Adalet Bakanlığı bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmeleri sırasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri, Bakan Bekir Bozdağ'ı, hasta mahpusların portreleri ve "Hasta tutsaklar serbest bırakılsın" yazılı dövizlerle karşıladı.
Komisyon görüşmeleri sırasında HDP adına söz alan Batman milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, Bekir Bozdağ'a hasta mahpusların cezaevinden çıkmalarına "öldükten sonra mı" izin verileceğini sordu.
Tiryaki: "AKP yargı kurumlarını
kontrol stratejisi izliyor"
Tiryaki, Adalet Bakanlığı bütçesinin geneli üzerine yaptığı konuşmada "Adalet ve Kalkınma Partisi[nin] (AKP) yargı kararlarına saygılı davranmak yerine bu kararları ortadan kaldırmak için her yolu den[ediğini]" söyledi. "AKP yargıyla çatışarak bu sorunu çözemeyeceğini anlayınca yeni bir strateji geliştirdi, gerçek anlamda yargı bağımsızlığının temelini atmak yerine -ki böyle bir fırsatı, böyle bir olanağı, böyle bir gücü vardı- yargı kurumlarını kontrol etme yolunu seçti."
Tiryaki, "İktidara o kadar bağımlı bir yargı yaratıldı ki iktidara yakın olan hiç kimse yargılanamaz, soruşturulamaz, dokunulamaz görüldü" dedi.
Şenyaşar ailesinin katli
Tiryaki, AKP'lilerin dokunulmazlığına örnek olarak 2018 seçimleri döneminde Şanlıurfa'da AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız ve aile efradının Şenyaşar ailesine yönelik katliamından vekilin hiç bir şekilde soruşturulmayışını hatırlattı: "Şenyaşar ailesinin 3 ferdi katledildi. Saldırıdan 4 yıl 4 ay sonra bir iddianame hazırlandı ve o iddianamenin içerisinde de o gün orada olan milletvekili hakkında herhangi bir soruşturma işlemi yok [...] Neden? Çünkü olayın taraflarından birisi AKP milletvekiliydi."
Cezaevlerindeki hak ihlalleri
Tiryaki, "En önemli sorunların başında cezaevlerindeki hak ihlalleri[nin geldiğini]" söyledi.
"Sadece sağlık hakkı ve yaşama hakkı ihlaline uğramıyorlar; darp, tehdit, işkence, tek kişilik hücrede tecrit, çıplak arama, yemeklerin kötü, porsiyonların küçük olması, disiplin cezalarının keyfî biçimde uygulanması, kitap ve yayınların verilmemesi, toplatılması, keyfî ve sık yaşanan koğuş baskınları, keyfî olarak yazılara el konulması, sohbet hakkı, spor ve kültürel faaliyetlerin kısıtlanması, kaloriferlerin yanmaması, anneleriyle birlikte cezaevinde kalan çocukların ihtiyaçlarının gözetilmemesi, kantin fiyatlarının fahiş olması gibi onlarca sorun var."
Tecrit içinde tecrit işkencedir
"Tecridi biz bir insanlık suçu olarak görüyoruz. Hem ruhsal hem de bedensel acı verdiren bir işkence uygulamasıdır bu" diyen Tiryaki, "Yüksek güvenlikli S tipi cezaevlerinde tek [başlarına] tutulan mahpuslar[ın] günün bir saatinde başka bir yere havalandırmaya götürülüp sonra da geri getiril[diklerini]" anlattı.
"Tek kişilik yerde kendine ait bir havalandırma yok. Çamaşırlarını aynı odada, kaldıkları yerde asıyorlar. Bir kişinin 24 saat içinde tek başına tutulması bir işkencedir." dedi.
Tiryeki bu uygulamalarla Türkiye'nin "uluslararası sözleşmelere aykırı" davrandığını söyledi. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığı'nı "bu uygulamadan derhal vazgeçme[ye]" çağırdı.
İdari ve Gözlem Kurulu kararlarının mahpusların "neredeyse aldıkları cezanın tamamının cezaevinde çektirilmesine yönelik uygulamalara" yol açan kararlarını eleştirdi.
"intihar ettiği söylenenler hep
tek başına hücrede tutulanlar"
HDP'li Tiryaki, cezaevlerinde her gün, her hafta mahpusların öldüklerini anlattı: "Sayısı iki yılda 144... Sadece bu yıl 63 tutuklu ve hükümlü yaşamını yitirdi. 2021 yılında 52 kişi yaşamını yitirmişti. Ayrıca, tahliye olduktan çok kısa bir süre sonra yaşamını yitirenler de var." dedi.
