*Fotoğraflar: AA, Polonya Savunma Bakanlığı.
Azınlıklar, siyaset ve politika konularında eserleri olan tarihçi ve gazeteci Hejarê Şamil, Polonya-Belarus sınırındaki mülteci gerilimi insani ve siyasi boyutlarıyla bianet'e anlattı.
Şamil, üç hafta önce sınıra yaptığı ziyareti de aktardı.
Yaz aylarından beri Polonya-Belarus sınırında bir gerilim vardı insanların geçme çabalarıyla. Son bir haftada bunu bir siyasi krize dönüştüren ne oldu?
Bu durum aslında Eylül ayında başladı. Avrupa Belarus'u suçluyor ve suçlamasında da haklılık payı var. Belarus'a ulaşmak ve vize çok kolaydı. İlk kafileler Arap ülkelerinden geliyordu, günde onlarca uçak kalkıyordu Irak'tan Belarus'a.
Bu Avrupa tarafından durdurulduktan sonra artık bu yol tespit edilmişti. Kaçakçılıkla uğraşanlar bu yolu keşfettiler. İnsanlar İstanbul'dan Ankara'dan gitmeye başladılar, Suriye'den direkt geldiler. Üçüncü ülkelerden gelmeye başladılar.
Bu arada kaçakçılar işin içine girince vize fiyatları 500 dolarlara 1000 dolarlara çıktı. Bu süreçte aslında Ağustos'tan beri de Belarus'tan Polonya'ya, Litvanya'ya binlerce insan geçti.
Sayıyı tespit etmek mümkün değil, uluslararası organizasyonlar bile sayıyı tespit edemiyorlar.
Eylül ayının ortalarında özellikle Polonya yönetimi dikenli tel örgüler koymaya başladı, buna rağmen yerel kaçakçılar da devreye girdi, başka yollar buldular, yine geçmeye başladılar.
"Belarus yardım geçirmiyordu"
İki üç hafta önce ben kendim de oradaydım, yardım gönüllüleri olarak gittik. Uluslararası Eski Sovyet Kürtleri Federasyonu adına üç kişilik bir grupla gittik.
Oradaki gruplara maddi yardımda bulunduk. Yiyecek ve içecek anlamında. Bizim ulaştığımız gruplar sıfır noktasına ulaşmışlardı Belarus tarafından geçememişlerdi, tam 14 gün orada sınırda kalmışlardı.
Önlerinde Polonya sınır polisi, arkalarında da Belarus polisi. Beyaz Rusya'ya dönmelerine de izin verilmiyordu. Aralarında çocuklar vardı beş yaşında, on yaşında. Gece yarısı sürüne sürüne kaçmışlardı.
Son bir haftada göçmenler sınırlara saldırmaya başladı. Geçişler tam durduruldu. Polonya'ya geçemeyenler Litvanya'ya geçmeye çalıştılar. Bundan üç hafta öncesine kadar sınırlı olsa da geçenler oluyordu.
Bu ülkeler 14 bin asker getirmiş, geçişler tam durdurulduktan sonra mülteciler bir isyan başlattılar. Basında da yazıyor esas oradaki yoğunluğun sebebi Beyaz Rusya'nın ortam yaratmasıdır.
"Türkiye'nin fiziki rolü var"
Türkiye ve Rusya, konuyla ilgili üçüncü ülkeler olarak suçlanıyorlar gerek AB gerek Litvanya ve Polonya tarafından. THY de mültecileri Belarus'a taşıdığı gerekçesiyle suçlandı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Polonya Rusya'yı da suçluyor. Çok maddi dayanağı yok aslında ancak Belarus'un bazı kararları Moskovo ile istişare halinde aldığını biliyoruz.
Ama Türkiye'nin rolü var. Irak ve Arap ülkelerinden Beyaz Rusya'ya uçak seferleri durduruldu, binlerce insan Türkiye üzerinden Belarus'a geçti, bu tespit edilmiştir.
Türkiye istihbaratı tespit edemedi mi bu kadar insan nereye gidiyor? Buna Türkiye göz yumdu. Türkiye ile Rusya'nın rolü bu açıdan biraz farklı. Türkiye'nin daha fiziki bir rolü var.
TIKLAYIN - Belarus-Polonya mülteci gerilimi: THY iddiaları
"Bir haftada 8 insan öldü"
Peki şu anki insani koşullar ne? Dış basından aç, susuz beklediklerini görüyoruz iki sınır arasında...
