Haberin İngilizcesi için tıklayın
Barış İçin Akademisyenlerin “Bu suça ortak olmayacağız” adlı bildirisine imza attığı için 2 yıl 6 ay hapis cezası verilen Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı ve adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndaki görevinden zorunlu emekliliğe ayrıldı.
Yaş haddinden emekli olmasına yedi yıl kala zorunlu emekli olan Korur-Fincancı için, 1997’de Ana Bilim Dalı Başkanı olduğu, birkaç kez görevden alınmasına karşın mahkeme kararıyla geri döndüğü üniversitesinde tören düzenlendi.
İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndaki 41 yıllık çalışma hayatının son dersini de Kemal Atay Amfisi’nde düzenlenen törenle veren Korur-Fincancı, “Her sonunun devamında yeni başlangıçlar, umutlar vardır” diye konuştu.
Nazım Hikmet’ten “Yaşamaya Dair”
Korur-Fincancı “İnsan Hakları ve Hekim Sorumluluğu” adlı son dersinin başında Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair şiirinin dizelerini okudu ve “Böyle bir hayata soyundum bütün ömrümce” dedi:
“Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.”
“Hekim hastasının avukatı olmalıdır”
Dersin devamında “Kimdir hekim, nasıl biri” diye soran Korur-Fincancı, “hekimliği öğrendiğim isimlerden biri dediği Rudolf Virchow’un “Hekim zor durumdakilerin olağan avukatıdır” sözünü hatırlattı ve şöyle konuştu:
“Hekim hastasının avukatı olmayacaksa, hastasının haklarını savunmayacaksa hekimlik de yapmamalıdır. Yine Virchow der ki ‘Siyaset bütüne yönelik tıptan ötesi değil’. Tıp siyasetin ta kendisidir çünkü biz yaşama müdahil oluyoruz ve böylece tam da siyasetin ortasında duruyoruz.
“Ben sağlık savunuculuğu rolünü üstlenip adli tıp çalışmalarını yürütürken insanın örselenmesini ortaya koyma mecburiyeti hissettim.”
“Kendime söz verdim”
“Asistanlığım döneminde Mustafa Hayrullahoğlu’nun işkence dosyası tartışılıyordu. Benim büyük hocalarım falaka izleri için ‘zıplayarak olmuştur’ diyordu.
“İşte ben o gün böyle söyleyemeyecekleri kanıtlar üzerine çalışacağım diye kendime söz verdim.”
“Her rapor düzenlediğimin örgütüyle iltisak geliştirmeye ömrüm yetmez”
“1990’da doçent olarak çalışırken adli tıp müdürlüğüne sürülen ilk insanım ben. Baki Erdoğan’ın raporunu yazdıktan sonra 1996’da dönemin adalet bakanı beni arayıp bana ‘Sen de dev-solcuymuşsun’ dedi. Nedenini sordum; Baki Erdoğan da dev-solcuymuş...
“Her rapor düzenlediğimin örgütüyle bir iltisak geliştirsem ömrüm yetmez. Şimdi kafaları karışıktır ama son cezayı PKK propagandası yapmaktan aldım.
“Bosna’ya gittik; çabamız dünyanın her yerine temas etmekti. İnsanların ne yaşadıklarını nasıl yaşadıklarını bilmek zorundayız. Biz baş ağrısına sadece baş ağrısı olarak bakamayız.
Hekimlik bilginizi insan yararına kullanmaktır.”
Ayakta alkışlandı
Konuşmasını herkese teşekkür ederek bitiren Korur-Fincancı dakikalarca ayakta alkışlandı:
“Birlikte mücadele ettiğimiz bütün yoldaşlarıma, dostlarıma, insan hakları mücadelesinin yılmaz savaşçılarına, en çok da öğrencilerime çok teşekkür ediyorum, sorularıyla önümü açtıkları, öğretmenim oldukları için iyi ki varlar, iyi ki varsınız.”
Serbest kürsüden: “Şebnem bizim için kurtarıcıdır”
Dersin ardından yapılan serbest kürsüde hak savunuculuğu ve hekimlik görevinde Korur-Fincancı’ya yol arkadaşı olanlar konuşmalar yaptı.
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Burası bir soykırım coğrafyası. O kadar büyük insan hakları ihlalleri işlenmiş ki insanım diyorsanız bunlara sessiz kalmak mümkün değil. Şebnem hoca bu sistemi sorgulayan bir insandır. Çünkü bu devlet yasada işkenceyi yasaklamış fakat bir devlet politikası uygulamada hep kullanmıştır. Bu işkenceler arasında en yaygını da cinsel işkencedir çünkü kanıtlaması güçtür. İşte bu tip durumlarda Şebnem bizim açımızdan bir kurtarıcıdır” diye konuştu.
Prof. Dr. Gençay Gürsoy, “Zor dönemler zorlu insanlar çıkartır. Şebnem de o insanlardan biri hatta ilk sırada gelenidir” diyerek Korur-Fincancı’ya teşekkür etti.
Neden zorunlu emeklilik?
