Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) sınavlarında yaşanan şaibeleri Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a sordu.
ÖSYM eski Başkanı Ali Demir hakkında “FETÖ üyeliği” ve zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma iddiasıyla açılan davaları hatırlatan Gülüm,ÖSYM sınavlarına ilişkin şaibeleri yeniden gündeme geldiğini söyledi.
Demir hakkında hazırlanan iddianameye dikkat çeken Gülüm, özetle şöyle dedi: “Demir’in görev yaptığı 2010-2015 yılları arasındaki ÖSYM sınav soruların, hazırlanmış olan programlar vasıtasıyla kopyalandığı ve servis edildiği belirtilmektedir.
“2010 Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) soruların sızdırıldığı ortaya çıkmış ve sınav iptal edilmiştir. Başlatılan soruşturmada şüphelilerden birinin Ali Demir olduğu basında yer alan iddialar arasındadır. Buna rağmen dönemin ÖSYM başkanı Ünal Yarımağa’nın yerine Ali Demir getirilmiştir.
"Tek bir yetkili hakkında işlem yapılmadı"
“Demir’in görev yaptığı 2011 yılında; Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) matematik testindeki cevap şıklarının şifrelenmesi gündeme gelmiş, kamuoyunda ciddi bir tepki yükselmişti.
“Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ÖSYM’ye güveninin tam olduğunu, hükümet adına açıklama yapan Cemil Çiçek, endişe edilecek bir durum olmadığını açıklamış, ardından dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise, ÖSYM Başkanı’nın yapmış olduğu açıklamanın kendisini tatmin ettiğini belirtmiştir.
“Yine, 2011 KPSS sorularının matbaadan sızdırıldığı ortaya çıkmış gerek Demir gerekse de hükümet yetkilileri tarafından soru sızdırılmasının lokal ve sınırlı olduğu savunulmuştu. Sınavda usulsüzlük yaptığı tespit edilen adayların sınavları geçersiz sayılıp haklarında adil işlem uygulanırken tek bir yetkili hakkında işlem yapılmamıştır.
"Sınav şaibeleri hala devam ediyor"
“Demir dönemine ilişkin Adalet Bakanlığı İdari Yargı Sınavlarına kadar bir dizi ayrı soruşturma devam etmektedir. Ancak sınav şaibelerinin 2010-2015 dönemiyle sınırlı olmadığı, en son 24 Şubat 2019 tarihinde yapılan TUS’ta açıkça görülmektedir.
“Tıpta Uzmanlık Eğitimi Girişi Sınavı (TUS) sorularının ÖSYM tarafından erişime açılmasından önce internet ortamında dolaşıma girmiş olması halen sınavlara ilişkin ciddi güvenlik açığı olduğuna işaret etmektedir. Maalesef özellikle 2008 yılı ile birlikte ÖSYM toplum nezdinde güven duyulan bir kurum olma vasfını yitirmiş; hatalı sorular, sızdırılan sınavlar, şifreli seçenekler gibi şaibelerle adından söz ettiren bir kuruma dönüşmüştür.”
HDP’li Gülüm, Bakan Selçuk’a şu soruları yöneltti:
*ÖSYM sınavlarındaki usulsüzlüklerin siyasi sorumları neden tespit edilmiyor?
*2010-2015 yılları arasında ayyuka çıkan sınavlardaki şaibelerin tespit edilmesi için gerekli soruşturma ve çalışmalar yapılmadan hükümetinizce sınav güvenliğinin sağlanmış olduğuna dair açıklamaların dayanağı nedir?
*AKP iktidarının kamuoyunu yanıltması ve Ali Demir nezdinde ÖSYM’nin savunuculuğunu üstlenmesi söz konusu usulsüzlüklere ortak olduğu veya göz yumduğu anlamına gelmiyor mu?
*Demir hakkında açılan dava için 2019 yılına kadar beklenmesinin nedeni nedir? Söz konusu döneme ilişkin defalarca usulsüzlük iddialarının gündeme gelmesine ve kamuoyunda ciddi tepkilerin oluşmasına rağmen gerekli önlemler neden alınmamıştır?
*2010 KPSS soruşturmasındaki şüphelilerden birinin Ali Demir olduğu doğru mudur? Doğru ise ÖSYM gibi bir kurumun başkanlığına neden getirilmiştir?
*Demir’in 2012 KPSS’ye giren bir adayda cevap anahtarı olduğunu yakalayan öğretmen S.Ö’yü evini ziyaret ederek kopya olayını örtbas etmeye çalıştığı doğru mudur? Hükümetinizce söz konusu ziyaretten ne zaman ve nasıl haberdar olundu?
*ÖSYM sınavlarındaki mağduriyetlere ilişkin bugüne kadar CİMER’e yapılan başvuru sayısı kaçtır? Bu başvuruların yıllara göre dağılımı ve akıbeti nedir?
*2010-2015 dönemi başta olmak üzere 2002’den itibaren sınavlarda hak gaspına uğrayan öğrencilerin mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla herhangi bir çalışma yapılacak mıdır?
*Özellikle 2008 yılıyla birlikte sınavlardaki usulsüzlükler kamuoyunda şüphe oluşturmuş ve bu şüpheler yüksek sesle dile getirilmiştir. Bakanlık olarak söz konusu iddialar karşısında neden sessiz kalınmıştır? (RT)