Biz orada olduğumuz zaman kriz tam derinleşmemişti. O zaman en azından Belarus tarafından hiçbir yardım kuruluşunun mültecilere yardımda bulunmadığını ben söyleyebilirim.
Biz orada yerel insan hakları örgütleriyle de konuştuğumuzda, sınır noktasına gitmelerine izin verilmediğini söylediler.
Bu açıdan Beyaz Rusya kapalı bir ülke. Üç hafta önce hiçbir yardım görmedik. Orada 100 mülteciyle konuştuk, Yezidi Kürtlerin dışında, İran'dan, başka ülkelerden insanlarla da görüştüm.
Bu son bir haftada dünyanın gündemine de düşünce her taraf kendini savunarak Polonya da Belarus da yardım kampanyalarını yavaş yavaş başlattılar.
Şimdiye kadar Belarus tarafından, askerler tarafından hiçbir yardım gösterilmiyordu, bu son üç dört günde Belarus askerleri de sınırdakilere yiyecek dağıtmaya başladılar. Dünyanın gözü oraya çevrilince herkes humaniter bir bakış açısına sahip oldu.
Meselenin çözümü için peki ne yapılmalı?
Bu bir siyasi sorun olmaktan çıkmıştır. Mesela bir çoğu Arap ülkelerini, Ortadoğu ülkelerini suçlayabilir. Bu insanlar neden oradan kaçıyor diye. Türkiye'yi suçlayabilir. Başkaları Belarus'u suçlayabilir neden onları bırakıyorlar diye.
Bunların hepsi artık geçmişte kalmıştır, burada artık bir insanlık dramı yaşanıyor. Uluslararası arenada örgütler yardımda bulunmak istiyorlar ama nasıl yardımda bulunacaklarını bilmiyorlar.
İlk önce onların yiyecek, giyim, yaşam çözümleri kalıcı bir biçimde çözülmelidir, çünkü orada insanlar ölüyor. Sadece son bir haftada içerisinde bildiğim kadarıyla koşullar sebebiyle sekiz kişi öldü.
"Acilen bir şeyler yapılmalı"
İnsanlar ölüyor yani, öncelikle onların ölmemesi için acil yardım yapılmalı. İkinci olarak ilgili tüm taraflar, Irak, İran olsun, Belarus olsun herkes dahil edilerek uluslararası çapta bir çalışma başlatılmalı.
Bu yapılmazsa, herkes kendi iddiasında ısrarcı olacaktır. Belarus kendi gönderme gerekçelerini sıralamaya devam edecektir, Avrupa'da uluslararası yasalara göre mültecilerin ilk önce vardıkları ülkede sığınma başvurusu yapmaları gerektiğini söylemeye devam edecektir.
Beyaz Rusya'nın verdiği bilgiye göre 2 bin, Avrupa'nın verdiği bilgiye göre 4 bin mülteci var, önce onların yaşam sorunları çözülmeli.
Sonra da üç yol var aslında. Birincisi uluslararası gözlemciler denetiminde orada kamplar kurmak, bu geçici bir çözümdür.
İkincisi isteyen insanların geldikleri ülkelere geri dönmesi sağlanmalı.
Üçüncü seçenek Belarus'a yeni gelişleri durdurmak, bu konuda Suriye yönetimiyle, Irak yönetimiyle çalışmaktır ve uluslararası gözlemcilerle çalışmaktır.
"Neden Ortadoğu'ya kaçan yok?"
İnsanlara farklı gözle bakabiliriz. Neden ülkelerini bırakıyorlar? Neden geliyorlar? Şunu unutmamak gerekir, bunların hepsi savaş mağduru.
Biz üç grupla görüştük orada, hepsi Şengal'de IŞİD'e maruz kalmış, ailelere öldürülmüş. İçlerinde savaş mağduru olmayanlar da vardır. Bu mültecilere biraz insani yönden bakmak gerekiyor.
Herkes iyi yaşam peşindedir, insanlar bin yıllardır bir yerden bir yere intikal etmişlerdir. Bu konuda sadece insanlar değil, yönetimler değil, aydınlar da kendilerini sorgulamalıdır.
Neden insanlar hep Ortadoğu'dan kaçıyor, niye kimse Ortadoğu'ya kaçmıyor? Bu soruyu da bütün aydınlar, bütün gazeteciler, bütün düşünen insanlar sorgulamalıdır.
Göçmen meselesi bir yandan doğaldır, bir yandan da ayıptır.
(PT)