Kürt illerindeki sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla, Barış İçin Akademisyenler tarafından hazırlanan “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladığı için yargılanan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, 19 Aralık 2018’de görülen duruşmasında “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
TIKLAYIN - Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'ya 2 Yıl 6 Ay Ertelemesiz Hapis Cezası
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi kararında, Fincancı’nın TCK 53/1 gereği belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına da hükmetti.
Fincancı, istinaf mahkemesine taşınan karar onaylandığı takdirde, hak mahrumiyetinden dolayı emekli dahi olamayacağından zorunlu emekliliğe ayrıldı.
Törene katılanlar
Törene aralarında TİHV İstanbul Temsilcİsi Ümit Efe, 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, TTB önceki dönem başkanı Raşit Tükel, İHD Eş Genel Bakanı Eren Keskin, İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, oyuncu Jülide Kural, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, TİHV Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ümit Biçer, Uluslararası Af Örgütü, Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), İstanbul Tabip Odası temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda akademisyen, öğrenci ve insan hakları savunucusu katıldı.
Şebnem Korur Fincancı hakkındaTürkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Başkanı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı (Prof. Dr.) Türkiye'de işkencenin yaygın olduğu ve yetkililerin işkencenin üstünü örttüğü 1990'larda, işkenceyi saptayan raporlar verdikçe ve tıp etiği üzerine yazılar yazdıkça, devletin baskı ve engellemeleriyle karşılaştı. 1996'da Birleşmiş Milletler Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi adına, Bosna'nın Kalesija bölgesinde toplu mezarlardan çıkarılan cesetlerin otopsi çalışmalarına katıldı. Uluslararası İşkence Rehabilitasyon Merkezi (IRTC) adına gittiği Bahreyn'de, turist kılığına bürünerek, denizde cesedi bulunan ve polise göre boğularak ölen gencin vücudundan doku örnekleri aldı. Örnekleri Türkiye'ye getirdi ve yaptığı otopside gencin, ailesinin de iddia ettiği gibi, gözaltında işkenceyle öldürüldüğünü tespit etti. Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü eski Müdürü Adil Serdar Saçan'ın yaptığı işkenceleri kanıtladı. Ergenekon örgütü tarafından telefonlarının dinlendiği, kişisel bilgilerinin dosyalandığı gerekçeleriyle yaptığı müdahale başvurusu kabul edildi, birey olarak Ergenekon davasının tek müdahili oldu. 1959 İstanbul doğumlu. İnsan hakları, işkence, kadın hakları, aile içi şiddet, postmortem interval histopatolojik ve biokimyasal postmortem değişimler üzerine çalışıyor.. Kadıköy Maarif Koleji (Kadıköy Anadolu Lisesi), İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji'yi bitirdi. Adli Tıp uzmanlık eğitimi öncesi zorunlu hizmetini Gaziantep ve Konya'da Verem Savaş dispanserlerinde yaptı. Adli Tıp Kurumu I. İhtisas Kurulu Raportörü, Gözlem İhtisas Dairesi sorumlu uzmanıydı. 1996'da profesörlük unvanı aldı. Sonraki Adli Tıp Anabilim Dalı başkanı oldu. 2004'te görevinden alındı, 2005'te mahkeme ve YÖK kararıyla görevine geri döndü. Adli Tıp Kurulu'nda başkan ve üye olarak görev yaptı, görevden alındığında Danışay kararıyla geri döndü. Türk Tabipleri Birliği, İstanbul Tabip Odası, Türk Pataloji Derneği, Ceza Hukuku Araştırmaları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Adli Tıp Uzmanları Derneği'nde üye, kurucu, yönetim kurulu üyesi ve başkanlık görevlerinden bulundu. Forensic Science Society (Harrogate, İngiltere), International Academy of Legal Medicine, New York Academy of Sciences, Association de Droit Penale Internationale (Fransa) üyesi. 2003'te Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu'nda Türk Tabipleri Birliği temsilcisi olarak üyeydi. Üniversite tıp dergilerinde danışma kurulu üyeliği yaptı. Türkiye içi ve dışında araştırma projeleri ve meslek içi eğitim programlarında yer aldı. Makaleleri Türkiye içi ve dışında sayısız bilimsel dergide yayımlandı. Ödüller: IRCT Bent Sorensen Grant, (1997), İstanbul Üniversitesi Uluslar arası Bilime Katkı Belgesi (1999), İstanbul Tabip Odası Sevinç Özgüner İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi Ödülü (2000), Diyarbakır Tabip Odası Barış, Dostluk ve Demokrasi Ödülü (2000), Açık Sayfa Barış, Demokrasi ve Hukuka Katkı Ödülü (2000), International People's Lawyers Eminent Person Grant (2000), BEKSAV Ödülü, (2001), Uluslararası Hrant Dink Vakfı Ödülü (2014), İnsan Hakları Ödülü (2017), Hessen Barış Ödülü (2018). İngilizce, Almanca ve Klasik Yunanca biliyor. |
(TP)