Hazar Denizi, iklim krizi ve kirlilik nedeniyle ekolojik tehditlerle karşı karşıya.
Kuzeyde Kazakistan, kuzeybatıda Rusya, batıda Azerbaycan, güneyde İran, doğuda ise Türkmenistan ile çevrili Hazar Denizi, en büyük kapalı su havzası olarak dünyadaki iç suların yaklaşık yüzde 40'ını barındırıyor.
Kapalı bir deniz olması ve nehir akıntılarıyla beslenmesi sonucu okyanus suyuyla karşılaştırıldığında üç kat daha az tuz içeren Hazar Denizi, zengin yeraltı kaynaklarına da ev sahipliği yapıyor.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Kenan Aslanlı’ya göre, bu yüzyıl içinde denizin su sıcaklığı artacak ve oksijen seviyesi kritik seviyede düşecek.
“Su sıcaklığı artıyor”
Hazar Denizi'nde yaşayan pek çok canlı türünün aşırı avlanma, habitat tahribatı ve kirliliğin yanı sıra iklim krizinin tehdidi altında bulunduğunu söyleyen Aslanlı, Anadolu Ajansı muhabirine şunları aktardı:
“Hazar Denizi'nde su seviyesi durmadan azalıyor ve önümüzdeki 50 yıl içinde bu seviye daha da düşecek. Bu durum esas olarak Hazar Denizi'nin balık stokunun çoğunluğunu oluşturan kilke adı verilen hamsi benzeri küçük balıkların azalmasında gözlemleniyor.
“Küçük balıkların azalması onlarla beslenen daha büyük balıkların ve endemik fokların da azalmasına neden oldu. 20'nci yüzyılın başlarında Hazar fokunun sayısı yaklaşık 1 milyonken, günümüzde 110 bin ile 360 bin arasında değiştiği yönünde gözleme dayalı bilgiler var.”
“İşbirliği güçlendirilmeli”
Fosil yakıt çalışmalarının ve deniz kıyısına yakın sanayi üretim tesislerinin atıklarının arıtılmadan Hazar Denizi'ne dökülmesinin kirliliğe neden olduğuna değinen Aslanlı, sorunun çözümüne dair ise şunları kaydetti:
"Kıyıdaş ülkeler işbirliğini derinleştirmeli. Hazar havzasında ekolojik dengenin sağlanması için ilgili uluslararası kuruluşlarla da işbirlikleri kurulmalı. Çevrenin korunması sürecinde devletlerin yanında devlet dışı aktörlerin de önemli role sahip olduğu unutulmamalı.
"Kıyı bölgelerinde yaşayan insanların ekonomik ihtiyaçları ve küresel iklim değişikliği de göz önünde bulundurularak sahici bir eylem planı uygulanmaya başlanmalı." (TY)