Türkiye'deki hekimlerin şemsiye örgütü Türk Tabipleri Birliği (TTB), hükümetin Kürt sorununa çözüm için atması gereken adımları açıkladı.
Bugün İstanbul Tabip Odası'nda 1 Eyül Barış Günü vesilesiyle önerilerini açıklayan TTB Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, dün dört askerin ölümüne neden olan Şemdinli'deki çatışmayı da kınadı.
TTB, Kürt sorununun "Kürt kimliğinin, kültürünün, dilinin inkarından, asimilasyon, baskı, sindirme politikalarıyla bu konudaki taleplerin unutturulabileceği varsayımından kaynaklandığını" saptıyor.
"Askeri vesayeti reddederek başlayın"
TTB, hükümetin verdiği adla "demokrasi açılımı"nınsa iktidarın ve kendisini sivil siyasetin meşru aktörü olarak tarif eden siyasi partilerin askeri vesayeti reddedecek cesareti göstermesini, "tabu haline getirilmiş sorunların bütün boyutlarıyla özgürce tartışılabileceği demokratik bir yasal ve siyasal ortamı hazırlaması"nı istiyor.
Hükümetin daha önceki girişimlerindeki kararsızlığının doğurduğu güvensizliği de gidermesi gerektiğini vurgulayan TTB, "zamanın sanıldığından da kısa olduğunu" söylüyor. Hükümetin bir önce sivil bir duruşla çatışmaları sonlandırmak için bilim insanlarının bilgilerinden de yararlanmasını isteyen TTB, silahların susması ve operasyonların durması için adım atması gerektiğini dile getiriyor.
"Atılması gereken adımlar"
TTB hükümetin bir an önce atması gereken adımları şöyle sıralıyor:
"Terör"le yargılanan çocuklar: Yetişkin muamelesi görerek tutuklanan, kimileri 20 yılı aşkın cezalarla yargılanan 18 yaşın altındaki çocukların tümünün hemen tahliyesini sağlayacak yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır. TTB bu konuda çaba gösteren diğer meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çocukların ve ailelerin yaşadığı travmaların tedavisi sürecinde yer almaya hazır.
Yeni anayasa: Etnik kimliğe dayanmayan, anayasal yurttaşlığı temel alan, yerel yönetimlere makul çağdaş ölçülerde yetki ve sorumluluk tanıyan, bireysel ve kültürel hak ve özgürlükleri önceleyen, insan haklarına, hukuk devleti ilkelerine saygılı, barışçı, eşitlikçi ve katılımcı yeni bir anayasal düzen kurulmalıdır.
Antidemokratik yasaları değiştirin: Başta ceza, siyasi partiler, seçim ve çalışma yaşamı ile ilgili yasalar olmak üzere, 1982 Anayasası'nın antidemokratik ve baskıcı niteliğini yansıtan bütün yasalarda gerekli değişiklikler yapılarak, seçimde temsil adaletini, parti içi demokrasiyi, fırsat eşitliğini vb. sağlayacak, hızlı işleyen, bağımsız ve çağdaş bir hukuk sistemi gerçekleştirilmeli.
Çalışma grupları: Bu çalışmalar yürütülürken, silahlı çatışmaların ve operasyonların durdurulması, PKK'nin "dağdan indirilmesi" ve topluma yeniden entegrasyonunun sağlanması, koruculuk kurumunun tasfiyesi gibi teknik konularda yöntem geliştirmek üzere çalışma yapacak ve gerektiğinde ihtiyaç duydukları kişi ve kuruluşlarla görüşerek, uygulanabilir öneriler oluşturacak deneyime sahip, bölgeyi iyi tanıyan hariciyeci, istihbaratçı, hukukçu, siyasal bilimci, gazeteci, yerel yönetici, siyasetçi vb. oluşan çalışma grupları kurulmalı.
Sosyal eşitsizliklere karşı pozitif ayrımcılık: Bölgesel ekonomik ve sosyal eşitsizlikler giderilmeli, özellikle sağlık alanında bölgeye yönelik pozitif ayrımcılık politikaları geliştirilmeli.
Eski yer adlarının iadesi: İsmi değiştirilen yerlere eski isimleri iade etme konusunda ölçüleri saptamak üzere başlıca sosyolog, yerel yönetici gibi kişilerden oluşan bir çalışma grubu kurulmalı.
Dil hakları: İlk aşamada Kürtçe'nin seçmeli ders olarak eğitim programına girmesi ve Kürtçe yayın yapabilecek özel televizyonların kurulması konusundaki yasal engeller hızla kaldırılmalıdır. Kürdoloji enstitüleri kurma konusundaki mevcut girişimlere ve başka etnik dil ve kültürlerle ilgili başvurulara destek sağlanmalı, Milli eğitim müfredatında, etnik ve kültürel farklılıkları ülkenin bütünlüğüne yönelik tehditler olarak değil, birer zenginlik olarak değerlendirecek zihniyet değişikliği gerçekleştirilmeli.
Halktan özür: Özellikle 1980 sonrası dönemde, başta Diyarbakır olmak üzere, cezaevlerinde yapılan işkence ve insanlık dışı muameleler için, gelmiş geçmiş bütün hükümetler adına halktan özür dilenmeli ve suçlular cezalandırılmalı.
Çocuklarını kaybeden annelerin buluşması: Barışla ilgili sivil toplum girişimleri ve kadın kuruluşlarınca oluşturulacak heyetlerle, çocuklarını bu kardeş kavgasında kaybetmiş, aynı acıyı paylaşan Türk ve Kürt analarını buluşturacak girişimler desteklenmeli ve teşvik edilmeli.
"Cesur olursanız toplum güvence olur"
Yukarıda sıralananlar arasında, herhangi bir tartışmanın ya da "denge" arayışının konusu olamayacak başlıkların kamuoyu iradesine bırakılması asla düşünülmemelidir.
Bu kararlılık ve cesaret gösterildiği takdirde sürecin güvencesi bütün toplum olacaktır.
Sorun acılar, ölümler, yitirilmiş çocuklar; açıkçası 'yerine konulamaz'larla bugüne gelmiştir. O nedenle, sabırlı, sağduyulu, kapsayıcı ve katılımcı bir süreç gerekmektedir. Bu yaşanılmış olan travmanın hafifletilmesine yarayabilir. Herkes, hepimiz doğrudan "canını" yitirmiş olanlarımıza karşı en özenli, en anlayışlı, en insani yaklaşımı sergilemek zorunda olduğumuzu bilmeliyiz. (TK)