Görsel: Mezopotamya Ajansı
HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, parti Genel Merkezi’nde 100’üncü gününe giren açlık grevlerine ve cezaevlerindeki hak ihlallerine ilişkin açıklama yaptı.
107 hapishanedeki binlerce mahpus "tecridin ve baskıların sonlandırılması" talebiyle 100 gündür süresiz-dönüşümlü açlık grevi yapıyor. Açlık grevi 27 Kasım'da başladı.
Açlık grevlerine dair konuşan Dede, Türkiye cezaevlerinin politik mahpuslar açısından Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar, en yoğun hak ihlallerinin yaşandığı alanlar olduğunu belirtti.
"Sağlık hizmetleri aksıyor"
Mezopotamya Ajansı'ndaki habere göre Dede, şöyle dedi:
“Tüm dünyayı etkisi altına alan ve 2020 yılının Mart ayında ülkemizde görülmeye başlayan koronavirüs salgınıyla birlikte, pandemi tedbirleri adı altında, politik mahpuslar açısından cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, katlanarak artmış ve zaten ağır olan cezaevi koşulları, çok daha ağırlaştırılmıştır.
“Bir yılı aşkın süredir yürürlükte olan pandemi tedbirleri ile; politik mahpusların, tüm kültürel, sportif ve sosyal hakları ellerinden alınmış ve nerdeyse koğuşlarının dışına çıkamaz duruma getirilmişlerdir.
"Havalandırma ve gün ışığından faydalanma süreleri arttırılması gerekirken aksine kısaltılmıştır. Kapalı cezaevlerinin yemek ihtiyacını karşılayan, açık cezaevlerindeki mahpusların izinli sayılarak tahliye edilmeleri neticesinde, yemeklerin hem kalitesi düşmüş hem de miktarı azaltılmıştır.
“Sağlık hizmetine erişim hakkı, kelepçeli muayene dayatması, görevli personel tarafından hakarete uğrama ve 14 gün süren karantina adı altında tek başına tecritte tutma uygulamaları sebebiyle, mahpuslar tarafından kullanılamaz hale getirilmiştir. Birçok cezaevinde mahpusların sıcak suya erişimi kısıtlanmış, hijyen malzemeleri, ücretsiz olarak dağıtılmamıştır. Aile görüşleri bir dönem tümden iptal edilmiş, sonrasında bir kişiyle sınırlı olmak kaydıyla kapalı görüş şeklinde yaptırılmaya başlanmıştır. Bir yılı aşkın süredir açık görüş hakkından mahrum bırakılmış olan mahpuslar, ailelerinden tek bir kişiye dahi dokunamamışlardır.
'Sağlıklarından devlet sorumlu değil mi?'
“Hem Adalet Bakanına hem de Sağlık bakanına buradan sormak istiyorum; hapishanelerde bulunan insanlar bu ülkenin vatandaşları değil mi, bu vatandaşların sağlığından, yaşamından devlet sorumlu değil mi?
"Hapishanelerde bulunan vatandaşların canının sizin nazarınızda bir kıymeti yok mu? Hapishane koşullarından kaynaklı, dışarıda yaşayan vatandaşlara nazaran, çok daha fazla risk taşıyan hasta ve yaşlı mahpuslara aşı yapılmamış olması asla izah edilemez. Elbette devlet, hapishanelerdeki vatandaşlarının sağlığından ve yaşamından sorumludur. Bu sorumluluğun gereği derhal yerine getirilmeli, başta hasta ve yaşlı mahpuslar olmak üzere tüm mahpuslar derhal aşılanmalıdır.
Tecrit politikaları
"Pandemi koşullarında ve ağır hak ihlallerine rağmen, binlerce mahpusun dönüşümlü olarak katıldığı ve 100’üncü güne ulaşan açlık grevi eyleminin temel talebi; 1999 yılından bu yana, İmralı hapishanesinde, Hukuk dışı, yasa dışı bir infaz rejimine tabi tutulan sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve özgürlük koşullarının sağlanmasıdır.
"Avukatları ve ailesiyle görüşmesi kısıtlanan, engellenen, telefon, fax, mektup gibi iletişim olanaklarını kullanmasına izin verilmeyen, dış dünyayla tüm bağlantısı kesilen sayın Öcalan’a uygulanan bu yasa dışı infaz rejiminin, bir işkence biçimi olduğu AİHM ve CPT başta olmak üzere birçok uluslararası kurum tarafından da ifade edilmiştir.
"21 yılı aşkın süredir Sayın Öcalan’a uygulanan bu istisnai, yasadışı rejim ile İmralı ada hapishanesinde bir yönetme biçimi yaratılmış, başta hak savunucuları ve hukukçular olmak üzere toplumun yeterli düzeyde ve süreklileşen bir mücadeleyi ortaya koymamış olması karşısında, bu yönetme biçimi önce diğer hapishanelere ve gittikçe tüm toplumsal yaşama hakim kılınmıştır."
(EMK)