları Federasyonu'na (KESK) bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK), Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) için referanduma hazırlanıyor.
Ayrıca SES yarın alanlara çıkarak taleplerini yükseltmeyi planlarken, TTB 2006 yılı için hazırladıkları ve sorunlarını sıraladıkları "hekimlik bildirgesini" Taksim Anıtı önünde okuyacak.
SES Başkanı Köksal Aydın ve TTB İstanbul Tabib Odası (İTO) Genel sekreteri Ali Çerkezoğlu'nun sağlık emekçilerinin ve sağlık sorunlarının dayandığı temel hakkında ortaklaştıkları fikir, sağlık hizmetinin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) politikaları sonucu "alınır satılır" kılınarak kamusal hizmetin metaya dönüştürülmesi.
Çerkezoğlu, çözümü, hekimliğin ve sağlık hizmetinin, bir "toplumsal hizmet" olduğu kanısının yaygın olarak işlenmesinde görüyor.
Aydın: 550 milletvekili 70 milyon adına karar veremez
SES Başkanı Aydın, hazırlandıkları referandumu şöyle açıklıyor:
"SSGSS toplumun tamamını ilgilendiren, toplum açısından hak kayıplarına yol açacak ve kazanılmış hakları geriye götürecek bir yasa tasarısı. Toplum tarafından tartışılması, onaylanması veya reddedilmesi gerek."
1999 yılında da, dönemin hükümetinin sosyal güvenlik alanında bir yasa tasarısı çıkardığını ve ciddi bir toplumsal muhalefetin gelişmesine rağmen hükümetin tasarıyı yasallaştırdığını hatırlatan Aydın, "Hükümet o dönemde Türkiye'nin 30 ya da 40 yıl boyunca sosyal güvenlik sorunu olmayacağını söylemişti. Aradan yedi yıl geçti ve yeni tasarıyla karşımızdalar" dedi.
"Çağrımız AKP'ye ve yasanın mağduru olmamaları için halka"
Aydın'a göre SSGSS'nin arkasında emeklilik yaşını yükseltmek, prim ödeme gün sayısını artırmak ve karşılığında verilecek hizmeti de alabildiğince daraltmak yatıyor.
Aydın, 27 Mart'tan itibaren başlayacakları referandum projesiyle ilgili, "AKP hükümetine çağrımız, bu yasayı 550 milletvekiliyle halka rağmen çıkaramayacakları yönünde. İkinci çağrımızsa bu yasadan mağdur olacak insanlara, kendilerini ifade etme yönünde olacak" dedi.
"Doktor dağılımdaki eşitsizlik hükümetin politikasının ürünü"
Türk Sağlık Sen'in yaptığı araştırmaya da değinen Aydın "Türkiye'nin hekim sayısı kısmen yetersiz; tıp fakültesi sayısını baz aldığımızda bu yetersizlik beş ya da on yıl içinde azalacaktır" dedi.
Araştırmaya göre Türkiye'de en az uzman hekim 29 kişiyle Ardahan'da, en az pratisyen hekim 44 kişiyle Bayburt'ta, en fazla uzman hekim 3.526 kişi ile İstanbul'da ve en fazla pratisyen hekim 2242 ile yine İstanbul'da çalışıyor.
İstanbul'da 3526, Ankara'da 2315, İzmir'de 1748, Bursa'da 849, Antalya'da 641, Adana'da 570, Konya'da 562, Manisa'da 490, Mersin'de 489 ve Samsun'da 485 uzman doktor çalışırken, Ardahan'da 29,Tunceli'de 30, Bayburt'ta 31, Kilis'te 34, Hakkari'de 35, Iğdır'da 41, Şırnak'ta 47, Siirt'te 52, Bingöl ve Gümüşhane'de 54 hekim görev yapıyor.
