Kültür Bakanlığı Bütçe teklifi üzerine koşan HEDEP Milletvekili Sevilay Çelenk, “Çok dilli ve çok kültürlü toplumsal yapıya uygun, farklı inançlara eşit yaklaşım ile kültürel miraslara yönelik bütüncül politikalar neden hayata geçirilmiyor?” diye sordu.
"Rakamları değil sanatı kuşatan anlayışı konuşalım"
Çelenk’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
*Devasa bir Kültür ve Turizm alanı söz konusu ve elimizde de bu yıl için sadece 38 milyar 964 milyonluk bir bütçe var. Türkiye'nin 2024 yılı bütçesi, 11 trilyon 89 milyar lira ve Bakanlık bütçesi toplam bütçenin sadece binde 3.5’u. Kalemleri ayrı ayrı konuşmaya gerek olmayan bir miktar... Öylesine yetersiz. Bu yüzden esas olarak rakamları değil, Kültür Sanat alanını kuşatan anlayışı ve siyaset kültürünü konuşmak gerektiğini düşünüyorum.
*Anadil için Kürtlerin on yıllardır verdiği mücadele, yani baskı ve tehlike altında olmadan kendi dilini konuşma ve bu dilde eğitim alma mücadelesi, kendini bu ülkede eşit bir yurttaş olarak evinde hissetme mücadelesidir. Başını sokabileceği bir evi olduğunu hissetme mücadelesi.
Cemevi sayısı 1586
*Daha yeni bir veriye erişemedim, fakat 2019 yılı itibariyle ülkemizde sadece (Kilise, sinagog ve havra olarak) Gayrimüslim nüfusa ait toplam 439 ibadethane var. Bu kadar küçücük sayılar söz konusu artık... Bu ibadethanelerin ve Gayrimüslim yurttaşların güvenliğini sağlamalı ve üzerlerine titrenmelidir. Saldırılara maruz kalan az sayıdaki kilisenin ve sinagogun korunması için ne yapıyorsunuz? Cemevi sayısı ise 81 ilin 58'inde toplam 1586’dır.
*AHİM’in ‘Cemevleri ibadethanedir’ kararına rağmen bu statü kabul görmüyor. Bu ülkenin vatandaşları olarak vergi ödüyorlar ve Cemevlerinin, ibadethane olduğunu bile kabul ettirmekte güçlük çekiyorlar.
*Sayın Bakan Alevilerin ve aslında tüm kamuoyunun isteği olan ‘Madımak Hafıza ve Utanç Müzesi’nin hayata geçirilmesi için ne yapmayı düşünüyorsunuz?
*Sanatçılar iktidarı eleştirmek için ağzını açtığında sosyal medya trollerinin desteklediği bir linç akabinde soruşturmalara uğruyor, gözaltına alınıyor, itibar suikastlerine maruz kalıyor.
*Gülşen’e ve Sezen Aksu’ya yapılanları hatırlayalım.
*Bu konudaki en önemli kalemi de Cumhurbaşkanına hakaret suçu oluşturuyor. Bu bağlamda haklarında soruşturma açılanlar arasında kimler yok ki? Metin Akpınar, Müjdat Gezen, Genco Erkal, Zuhal Olcay, Nilüfer Aydan… Kültür sanat hayatımıza sunduğu büyük destekle tanınan iş insanı Osman Kavala, sinemacı Çiğdem Mater hapiste.
*Sanatçılar sürgünde yaşamak zorunda kalıyor. Gencecik bir oyuncu olan Pınar Öğün Gezi davasından 2985 yılla yargılanıyor ve sürgünde.
*Sanat edebiyat alanında tarihimizin utançlarından olan “sürgündeki sanatçıların” bu iktidarı hiç mi hiç mahcup etmediği de anlaşılıyor ki, birçok önemli uluslararası edebiyat ödülünün ve çok sayıda eserin sahibi Aslı Erdoğan, sürgünde ve ciddi sağlık sorunlarının pençesinde bir yandan tedavi imkanı, bir yandan hayatını ekonomik olarak sürdürebilmenin güçlükleriyle boğuşuyor.
*Sanat Kültür alanına verilen destek çok sınırlı. Üstelik adil dağıtılmıyor. 2022 yılında Sinema alanında desteklenen projelerin toplam projelere oranı sadece yüzde 15.
*Yine Kürtçe üzerindeki baskıdan tiyatrolar da nasipleniyor elbette. Örneğin - Teatra Jiyana Nû tarafından Şehir Tiyatroları Gaziosmanpaşa Sahnesi’nde sergilenmesi planlanan Dario Fo’nun “Yüzsüz” adlı oyununun Kürtçe uyarlaması “Bêrû” yasaklandı.
*2022 yılında Amed Şehir Tiyatrosunun sahneye koyduğu, Molier’in Tartuffe adlı tiyatro eseri Adana ve Mersin’de yasaklandı.
“Yasaklar geriye doğru saymakla bitmez”
*Bu komisyon görüşmesine hazırlanırken kültür sanat alanında faaliyet gösteren 100’e yakın ulusal ve bölgesel kuruma yazarak sahanın sorunlarını öğrenmeye çalıştık.
*Çok dilli ve çok kültürlü toplumsal yapıya uygun, farklı inançlara eşit yaklaşım ile kültürel miraslara yönelik bütüncül politikalar neden hayata geçirilmiyor?
*Bunun üzerinde durmaktan niçin bu kadar korkuluyor? Esas olarak sanattan ve kültürel hayattan neden bu kadar korkuluyor?
(EMK)