Olağan gecelerden biri. Saat 23:00’ü gösteriyor. Evde eşi ve iki kız çocuğuyla birlikte günün yorgunluğunu atmaya çalışırken telefon çalıyor.
İki ay önce açığa alınan öğretmen Ali Rıza Aydeniz, telefonu açıyor. 675 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edilmiştir.
Eşi Saliha Aydeniz’e dönerek, “İhraç edilmişim” diyor. Durumu metanetle karşılayan eşi, “Boşver üzülme. Bundan sonra harçlığını ben veririm” diye espri yaparak moral vermeye çalışıyor.
On dakika sonra ikinci bir telefonla sağlık emekçisi Saliha Aydeniz’in de çalıştığı kurumdan ihraç edildiğini öğreniyorlar. Meğer aynı listedelermiş. “Birimizin adı listenin başında, diğeri sonunda olduğu için on dakika arayla ihraç edilmiş olduk” diye gülerek anlatıyorlar.
Ali Rıza Aydeniz, açığa alındıktan sonra kendi ihtiyaçlarını üreteceği bir alana yönelir. “İhraç edileceğimi tahmin ediyordum. Atmosfer bu yöndeydi. Sadece ikimizin aynı anda ihraç olma ihtimalini düşünmemiştik. Birkaç besi hayvanı almıştım. Ben köyde kalırım, Saliha çalışır diyorduk.”
Tüketicilikten üretime geçiş
Bir anda tüketici konumundan üretime geçtiklerini söyleyen Ali Rıza Aydeniz, “Küçük bir ev, sebze yetiştirilecek küçük bir bostan. İhraçtan sonra inek aldım. Çok da iyi oldu. Süt, peynir işi yapıyoruz. Satışını direkt kendimiz yapıyoruz. Üretimden direkt tüketiciye gittiği için ara komisyoncuya gerek kalmıyor. Memurken elinize geçen maaş şu an elinize geçen ücretin iki üç katı belki ama o para bize yetmiyordu. Çünkü tüketiciydik. Şu anda bütün ihtiyaçlarımızı kendimiz üreterek gideriyoruz ve bize yetiyor. Etimizi, sütümüzü, yoğurdumuzu, peynirimizi, sebzelerimizi kışlık konservelerimizi kendimiz üretince para yetiyor. Bunu kendimize de kanıtlamış olduk.”
Saliha Aydeniz çocuklar okula gittiği için Diyarbakır’da kalmaya devam ediyor. Çünkü aynı zamanda DTK’da divan üyesi olduğu için sadece hafta sonları köye gidebiliyor.
Ali Rıza Aydeniz ise denetimli serbestlik nedeniyle imza vermek için her pazartesi Diyarbakır’a gelmek zorunda.
“Artık öğretmenlik yapamam. Bu saatten sonra tekrar gidip o öğrencilere hiçbir şey olmamış gibi ders anlatmam mümkün değil. Vicdanen de rahat olamam. Bundan sonra bu sisteme hizmet etmek ağrıma gider” diyor.
"Kaygıya kapılmadım"
Saliha Aydeniz ihraç kararını nasıl karşıladığını şöyle anlatıyor:
“Ben açığa alınmamıştım. Sağlıkta açığa alınma olmadı. Devam eden herhangi bir dosyam yoktu. Ben şok yaşamadım. Sonuçta bir süreç vardı. O an ‘aman yıkıldım, bittim’ durumuna girmedim. Çünkü uzun yıllardır siyaset alanında mücadele yürütüyorum. Yığınla hukuksuzlukla karşı karşıyaydık. Yeni bir OHAL süreci başlamıştı. Sonuçta Türkiye’de bu süreçlerde en çok yöneldikleri kesim Kürtlerdir. İkimiz de birden olunca sarsıcı oldu ama açıkçası ben duygu olarak da kaygıya kapılmadım. Sonuçta ailelerimiz var, kendi gücüne güveniyorsun. Açlıktan öleceğim kaygısını asla yaşamadım.” diyor.
Saliha Aydeniz, “Ben 43 yaşındayım. Köyde hiç yaşamadım. Hayvan besleme, peynir yapma, salça yapma gibi işleri ihraçtan sonra yapmaya başladım. Bunun için alışılmış yaşam tarzının da dışına çıkılabileceğini kendimde yıkmış oldum. Hayata bakış açısıyla alakalı. ‘Benim sosyal statüm bu değildi’ diyerek kendinize dert edinirseniz bir şey yapamazsınız. Sonuçta yaşam sizi bazı şeylerle karşı karşıya bırakıyor. Buna karşı alternatif üretebilmenin gücü var bende. Siyasetini yapabiliyorsam pratiğini de gerçekleştirmeliyim. Ben bunu kendimde açığa çıkarttım.”
Saliha Aydeniz HDP’nin Diyarbakır’dan ikinci sıra milletvekili adayı. O KHK ile uğradığı haksızlığa karşı Meclis’te çalışma yürütürken eşi köyde üretime devam edecek.
