* Fotoğraf: bianet
Hayvan hakları savunucularının 10 yılı aşkındır mücadele ettiği mücadele ettiği hayvan hakları yasası teklif taslağının nihayet AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulduğu duyuruldu.
Söz konusu taslakta, hayvanları öldüren, eziyet eden ve cinsel istismara maruz bırakanlara hapis cezası öngörülüyor. Cumhurbaşkanının talimatına göre, bu dönem Meclis kapanmadan hayata geçeceği belirtilen yasanın şu hali hayvan hakları savunucularına göre yeterli değil.
Konuşulmaya başladığından beri geçen uzun diliminde taslağın bir türlü yasalaşamayıp son anda Meclis kapanmadan aceleye getirilmesine ilişkin bianet’e konuşan Hayvanları Koruma Kurtarma ve Yaşatma Derneği (HAYKURDER) Başkanı Erman Paçalı, “Yasaya dair kamuoyunda çok uzun süredir bir beklenti vardı. Hükümet bunu oylayarak mümkün olduğunca erteledi. Artık toplumdaki beklenti bu gecikmeler ile tepkiye dönüşmeye başladığında da bir ‘baskın yasa’ koymaya çalışılıyor önümüze” dedi.
Hayvanlara Adalet Derneği Başkanı avukat Hülya Yalçın ise “Sırf bu konu kapansın diye apar topar bir yasa düzenlemesini asla istemiyoruz. Zaten en iyi haliyle bile hayvanları korumaktan uzakken, şimdi üstün körü bir çalışma ile oluşacak metin daha büyük sorunlara yol açacak” diye konuştu.
Paçalı ve Yalçın’ın hayvan hakları yasasındaki gecikmeden taslağın içeriğine ve bu içeriğin talepleri ne denli karşılayabildiğine ilişkin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
"Apar topar bir yasa istemiyoruz"
Anladığımız kadarıyla AKP aylardır ağırdan aldığı süreci bir anda hızlandırıp yasayı Meclis kapanmadan geçirmeyi planlıyor. Süreçteki gelgit durumuna ilişkin yorumunuz nedir?
Erman Paçalı: Yasaya dair kamuoyunda çok uzun süredir bir beklenti vardı. Hükümet bunu oylayarak mümkün olduğunca erteledi. Artık toplumdaki beklenti bu gecikmeler ile tepkiye dönüşmeye başladığında da bir "baskın yasa" koymaya çalışılıyor önümüze. Baskın yasadan kasıt ne? Aylarca üzerinde çalışılmış, ombudsman yapılmış, araştırma komisyonlarına konu olmuş süreçleri yok sayıp bakanlıkların görüşlerine dayalı ve beklentiyi karşılamayan bir oldu bitti yasası. Yasayı çıkartmak istememe sebeplerine bakmak gerekiyor. Yasa talep edildiği şekli ile çıkarsa belediyeleri yasal sorumluluk yükleyip zora sokacağından, rant ve istismar gruplarını yok edeceğinden öteleniyordu. Baskın yasa ile talep edilenler karşılanıyormuş gibi gösterilerek tam tersi mevcut mevzuatta olan haklar dahi geri alınıyor. Üzerine çok düşünülmüş olduğu muhakkak. İnce detaylara ve cümle arasına sıkıştırılmış ayrıntılara kurban ediyorlar hayvanları.
Hülya Yalçın: Hayvanlarla ilgili yasa çalışmaları çok geniş bir alanda, çok fazla dinamiği olan, birden fazla kurumu ve kuruluşu ilgilendiren bir yapıya sahip. Biri toparlansa öteki dağılıyor. Üstelik “hayvan” dediğimiz canlıların her biri ayrı yaşam formuna, şartlara ve türüne göre haklara sahip. Kanatlılar, toynaklılar, sürüngenler, eklem bacaklılar, sıcakkanlılar, yüzenler, yürüyenler gibi, saymaya kalksak listeler bitmez. Bu yüzden temel ve çok basit bir başlık altında çözüme ulaşmayı istedik bizler senelerce. Hayvanlara kötü muamele, işkence, tecavüz, canavarca hisle davranış ve öldürme fiillerinin “failin hapis cezasıyla cezalandırılması” şeklinde düzenlenmesini her aşamada ve hiç sektirmeden talep ettik. Ve umduk ki toplumumuz bu tür sapkın, acımasız ve ahlaksız kişilerin hapiste olmasından yana olacağı için bu düzenleme hemen çıkabilir. Bu kişilerin “cezalandırılmamasını” kim isteyebilir ki diye düşündük. Maalesef öyle olamadı. Olay ceza aşamasını da aşarak bütçe, sosyal kaygılar, hayvancılar insancılar gibi tuhaf mecralara taşındı. Hayvanlarla ilgili sorumluluklarını yerine getirmeyen kurumlar da hayvanın yaşama ve var olma hakkını çiğneyen şahıslar da cezasızlık kılıfıyla korundular.