Tahliye edilenlerin, "Tedavi olmaları imkânsız olan bir aşamaya geldikten sonra tahliye edildikleri için" öldüklerini anlattı. "Cezaevlerinde intihar olayları [nı] şüpheli ölümler olarak görüyoruz" dedi: "Yaşamını intihar etmek suretiyle sonlandırdığı iddia edilen mahpusların cezaevinin hukuk dışı uygulamaları yüzünden intihara sürüklendiğine inand[ıklarını]" dile getirdi ve ekledi.
"Ayrıca, cezaevlerinde şüpheli şekilde yaşamını yitiren ya da intihar ettiği iddia edilen mahpusların çoğu hukuka aykırı şekilde tek başına hücrelerde tutulan mahpuslardan oluşuyor."
Hasta mahpuslar
Cezaevlerinde 504'ü ağır olmak üzere bin 605 hastanın olduğunu hatırlatan Tiryaki, "Serdal Yıldırım, belden aşağısı felçli, yüzde 98 engelli olarak tekerlekli sandalyeye bağlı olarak yaşıyor, tahliye edilmiyor; Engin Aktaş, 2 eli yok, KOAH hastası, tahliye edilmiyor; Mehmet Emin Özkan, bugüne kadar 5 kez kalp krizi geçirdi, 'Cezaevinde kalamaz' raporu olmasına rağmen serbest bırakılmıyor. Resimlerini gördüğünüz bütün mahpuslar yaşam savaşı veriyorlar. Sayın Bakan," dedi ve Bozdağ'a sordu: "Buu kişilerin öldükten sonra mı cezaevinden çıkmalarına izin vereceksiniz?"
Cezaevlerinin en ciddi sorunu: Tecrit
Türkiye'nin en ciddi sorununun tecrit olduğunu söyleyen Tiryaki, tecrit sorunun inanların bir, ya da üç kişilik yerlerde tutulmalarından ibaret olmadığını vurguladı: "Anayasal ve yönetmelikle güvence altına alınmış haklarını kullanmamalarından söz ediyoruz" dedi.
Tiryaki 5275 sayılı yasanın avukat ve noterle görüşme hakkını, aile yakınlarının hükümlüyü ziyaretini düzenleyen maddeleri ve "Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik"in avukat, arabulucu ve diğer görüşülmesi usulden olan kişilerle görüşmeleri düzenleyen hükümlerini vurguladı ve sordu: "Peki, gerçekten yasanın ve yönetmeliğin bu hükümleri uygulanıyor mu?" Tiryaki yanıtı kendisi verdi: "Sayın Bakan, İmralı Cezaevi'nde bunun uygulanmadığı çok açık. Avukatlar ve aileler her hafta Bursa savcılığına başvurarak izin istiyorlar. Bakın, böyle bir izin yükümlülükleri yok, hafta içi mesai saatleri içerisinde sadece cezaevine gidip görüşebilmeleri gerekirken savcılık iznine bağladınız ve savcı da ya cevap vermiyor ya da aradan yıllar geçtikten sonra görüşmelerini bir biçimde yasakladığını söylüyor."
"Adalet Bakanlığı tecrit
konusunda bir an önce adım atmalı"
Tiryaki Öcalan'ın 11 yılda yalnızca 5 görüşme yapabildiğini en son avukat görüşü üzerinden de üç yıl geçmiş olduğunu belirtti. İmralı'ya Mart 2015 döneminde nakledilen Konar, Yıldırım ve Aktaş'ın ise yedi yıldır hiçbir şekilde avukatlarıyla görüşemediklerini, 8 yılda yalnız beş aile görüşü yapmalarını izin verildiğini açıkladı.
Tiryaki "23 yılı aşkın İmralı tarihinde yalnızca 2 kez telefon görüşmesine olanak tanıdınız; bunlardan bir tanesi Kovid dönemiydi, bir diğerini de Sayın Öcalan'ın yaşamını yitirdiğini dair haberler üzerine verdiğiniz." dedi ve ekledi: " Bu mutlak şekilde tecrittir; 5275 sayılı Yasa'nın, Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik'in, uluslararası sözleşmelerin yok sayılması anlamına gelmektedir."
Tiryaki "CPT raporlarına da konu olmuş bu konuda Adalet Bakanlığının bir an önce adım atmasını bekliyoruz." dedi.
(AEK)