"Özlük hakları korunsun"
Aydın'a göre, kritik olan, hekimlerin istihdam şartlarının iyileştirilmesi. Özel sektöre geçişin ve yurtdışına yönelmenin artmasının ardında, hekimlerin özlük haklarının korunmamasının payı büyük.
Doğu'da ve İstanbul'da kamusal sağlık hizmetlerinin yok denecek kadar az olduğunu belirten Aydın, bunun nedeninin uygulanan sağlık politikaları olduğunu ifade etti.
Tıp bayramı sağlık hakları platformu
Tıp bayramına ilişkin olarak, Aydın, "Biz bu haftayı tıp bayramından ziyade sağlık haftası olarak adlandırıyor ve sağlık alanında herkesi ilgilendiren sorunların aktarıldığı bir hafta olarak tanımlıyoruz" dedi.
"Bütçeden ayrılan payların düşüklüğü, politik kadrolaşma ve sağlık emekçilerinin önemsiz kılınmasını öngören bir politika olunca, hekimler kaçmak zorunda kalıyor. Ayrıca hemşire, ebe ve sağlık personeline kadro açmayan hükümet birçok sorunun tetiklenerek birbirini doğurmasına neden oluyor."
Tıp haftasında sağlık emekçilerinin sorunları
Hekimlerin hem maddi hem manevi açıdan mesleki gelecekleri konusunda, toplumla kurdukları ilişki, verdikleri hizmet, kendi aralarındaki ilişki ve Sağlık Bakanlığı ve sağlık kurumlarıyla ilişkileri konusunda ciddi boyutta güven sorunu yaşadıklarını ifade eden Çerkezoğlu, "Her şeyin piyasa koşullarına göre şekillendiği bir ortamda, hekimlik gibi insani değerleri esas alması gereken bir mesleğin yaşadığımız dönemin şartlarıyla çelişkisi var" dedi.
Çerkezoğlu: Sağlığın ticarileşmesi temel sorun
Kendilerini piyasa koşullarına endeksleyen sağlık sisteminde yer edinmeye ve dönüştürmeye çabalayan hekimlerin olduğu kadar bu durumdan olumsuz olarak etkilenen hekim grubunun da olduğunu söyleyen Çerkezoğlu, serbest piyasa, tüccar zihniyet, her şeyin alınıp satılması, kâr, verimlilik, rekabet gibi kavramlarla hekimliğin hümanizme dayanan doğasının uyuşamayacağını ve bütün sorunların sağlığın ticarileşmesi temeline dayandığını ifade ediyor.
"Mecburi hizmet tartışması da, hekimlerin çalıştırılma biçimi de, hasta hekim ilişkisi de neoliberal programların hizmet alanlarının tamamının ticarileşmesiyle yarattığı ideolojik, kültürel, sosyal ortam ne yazık ki hekimleri ve hekimliği olumsuz yönde etkiliyor."
"Hekimler güven problemi yaşıyor"
Hekimlerin sadece mesleki anlamda değil kişisel anlamda da olumsuz etkilendiklerini ifade eden Çerkezoğlu yaratılan bu ticari sistemin dışında kalma duygusunun, hekimliğin hangi şartlarda yapılacağı sorusunu açmaza sürüklediğini söyledi.
Yabancı hekimler konusunda da yorum yapan Çerkezoğlu, "Sağlığı sadece alınır salınır bir mal haline getirirseniz hekimleri de bu malı üreten satan tüccarlar yaparsanız, yurtdışından hekim getirmek tabii ki daha kârlı olacaktır" dedi.
Hizmet alanlarının özelleştirilmesine her şekilde karşı olduklarını vurgulayan Çerkezoğlu, "Varolan hükümeti özelleştirmeyi savunamaz, sonuç tercihlerini de öneremez hale getirecek yaptırıma yönelik hareket etmeliyiz" dedi.
Çerkezoğlu "Haksızlığın, tartışmaların en çok sağlık alanında olduğu böyle bir dönemde tıp haftasını kutlayacak olmak çok üzücü" dedi. (EZÖ/TK)