Son günlerde yapılan açıklamaların da samimi ve hayvanlardan yana yararlı bir düzenleme olmadığı ortada. Hayvanlarla ilgili bir kanundan bahsediyorsak, açıklanan her düzenlemenin oh nihayet dedirtecek, ihlalleri önleyici, toplumdaki kaosu durdurabilecek şekilde olması gerekir. Oysa tam tersi, hepimiz büyük bir “köpek sürek avı ve köpekleri yok etme” süreci olacağını çok iyi biliyor ve korkuyoruz. Yıllardır kanun dediğimizde ateş kazanının hemen yanında hep köpekler oluyor çünkü. Hep söylerim “köpekler, hayvan hakları mücadelesinin sarı öküzleridir”. Köpekleri kurtaramaz, koruyamazsak hayvan haklarına dair başka bir iddiamız olamaz, olsa da çok boşta kalır artık. Çünkü hemen yanıbaşımızda gözümüzün önünde bizimle yaşayan canlılar onlar.
Yıllardır “haftaya kesin”, olmadı “öbür ayın ortasında tamamdır” açıklamaları ile oyalandığımız için Meclise getirilme süreci konusunda bir fikir söylemek zor. Her an gelebilir de hiç gelmeden yine kadük kalabilir de. Sırf bu konu kapansın diye apar topar bir yasa düzenlemesini asla istemiyoruz. Zaten en iyi haliyle bile hayvanları korumaktan uzakken, şimdi üstün körü bir çalışma ile oluşacak metin daha büyük sorunlara yol açacak. Bunca yıl bekledik, biraz daha bekleriz. Sırf yasa çıktı densin diye uygulanabilirliği olmayan, herkesin şikayet edeceği, toplumun hiçbir kesimini memnun etmeyecek ve hayvanların daha feci şartlara itilmesine sebep olabilecek sözde bir yasal sonuç istemiyoruz. Bunun sonuçları çok ağır olabilir.
"Katliam yasası olacak"
Hayvan hakları savunucuları olarak sizler 11 Mart’ta Meclis'te yasa ile ilgili düzenlenen bir toplantıya katıldınız. Erdoğan'a sunulan taslağın medyaya yansıyan ilk taslaktan bir farkı var mı? Ankara’daki görüşme doğrultusunda taslak üzerinden değişiklikler yapıldı mı?
Erman Paçalı: Yasaya dair taslak hiçbir zaman STK'lar ile paylaşılmadı. Neden? Madem STK'lar ile istişare edilerek hazırlanıyor, madem toplumsal beklenti göz önünde bulunduruluyor, sır gibi saklamak niye? Mecliste yapılan görüşmelerde de taslak bize açılmadı. Sadece iktidar vekillerinin sözlü olarak beyan ettikleri kadarını biliyorduk o gün de... İtiraz ettik. Böyle olmaması gerektiğini belirttik. Bizden alkış beklediler. Ne olduğunu görmediğimiz bir taslağı alkışlayabilmek mümkün mü? Hayır. Gelinen noktada da görüyoruz ki kaygılarımız yersiz değilmiş. O gün konuşulanlar, bugüne dek konuşulanlar ile bugün iyi bir yasa gibi anlatılan ama içeriğinden bahsettiklerinde hiç de öyle olmadığını gördüğümüz bir taslak sunuldu Cumhurbaşkanına... Kamuoyuna ayrıntıları açıklanan maddelerin STK'ların talepleri ve kamuoyundaki beklenti ile uzak yakın ilgisi yok. Bu bir katliam yasası olacak.
Hülya Yalçın: Cumhurbaşkanı’na sunulan metinde bir sorun olduğunu sanmıyorum. Ancak kendisine ulaşana kadar metnin sonuç ve boyutları hakkında ne kadar doğru ve adaletli bilgilendirildi bu tartışılır. Cumhurbaşkanı hayvan sevmeyebilir ama “topluca öldürün” demeyeceğini de biliyoruz. Sonucun toplu katliamlara varacağını öngöremeyebilir, kendisine ulaşan aradaki ekipler konusunda kesinlikle endişeliyiz. Elbette kadrosuna ve yakınında çalışanlara güvenecek. İşte biz tam o noktada tıkanıyoruz. Değişiklikleri “Aman efendim şu böyle iyi olacak, şurası kötüdür, hayvan severler de hiçbir şeyden memnun olmuyor, en iyisi bu” diyerek sunan günlük çalışma ekibinin sözüne karşı bizler. Dürüstçe kendimizi de eleştirelim; tutarlı, tek ses, adaletli ve samimi bir hayvan hakları savunusu yok ülkemizde. Herkesin iki köpek bir kedi kuyruğuna dokunduğu anda “her şeyi ben bilirim, yağdırın paraları, burada hayvan var” demeye çok yakın durduğu ve birbirinin canına okumaya çalıştığı bir kitleyiz maalesef. İşte tam da bu nedenle bloke olup kalıyoruz.
