"Cumhurbaşkanlığı meselesi üzerine çıkarılan gerilimin Hayrünnisa Gül üzerinden götürülmesinin kendisinin kişilik haklarına karşı büyük bir ihlal olduğunu düşünüyorum. Bu tartışma Hayrünnisa Gül’ün başörtüsüne indirgenirken aslında şu yapılıyor: kadın bedeni daha farklı tartışmaları yapacak düzeyde olmayan siyasetçilerimiz tarafından araçsallaştırılıyor ve cumhurbaşkanlığı kurumunun yetkilerine dair tartışmalar ve Abdullah Gül’ün yetileri bir başka bahara erteleniyor."
Kültür ve Siyasette Feminist Yaklaşımlar Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Özlem Aslan Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adaylığının açıklanmasından sonra eşinin başörtülü olması dolayısıyla başlayan tartışmayı bianet'e böyle değerlendirdi.
"Konuşulması ve çözülmesi gereken birçok problemi olan bir toplum, ciddi meseleleri sabun köpüğü meselelerle örten siyasetçilerin kurbanı oluyor. Siyasetçiler bunu yaparken de kadınları kullanıyor."
"Hayrünnisa Gül'ün kişisel özellikleri yok sayılıyor"
Gerilimin tarihsel süreç içersinde okunması gerektiğini söyleyen Aslan, Cumhuriyetin kadını özgürleştirmek adına attığı adımların "tepeden inme" olduğunun altını çizdi.
"Hayrünnisa Gül kendisinin değil eşinin aday olduğu bir makam üzerinden yine kendisinin diğer bütün özellikleri dışında başörtüsü üzerinden tartışılıyor. Bu bağlamda, bir feminist olarak ben, başörtüsünün takılması gerektiği düşüncesini savunmayacağım gibi takılmaması gerektiği gibi yine zorlama içeren bir düşünceyi de benimsemiyorum."
Cumhuriyet döneminde toplumu ve devleti "muassır medeniyetler" seviyesine taşımak için uygulanan projelerin "olanı" gözardı ederek "olması gereken"i pratiğe taşımaya çalıştığını vurgulayan Aslan, Türkiye'de kadınların ve erkeklerin bu süreçlere çağrılışının farklı olduğunu ifade etti.
"Resmi ideoloji kadını simge haline getirdi"
"Resmi ideoloji erkekleri ulusun birebir özneleri olarak çağırırken kadınları da erkeklerden oluşan ulusun anneleri ve eşleri olarak çağırdı. Bu roller kapsamında kadınlar ulusun birebir öznesi olmaktan çok onu muassır medeniyetler seviyesine taşıyacak erkek öznelerin eve geldiklerinde hoş sohbet edebilecekleri kadar bilgili, pratik ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar becerikli ve çocuklarını yetiştirebilecek kadar da şefkatli, fedakar ve modern olmalıydı."
Bu tipoloji Aslan'a göre kadını Cumhuriyetin modernliğinin simgesi yapıyordu.
"Resmi ideolojinin çizdiği modern kadın tipolojisinde başörtüsünün yeri yoktu. Bunun başlıca nedeni Osmanlı İmparatorluğu geleneğini tarihe gömmek isteyen yeni cumhuriyetin kurucularının yüzlerini batıya dönmüş olmaları ve başörtüsünü de artık unutmak istedikleri geçmişlerini hatırlatan bir simge olarak kodlamalarıydı." (GG)