Mücadeleyle geçen bir hayat
Gelelim hikayesine: Aslen Dicleli olan Aydeniz, Ergani’nin Rixanok (Çiçeközü) köyünde dünyaya gelir. Çiftçi bir babanın 11 çocuğundan biridir. Diyarbakır Sağlık Meslek Lisesi’ni bitirdikten sonra Mardin’in Dargeçit ilçesinde üç yıl görev yapar. Ardından Diyarbakır’a tayini çıkar. 112 Komuta Kontrol Merkezi’nde çalışır. Çalıştığı süre boyunca sendikal faaliyetlerde yer alır. Sağlık Emekçileri Sendikası’nda Diyarbakır Şube başkanlığı ve MYK düzeyinde çalışma yürütür. Emek Akademisi’nin oluşumunda şube başkanlığı yapar.
DTK çalışmalarında yer alır
Ardından DTK bünyesinde sağlık çalışanlarının ortak mücadele alanı olan Sağlık Meclisi faaliyetlerinde bulunur.
Aydeniz DTK faaliyetlerini şöyle anlatıyor: “Sağlık Meclisi kongreler, çalıştaylar yaptı. Kadın ve sağlık, kent ve sağlık, ekoloji ve sağlık konusunda atölye çalışmaları yapıp basınla paylaştı. Bu konuyla ilgili bakış açımız ne olmalı? Çarpıtılmış sağlık anlayışına karşılık, geleneksel ve güncelin harmanlandığı ‘doğal sağlık anlayışının’ hem teorisini hem pratiğini ortaya çıkartmak için çaba sarf etmiştik. DTK Sağlık kongresi olarak kendini örgütledi ve bunu kitaplaştırdı.”
2011 de DTK Daimi Meclisi’nde, 2014’te de 6 kişilik başkanlık divanında yer alır. Halen bu görevi yürütüyor. Daimi Meclis üyesi olmasından kaynaklı gözaltına alınır ve iki ay tutuklu kalır.
“Dosyamda hiçbir şey yok. Yaptığımız çalışmalar, kongreler, konferanslar hatta KHK ile ihraç edilmem bile iddianameye konulmuş.”
Amacın DTK’yı marjinalleştirip, illegal örgüt gibi lanse etmeye çalışmak olduğunu söyleyen Aydeniz, şöyle ekliyor:
“Ama DTK’nın ne kadar fiili ve meşru bir zeminde hareket ettiğini aslında tüm kurumlar ve devlet yetkilileri tarafından da bilinen bir gerçeklik. Çünkü zamanında TBMM’nin bile davetini alan bir kurum. Anayasa çalışmaları için görüşümüz istendi. Resmi görüşümüzü ilettik. DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle resmi olarak İmralı görüşmelerinde yer aldı. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ı büyükşehir belediyesinde Ahmet Türk DTK Eşbaşkanı sıfatıyla karşıladı. Bir dönem bu kadar önemsenen DTK’nın diyalog yollarının aranması için demokrasi mücadelesinin kilit noktası olarak görülen -ki bizim açımızdan hala öyle- bir misyonu var. Ama iktidarın amacı DTK’ya yönelip Kürtlerin oluşturdukları bu demokrasi mücadelesini ve kurumlarını yok etme. Çünkü savaştan besleniyor. Kaos ortamından besleniyor.
Mücadele Meclis’te devam edecek
Hayatı boyunca yürüttüğü mücadeleyi bir bütün olarak değerlendiren Aydeniz, “Şimdi de Meclis’e gitmek için aday oldum. Parlamenter sistem içerisinde de devam ettirilmesi gerektiğine inanıyorum. O yüzden bu mücadele alanının da TBMM olduğunu söylemek isterim. Kadınların, sağlıkçıların, emekçilerin, eğitim hakkından mahrum kalan gençlerin, anadilinde eğitim göremeyen çocuklarımızın başta kendi çocuğum olmak üzere sesi olacağım” diyor.
“Sonuçta bir mücadele ağı var onun bir yerinden tutmak gerek” diyen Aydeniz, Mücadelede milletvekili olmak da önemli ve mücadelede var olan sistem dışında yaşayabilmek de önemli. Onu becerebilirseniz konumunuz ne olursa olsun tekçi zihniyete karşı yaşayabildiğimiz sürece bu toplum için bir artıdır”
"Kadınlığı, anneliği kendine gerekçe etmeyin"
Tüm mücadele döneminde kurumların yönetiminde yer alırken çocuklarını da ihmal etmediğini anlatan Aydeniz, “Kadınlar evliyse ya da çocuğu varsa mücadele alanından uzaklaştırılıyor. Ben buna karşı da mücadele ettim. Bu mücadele içinde var olmak isterseniz ikisi birden yürüyebiliyor. Ben bu durumdan çok mutluyum. Çocuklarım da çok memnun. Hem kadın, hem Kürt, hem de Türkiye’de yaşamaktan kaynaklı haksızlıkla ve yok sayılmakla karşı karşıyasınız. Bunun için kadınlığı, anneliği kendinize gerekçe etmeyin” diyor.
Ali Rıza Aydeniz: Evde çocuklara ve ineklere bakmaya devam edeceğim
Aydeniz milletvekili olarak Ankara’ya gittiğinde eşi ve çocukları Diyarbakır’da yaşamaya devam edecek. Eşi Ali Rıza Aydeniz devreye girerek, “Ben evde çocuklara ve ineklere bakmaya devam edeceğim. Bizim hayatımız hiç değişmeyecek“ diyor. (BD/HK)