Bunlar belki çoğu kişiyi kızdıracak ama gerçek bu. Gözümüzü gönlümüzü elimizi hayvanda tutup, düzgün ve kararlı bir mücadele veremediğimiz sürece de Cumhurbaşkanına giden güçlü tek bir ses olmamız zor görünüyor. O halde aracıların insafına kalıyor hayvanlar. Umarım anlatabilmişimdir. Bu nedenle değişiklikler neler bilmiyoruz ama mutlaka yapılmıştır, çünkü tartışmalı konular fazlaydı. Bizimle hiçbir aşamada taslak metin paylaşmayı tercih etmediler. Sözlü ve basın üzerinden açıklamalarla sürdü bilgilendirmeler. Bu nedenle de hep oynak bir zeminde kaldık. En basiti, beslenecek hayvan sayısı belirlenecek mi belirlenmeyecek mi konusunda neredeyse her hafta değişik açıklamalarla boğuştuk. Nabız yoklar gibi bir durumdu. Hala da belirsiz.
"Sonucu bilemiyoruz, endişeliyiz"
Taslak yasalaştığı takdirde, içeriğine dair fikir sahibi olduklarımızı düşünürsek şayet, bütün hayvanlar için gerçekten yeterli olacak mı?
Erman Paçalı: En önemli konu cezasızlıktı mevcut mevzuatta. Bu yasa ile 6 aydan başlayan 4 yıla kadar uzanan hapis cezaları öngörülüyor. Bu denli açık makaslı cezalarda hakimin üst sınırdan ceza vermesini beklemek hayalciliktir. Herkes biliyor ki bugüne dek kesilen ama tahsil edilmeyen para cezalarından verilen ama yatarı olmadığı için uygulanmayan hapis cezalarına gidiliyor. Yani cezasızlık devam ediyor. Ayrıca mevcut mevzuatta sokak hayvanlarının beslenmesine engel olmak suç iken yeni yasa belediyelerin oluşturacağı besleme odaklarında besleme serbestliği vererek gerisini kısıtlıyor. Ne demek bu? Belediye besleme odağı olarak şehir dışlarında noktalar oluşturursa şehir içindeki hayvanların beslenmesi engelleneceği için 6. madde dolaylı olarak delinmiş olacak. Şehir içinden alınan bir sokak köpeği geri bırakılırken besleme noktası bulunmadığı gerekçesi ile belediyenin şehir dışına kuracağı besleme odaklarına yani ormanlara bırakılacak. Yasaklı ırk kavramı değişecekti. Çenesi güçlü hayvanlar agresif yetiştirilerek silah olarak kullanılıyorsa bu hayvanın değil hayvan sahibinin suçudur. Ruhsatlandırılarak yasal sorumluluk ve ceza sorumluluğu sahibine yüklenecekti. Ne değişti? Hayvanı istismar edene ceza öngören bir düzenleme yok ama yasak ırk kavramı devam ediyor. Mevcuttakileri 6 ay içinde kaydettirin diyor. 6 ay sonra yine yasak ırk olarak devam. O zaman ne değişiyor? Hiçbir şey.
Hayvan deneyleri, yunus parkları, hayvanat bahçeleri, dövüşler, sirkler son bulacaktı. Nerede kaldı bu vaatler? Petshop satışı durdurulacaktı, internet satışının önü açılıyor. Niye? Neyi onarıyor şimdi bu yasa bu haliyle? Bu düpedüz aldatmacadır. Sorunu çözmek yerine krizi büyütmektir. Üstelik detaylar sokak hayvanları için iyileştirme değil ölüm getiriyor. Sürgün getiriyor. Açlık, sefalet, katliam getiriyor. Böyle olmasa bu yasa taslağı STK'lar ile tartışılırdı. Saklanmazdı. Gizlenmezdi. Baskın yapar gibi getirilmeye çalışılmazdı. Bunu nasıl okumak gerekiyor? Neyi gizlediler? Var mı bunun makul bir izahı? Cumhurbaşkanına da STK'lar ile görüştüklerini, kamuoyu beklentisine uygun bir tasarı hazırladıklarını, uzlaşı zemininde bir yasanın ortaya çıktığını söylüyorlar. Kandırıyorlar. Cumhurbaşkanı önüne konan taslağın beklenilen ile ilgisi dahi yok ama Cumhurbaşkanı beklentiyi karşılayan bir taslak var sanıyor önünde.
