İstanbul Tabip Odası'nın 14 Mart "Tıp Bayramı"nda "biz hekimler" başlıklı bildirgesini aynen yayımlıyoruz.
Biz hekimler,
Birlikte çalıştığımız tüm sağlık çalışanları ile toplumun sağlığı için varız.
Türkiye'nin dört bir yanında çalışan 120.000 hekim olarak herkese eşit, nitelikli ve ulaşılabilir bir sağlık hizmeti sunmak istiyoruz.
Dünya Bankası patentli Sağlıkta Dönüşüm Programının uygulayıcısı olmak istemiyoruz.
12 Eylül Darbesiyle birlikte sağlık hakkı anayasal güvenceden yoksun kalmıştır. 12 Eylül ürünü olan AKP iktidarı ise sağlığı alınır satılır bir meta haline getirmiştir.
Piyasa koşullarına terk edilen sağlık ortamında hastalar müşteri halini almıştır. Piyasanın belirlediği koşullara göre değil kamunun söz sahibi olduğu bir ortamda nitelikli sağlık hizmeti vermek istiyoruz.
Ulusal sağlık otoritesi olan Sağlık Bakanlığı, tarihi bin yıllara giden tıp mesleğinin bağımsızlığını yok ederek sağlık çalışanlarını uluslararası sermayenin ucuz iş gücü haline getirmeye başlamıştır.
Sermayenin taşeronu değil halkın sağlık hakkı savunucusu olmak istiyoruz.
Biz hekimler,
Genel Sağlık Sigortası ile prim sistemine geçilerek gelirimiz oranında sağlık hizmeti alır duruma geleceğiz. Oysa biz, hiçbir ayrım gözetilmeksizin, genel bütçeden karşılanan nitelikli ve ulaşılabilir, eşit sağlık hizmeti sunmak istiyoruz.
Birinci basamak sağlık hizmetinde koruyucu hekimlikten uzaklaşmamız isteniyor. Biz Aile hekimliği merkezlerinde hekimleri yalnız bırakan, güvencesi olmayan sözleşmeli çalışmaya mahkum eden, toplum sağlığı merkezlerini cılızlaştıran uygulamalara son verilmesini istiyoruz.
Hizmet hastaneleri eğitim hastanelerine dönüştürülürken aslında eğitim hastaneleri hizmet yükü altında eğitimi bırakmaya zorlanıyor. Asistanlar, şefler eğitim yerine hasta yükü altında eziliyor. Eğitim hastanelerinde performans baskısına son verilmesini istiyoruz.
Tıp fakülteleri, ekonomik ve bilimsel özerklik taleplerine karşın yüksek okul haline getirilmek isteniyor. Salt günümüzün değil geleceğimizin de sağlığını belirleyen üniversitelerin eğitim ve araştırma görevinin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz.
Hiçbir yurttaşımız, ülkenin neresinde yaşarsa yaşasın yetersiz tıp fakültesi, yetersiz sağlık hizmetine layık olamaz. Yeterli öğretim üyesi ve alt yapısı olmayan tıp fakülteleri açılarak tıp eğitiminin niteliğinin düşürülmesine son verilmesini istiyoruz.
Uluslararası sermaye ile açılan özel hastaneler zincirinde hekimler, özerklik ve ücret sorunları ile karşılaşıyor, işsizlik kaygısına tutsak edilmek isteniyor. Hekimlerin güvenceli sözleşmeli çalışmalarının sağlanmasını talep ediyoruz.
Mecburi hizmet olarak sunulan başarısız istihdam politikalarının dayatılmasını, mesleki özgürlüğün diploma üzerinde konulan ipotekle kısıtlanmasını istemiyoruz.
İş kazalarından dolayı giderek artan sayıda ölüm meydana gelmektedir. Güvencesiz çalışma, taşeronlaşmadan vazgeçilmesini, işçi sağlığı ve iş güvenliğini öne çıkaran anlayışla, nitelikli eğitimle sağlanan iş yeri hekimliğine önem verilmesini istiyoruz.
Aldığımız eğitimin, harcadığımız emeğin ve hepsinden önemlisi toplumun sağlığına yaptığımız katkıların karşılığında hakkımız olanı istiyoruz.
İş güvencesi, gelir güvencesi, can güvencesi ve mesleki bağımsızlık istiyoruz. Sağlık hizmeti sırasında insana ve insanlığa gösterdiğimiz hürmet ve verdiğimiz değer bizim en kıymetli hediyemizdir.
Biz hekimler,
Emeğimize, insan haklarına, çalışanlara, hukuka saygılı; demokratik, eşitlikçi, mutlu ve huzurlu bir Türkiye'de yaşamak istiyoruz.
Bu ülkede onuruyla hizmet vermeye çalışan hekimler adına Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin açıldığı 14 Mart 1827'den 184 yıl sonra, 2011 yılının 14 Mart'ında mesleğimizden, emeğimizden aldığımız güç, birlikte çalıştığımız ekip arkadaşlarımızla olan dayanışmamız, hizmet sunduğumuz halkımızdan aldığımız güven ve birliktelikle; mesleğimiz, onurumuz, iş güvencemiz, can güvencemiz, mesleki bağımsızlığımız ve sağlık hakkımız için sonuna kadar mücadele edeceğimizi kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. (EÖ)