Uras, askeri bürokrasinin temel meselelerde pozisyon almayı sürdürdüğünü, siyasetin sivilleşmesinin temel hedef olmayı sürdürdüğünü söyledi.
Uras, bir an önce askeri bürokrasiye örgütlenme hakkının tanınması, militarizme karşı siyasi öznenin yaratılması ve sivil bir anayasa için ihtiyacın şekillendirilmesi gerektiğini söyledi.
Üskül'se, MGK'nin anayasal bir kurum olmaktan çıkarılması, Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na (MSB) bağlanması ve milli güvenlik siyasetinin hükümetin yetki ve sorumluluğunda olması gerektiğine dikkat çekti.
Köker de, 12 Eylül ruhunu koruyan anayasanın baştan aşağı değişmesi, Türkiye'nin darbecileri yargılamasının yolunu açması gerektiğini vurguluyor.
Uras: Siyasi boşluğu askeri bürokrasi dolduruyor
Ufuk Uras, "Türk tipi demokrasiden" çıkmanın yolunun "bir an önce askeri bürokrasiye örgütlenme hakkı tanımaktan" geçtiğini söylüyor.
"Böylece, kendi değerli düşüncelerini sendikalarda, kendilerini yakın gördükleri siyasi partilerde ifade etmeleri mümkün olur."
Uras, "Jakobenizm dediğimiz vatan bizden sorulur ideolojisini sürdürüyorlar" derken, askerlerin siyasetteki egemenliğinin "hukuken ve demokrasi kültürü açısından kabul edilemeyeceğini" söylüyor.
"Bu durum, siyasi boşluktan doğuyor. AKP'nin dolduramadığı siyasi boşluğu, askeri bürokrasi dolduruyor. Türkiye'de militarizme karşı alternatif siyasi özne yaratılmadığı sürece bu manzara devam edecek gibi görünüyor.
Bütün bu boşluk, solun yeterince güçlü bir siyasi alternatif olmamasından. Baykal'ın son aydınlar dilekçesiyle ilgili görüşlerine bakıp kraldan çok kralcı tutumunu gördüğümüzde, ne AKP'nin ne de fetihçi sosyal demokrasinin arzulanan sivil siyasi sistemi yönetebildiğini görüyoruz.
Çözüm, Baykal'a endekslenmemiş gerçek sosyal demokratların, Kürt siyasal hareketinin ve sosyalistlerin ortak akıl yaratmasından geçiyor."
Uras, "Daha bütünlüklü bir demokratik özgürlükçü anayasa için bir siyasi oluşturma ev ödevimiz" diyor.
"Milletin bölünmez bütünlüğünden demokrasinin bölünmez bütünlüğüne doğru adım atmakta fayda var. Hak taleplerini milletin bölünmez bütünlüğü olarak algılayan geleneksel zihniyetin, Kürt sorunu konusunda demokratik bir çözüm üretemediğini yakın tarihte gördük.
Şiddetin sona erdiği, barışın tesis edildiği bir ortamın, başta emekli generaller olmak üzere, Baykal ve benzerlerini ne denli rahatsız ettiğini görüyoruz. Aydınların son çağrısının isabetli bir yol haritası oluşturduğu ortada."
Üskül: Güvenlik politikası müdahalenin anayasal çerçevesini oluşturuyor
Zafer Üskül de, yasal olarak, politikaların oluşturulmasında son sözü söyleyecek olanın seçilmişler olduğunu anımsatıyor.
"Ancak MGK'nin anayasal bir kurum olarak varlığı, silahlı kuvvetler mensuplarının güvenlik politikasının belirlenmesine daha geniş ölçüde müdahalesine izin vermektedir. Güvenlik politikası da çok geniş kavrandığı için, ülkenin savunmasından sendikal hareketlere, eğitimden sağlığa, her alana müdahalenin anayasal çerçevesini oluşturmaktadır.
Anayasa'nın MGK ile ilgili değişikliği, askerin siyasetteki rolünü azaltmaya çalışmıştır; MGK Genel Sekreterliği kanununda yapılan değişiklikler de aynı amaca yöneliktir. Ancak MGK'nin varlığını sürdürmesi ve anayasa, yasa değişikliklerine rağmen zihniyetlerin değişmemesi, sonuçta uygulamayı çok da fazla değiştirmemiştir."
Üskül, siyasetin demokratikleşmesi için şunları öneriyor:
"* MGK'nin anayasal bir kurum olmaktan çıkartılması gerek.
* Genelkurmay Başkanlığı MSB'ye bağlanmalıdır; şu an Başbakanlığa karşı sorumlu.
* Milli güvenlik siyasetinin yetkisi ve sorumluluğu tamamen hükümetin olmalıdır.
Bu durum, hükümetin, Milli Savunma Bakanı aracılığıyla, silahlı kuvvetler mensuplarına danışmasını engellemez; ama sonuçta, siyaseti hükümet ve görev alanı içinde bakanlık belirler."
Köker: Baştan aşağı yeni anayasa gerek
Levent Köker'se, ordunun bir siyasi güç olarak devrede oluşu arttıkça, Türkiye'de siyasetin antidemokratik hale geldiğini söylüyor. Köker, hukuki tedbirlerle ordunun siyasetteki alanının daraltılmasının "pek mümkün olmadığını" söylüyor.
"Bu bir siyasi kültür meselesi. AB sürecinde yaşananlarla, milliyetçi dalganın yükselişiyle birlikte, ordunun rolündeki artışın kamuoyunda desteği var."
Köker, yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu vurguluyor:
"Baştan aşağı yeni bir anayasaya ihtiyaç var. 12 Eylül ruhu olduğu yerde duruyor.
Darbecilerin yargılanmasını engelleyen 15. maddenin kaldırılması gerek. Darbecilerin yargılanmasının yolu açılacaksa, Türkiye siyaseti bunu oluşturmalı. Ama buna hazır olmadıklarını düşünüyorum."(TK)