Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, basına ve medya kuruluşlarının yayınlarına yönelik uygulanan baskı ve sansürün sonuçları ve çözümlerine ilişkin Meclis Araştırması açılmasını istedi.
Danış-Beştaş ayrıca, HDP’nin TRT ekranlarında niye yer almadığını sordu.
"HDP'yi HDP'siz tartışıyorlar"
Danış-Beştaş Meclis Araştırması önergesinde medyadaki sansürün en görünür olduğu alan ise HDP’nin haberlerde yer almaması ve HDP mensuplarının programlara çıkarılmaması olduğunu vurguladı.
“Başta TRT olmak üzere haber programlarında HDP hiç konu olmaz iken konu edildiği durumlarda da yanlı yapılan haberler şeklinde yansımaktadır” diyen Danış-Beştaş “Bilhassa HDP’nin tartışıldığı gözlemlenen televizyon programlarında HDP; HDP mensubu olmayan çoğu iktidara yakın kişilerce tartışılmakta, HDP’ye cevap hakkı dahi tanınmamaktadır” ifadelerini kullandı.
Demokratik bir toplumda muhalefetin de en az iktidar partisi olarak söylemlerini dile getirmesinin kaçınılmaz ve gerekli olduğunu hatırlatan Danış-Beştaş, şu ifadelere yer verdi:
“AKP Hükümeti dönemi; basın ve yayın organlarına hakeza gazetecilere uygulanan baskının en çok arttığı dönem olmuştur.
“Öyle ki AKP iktidarında basına uygulanan sansür, Abdülhamit’in istibdat dönemini dahi aşmıştır. Türkiye’de basına yönelik baskıcı uygulamalar Avrupa Birliği İlerleme raporlarında birçok defa gündeme gelmiş ise de dönemin başbakanı olan cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu eleştirileri her defasında reddetmiştir.
“Bununla birlikte kamuoyuna açık konuşmalarında bilhassa muhalif basın yayın kuruluşlarını eleştirmiş, medya patronlarına seslenerek muhalif yazarları seslerini çıkarmamaları yönünde uyarmalarını talep etmiştir. Nitekim dönemin başbakanının bu konuşmaları karşılık bulmuş; birçok gazeteci ve yazar gazetelerindeki köşelerini birer birer terk etmek durumunda kalmıştır. Yine gazeteci ve köşe yazarları da dönemin başbakanının bu tutumundan ötürü kendilerine otosansür uyguladıklarını ifade etmişlerdir. Bu otosansür giderek yaygınlaşmış ve televizyon kanalları da kendi otosansür mekanizmalarını harekete geçirmiştir.
“Toplumu ilgilendiren gelişmelerin haberlere yansımamasından, muhalefetin söylemlerinin yer almamasına değin uzanan geniş bir yelpazede tüm televizyon kanallarının tek sesliliğe mecbur bırakıldığı bir istibdat döneminin içerisinde olduğumuz açıktır. OHAL sonrası pek çok televizyon kanalının kapatılması üstü örtülü bir emirname gibi algılanmış ve haberciler yayın politikalarını sadece iktidara özgülemişlerdir.”
Danış-Beştaş, Başbakan Binali Yıldırım’a 18 soru yöneltti:
* HDP’nin televizyon kanallarında yer almama sebebi nedir? HDP’ye televizyon kanallarında yer verilmemesi hususundan haberdar mısınız? * TRT halkın vergileriyle yayın yapan bir devlet kuruluşu olup yalnızca hükümet partisine ilişkin haber ve program yapma sebebi nedir? Bu konuda bir dahliniz var mıdır? TRT neden tüm partiler için eşit yayın yapmıyor? Bu aynı zamanda Anayasal bir kurum olan TRT’nin varlık gerekçesine aykırılık teşkil etmiyor mu? * TRT yayın politikalarının denetlenmemesinin sebebi nedir? Aksi halde neden muhalefet liderlerinin TRT ekranlarına çıkarılmayışına sessiz kalmaktasınız? * TRT ve diğer televizyon kanallarının HDP’ye yer vermemesi hükümetin talimatı ile mi gerçekleşen bir durum? * Televizyon kanallarının yanlı haber ve program yapmaları etik midir? Bu uygulama aynı zamanda Anayasa’nın eşitlik ilkesi ve haber alma hakkına ilişkin düzenlemelerine aykırılık teşkil etmiyor mu? * HDP’nin televizyon programlarında yer almaması, HDP’lilerin HDP’nin tartışıldığı programlara katılmalarına olanak tanınmaması basına yönelik bir ambargo değil midir? Bu ambargonun dayanağı ve sebebi nedir? * HDP mensuplarının televizyon programlarına katılmamaları aynı zamanda HDP’ye oy vermiş olan yurttaşların da yok sayılması anlamına gelmiyor mu? Bu ayrımcılığı nasıl izah edersiniz? * Televizyon programlarında muhalefete yer verilmeyişi insan haklarının ayrılmaz bir parçası olan düşünce ve düşünceyi ifade hürriyetinin yok sayıldığı anlamına gelmiyor mu? Devletin bu alana müdahalesi sakıncalı değil mi? * Yasama-yürütme-yargının yani üç kuvvetin kamu adına eleştirilmesi hatta denetlenmesi amacıyla dördüncü kuvvet olarak ortaya çıkmış olduğu ifade edilen medyanın taraflı yayın yapması ile iktidarın iş ve işlemlerinin denetlenmemesi mi amaçlanıyor? * Medya kuruluşlarının iktidarın güdümünde haber ve program yaptıklarına dair iddia doğru mu? Bu konuda hükümet olarak TRT ve diğer özel medya kuruluşlarına baskı ve yaptırım uygulanıyor mu? * OHAL ilanından sonra gündeme gelen KHK’lerle 37 televizyon kanalı kapatılmış olup diğer kanallar da bu baskı mekanizması ile susturulmaya mı çalışılıyor? * Yurttaşlar doğru habere nasıl erişim sağlayacaklar? * Taraflı yayın politikası ile yurttaşlardan hangi gerçekler gizleniyor? * Ayrımcı dilin kullanıldığı televizyon programları ile toplum ayrıştırılmıyor mu? * TRT’nin toplumsal hassasiyetlere duyarlı, tarafsız, objektif yayın politikasına geçmesine yönelik çalışmalar yapmayı düşünüyor musunuz? Bu konuda gerekli adımlar ne zaman atılacak? * HDP liderleri ile mensuplarının TRT ekranlarından halka ulaşması sağlanacak mı? * TRT’nin cumhurbaşkanının sarfettiği “TRT, iktidara ne kadar zaman yer ayırıyorsa, size de o kadar zaman ayırmalı" şeklindeki sözleri üzerine diğer siyasi partilere de yayınlarında yer vermesi sağlanacak mı? Bu hususta tarafsızlık ilkesine aykırı tutum takınan TRT yönetimine bir yaptırım uygulanacak mı? Mevcut mağduriyetin telafisi adına bir çalışma yürütülecek mi? * Diğer medya kuruluşlarının tarafsız ve objektif yayın yapmalarının önündeki engeller kaldırılacak mı? |
(EA)