Hülya Yalçın: Hükümetin kamuoyuna ve yayın organlarında açıkladıkları kendi metinleri üzerinden konuşuyoruz her zaman. Ama dediğimiz gibi biz bu metni bütün olarak hiç görmedik. Duruma göre bazı başlıklar üzerinden bildirim yapılıyor. Bu nedenle köklü bir değişiklik olduğunu sanmıyorum ama küçük değişiklikler olabilir. Bilemediğimiz için sonuçlarının ne olacağına dair endişelerimiz var. Malum, kanunda ve/veya, bir virgül, bir de da bile anlamı tamamıyla değiştirebiliyor. Şeffaf bir süreçte birlikte çalışabilseydik keşke. Meclis Araştırma Komisyonu raporu bu şekilde kapsamlı ve güzel bir çalışma oldu ama, neredeyse etkisiz hale getirildi açıklamalarla.
"Hak" değil "koruma"
Son olarak, yeni tasarıda "hak" yerine "koruma" ifadesi tercih ediliyor. Bunun hükümetin hayvana bakış açısıyla bir bağı var denilebilir mi?
Erman Paçalı: Hükümet hayvanların aklı, iradesi, seçme hakkı ve kendisine verilen hakkı kullanma yeteneği bulunmadığı gerekçesiyle “hak” yerine “koruma” ifadesini kullanıyor. Oysa bilim hayvanların aklı, bilinci, iradesi olduğunu kanıtladı. Cambridge Bilinç Deklarasyonu gerçeği var. Hayvanların aklı, iradesi olduğunu inkâr etmek sömürünün devamını tesis için işlerine geliyor. Alınıp satılmasını, kolayca katledilmesini mümkün kılıyor. Mezbahada canı alınmak istenen hayvanın nasıl direndiğini gördünüz mü hiç? Nasıl bağırdığını, kaçmak istediğini duydunuz mu? Bunu reddetmek demek irade ve bilinci reddetmek. Hayvanların yaşamayı seçmek için çırpınışını görmeyip iradesi, seçme hakkı yok demek akıl dışıdır. Bıraksanız koşarak kaçacak hayvanı iradesiz saymak gerçeği reddetmektir. Ayrıca Hayvanlar eşya/mal olmaktan çıkarılıyorsa internette, petshopta satılamaz, para için veya “gelenek” diyerek zorla dövüştürülemez, yarıştırılamaz, esir edilerek köle gibi sergilenemez, taşıt aracı olamaz! Nasıl hayvanı mal olmaktan çıkarıyor o halde bu tasarı? Kendisi ile çelişen, kendisini de bilimi de inkar eden bir düzenleme ile felakete adım adım gidiliyor.
Hülya Yalçın: Bir kanunun adı elbette önemlidir ama, içeriği ve uygulanabilirliği çok daha önemlidir. Bizim hukukumuzda haklar ve doğal olarak borçlar insanlar içindir. Beşeri kanunlar böyle düzenlenmiştir. Ve biz de beşeri kanunlarla düzenliyoruz sosyal hayatımızı. Bunlardan daha üstün olan “doğa kanunları” ise insanı da beşeri kanunları da kapsayan ve temeli “yaşama hakkı” olan asıl kanunlardır. Tasarıda hak ya da koruma denmesinin tartışma konusu olmasını çok gereksiz buluyorum. Esas olan hayvanları hayatta güvende ve doğal yaşam süreçlerine uygun şekilde yaşatabilmek ve kendi türümüzün kötülüklerinden koruyabilmek.
İsim tartışmasını, hele de hayat memat meselesi olacak kadar karmaşanın yaşandığı bu düzeyde çok gereksiz buluyorum. Sadece 5199 Sayılı Kanun dense ne fark eder, koruma ya da hak dense ne olur. Başvuru yolları açık ve net olarak düzenlenmiş, adalete kolay erişmeye uygun, hayvanı tanıyan ve doğası dahilinde korumaya elverişli maddeler olsun; ihlal fiillerini açık ve dolandırmadan uygulamaya uygun olsun yeter.
Taslakta ne var?Erdoğan’a sunulan teklif taslağından basına yansıyan ve öne çıkan bazı maddeler şöyle sıralanıyor:
|
(TP)