Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, partinin genel merkezinde yapılan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına verilen basın toplantısı düzenledi.
HDP’deki kongre süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Bilgen, gazeteci Metin Göktepe’nin ölümünün yıldönümü olduğunu hatırlattı ve “Bugün gazeteciler daha farklı baskılara maruz kalıyorlar, işlerini yapmaları tehdit olarak görülüyor” dedi.
Hakkında 16 yıl 8 ay hapis cezasına hükmedilen tutuklu HDP Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken’in durumuna da değinen Ayhan Bilgen, cezayı “Baluken’in çözüm sürecinde gösterdiği çabaların cezalandırılması” olarak değerlendirdiklerini açıkladı.
“Her değerlendirmeyi, eleştiriyi dikkatle ele alıyoruz”
MYK toplantısında kongre hazırlıklarıyla ilgili değerlendirmelerin de yapıldığını belirten Bilgen, şu açıklamayı yaptı:
“Bir kongre komisyonumuz var. Komisyon, bölge konferansları organize ediyor. Farklı toplumsal kesimlerin değerlendirmelerini almak amacıyla STK’larla da buluşmalar gerçekleşiyor.
“HDP’ye yönelik her türlü değerlendirmeyi, eleştiriyi dikkatle ele alıyoruz. Her platformda, ister sosyal medyada ister yaptığımız toplantılarda bize yönelik her eleştiri bizim için motivasyon nedenidir. Biz en acımasız eleştirileri kendi kurullarımızda da yapmaktan korkmayan bir partiyiz.
“Kongre sürecinde uzlaşma sağlanırsa ne ala. Olmadığında demokratik yarış da yapılabilir. HDP her iki süreci de yönetebilecek olgunluğa sahip bir partidir.
“Sanki parti içinde büyük bir çekişme var gibi değerlendirmeler yapmak HDP’ye büyük haksızlıktır. HDP’yi hiç tanımamak, anlamamaktır. HDP’de siyaset yapmak büyük bir bedeli göze almaktır. Kişisel çıkarlarla, koltuk kavgalarıyla HDP’nin işi olmadığını HDP’yi biraz tanıyan, takip eden herkes bilir.
“Kim kiminle ittifak yapar, açık çek verir, kendi kararları”
HDP için en önemli gündemin Olağanüstü Hal (OHAL) olduğunu, OHAL’in seçimden önce kalkması gerektiğini ifade eden Ayhan Bilgen, sözlerine şöyle devam etti:
“Bizim açımızdan siyasetin en önemli gündemi budur. Ama başka partilerin gündeminde seçim var, iki yıl sonraki seçimin telaşı var. Elbette ki tercih kendilerine aittir. Kim kiminle ittifak yapmak ister, iki yıl öncesinden kime açık çek vererek desteklediğini ilan eder kendilerinin kararıdır. Ama biz bunu şaşkınlıkla karşılıyoruz.
“Sandık güvenliği ile ilgili hiç bir şey söylememeleri, sandığa giren oyla sandıktan çıkan oya dair hiçbir güvence kalmayan bir ortamda bunu dert etmemeleri, OHAL koşullarında seçimi normal görmeleri ve tek dertlerinin ittifak ve seçim barajı olması demokrasi açısından yadırganacak bir durumdur.
“Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü, seçme seçilme hakkı net bir şekilde gasp edilmişken bunları görmeyip küçük hesaplarla, bu kadar erken bu tavırların açıklanmasını şaşkınlıkla karşılıyoruz.
“Türkiye’de geriye kalan tek hak oy kullanma hakkıdır. Bunu bile koruyacak bir mekanizma yok.”
TIKLAYIN - MHP Aday Göstermeyecek, Erdoğan'ı Destekleyecek
“Ortak çalışma platformları kurmaya çalışıyoruz”
Bilgen, gazetecilerin, “HDP’nin seçim ittifaklarına ilişkin görüşmeleri oluyor mu?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Seçim ittifakları anlamında değil, genel olarak görüşmeler, dayanışma ve birlikte çalışma arayışları yapılıyor. Türkiye’nin bütün sorunları için, farklı çatılar altında da olsalar ortak kaygılar için iletişim kurabilecek çevrelerin bir araya gelmesini önemli buluyoruz.
“Şüphesiz Türkiye’nin batısında da doğusunda da farklı toplumsal kesimlerle birçok alanda ortak çalışma platformları kurmaya çalışıyoruz.
“OHAL konusunda tepkisi olan, Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmasının tehlikesini gören bütün toplumsal kesimlerle, muhafazakar, liberal, sol, milliyetçi ayrımı yapmaksızın buluşmanın bir ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz. Bunu zaten kararlılıkla yapacağız. Kim bundan kaygı duyarsa bu bizim gündemimizde olmayacak.
“Ama bizim için şu anda ittifakların seçim planlamalarının önünde bugün verilecek sınav var. Bugün bu baskıya göz yumup yarın sadece ittifak arayışına girerse siyasi partiler siyasete olan güven iyice biter. Şu anda zaten siyaset sorunları çözmekten uzak bir noktada, toplumu geren, kamplaştıran bir işlev görüyor. Bizse tam tersi bir beklentinin altını çizmek istiyoruz.
“Toplumun çok ciddi bir kesimi OHAL mağdurudur ve OHAL’in bitmesi için bütün siyasi partiler üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Yoksa Türkiye çok daha büyük bir felakete sürüklendikten sonra hangi partinin hangi yöntemlerle parlamentoya girdiğinin, cumhurbaşkanı destek ilanlarıyla hangi pozisyonları kaptığının hiçbir önemi kalmayacak.” (AS)