Aklın değil bedenin savaşı
Beden odaklı bu fikirler, feminizme karşı saldırılara göre şekilleniyor. Entelektüeliteye tepki olarak fiziksel unsurlara vurgu yapılıyor. Sanki kadınlar "Feminist teoriyi çöpe atın, benim yapacak işim var", der gibiler. Ben feminist olmadığını, feminizmin onları hiç ilgilendirmediğini söyleyen pek çok liseli kızla tanıştım ama aynı kızlar basketbol bursu kazanıyorlar ve okulda kızlardan oluşan bir futbol takımı kurmak için savaş veriyorlar. Feminizm bu kadar kötü bir etiket nereden aldı ki? Susan Faludi, Backlash adlı kitabında bu sorularına yanıt veriyor ama genç atletlerimizin onun kitabını okuyacağını düşünmek zor. Feminist teoriye tahammül edemiyorlar ama feminist pratiği benimsiyorlar. Kadın hakları savunuculuğu aklın savaşı değil, bedenin bir savaşı haline geldi.
Kadın olduğunuzu unutmayın!
ABD'nin Bayan Futbol Takımı Dünya Kupası'nı kazandığında bütün ulus coştu. Futbolun dünya çapındaki popüleritesine bakıldığında, Amerikalılarca çok sahiplenildiği düşünülemez. Ama, her ne hikmetse, son yirmi yıldır beden eğitim derslerinde kadınlara futbol oynamaları için epey cesaret veriliyor. Galiba bunun nedeni futbolun kasksız filan oynanması, özel ekipman gerektirmemesi ve okul bütçesine yük olmaması. Erkek takımının kaybettiği yerde, kadınların takımı kazandı. Bu da, şu küresel zamanlarda ABD için milli gurur kaynağı oldu. Ancak, izleyicilerin konuştukları oyunla ilgili değil, başka durumlarla ilgili anlar oldu. Örneğin kadın futbolcu Brandi Chastain'in formasının üstünü çıkarıp sportif sütyeniyle sahada koşması herkesin aklında kaldı. Basının sık kullandığı görüntü de buydu. Mesaj açık: Bir spor kahramanı olmanıza söyleyecek sözümüz yok ama kadın olduğunuzu da hiç unutmamalısınız.Bu mesaj, erkekleri taçlandırıyor, agresif kadınların tehditini azaltıyor ve kadınlara sürekli olarak onların hala cinsel nesneler olduklarını hatırlatıyor.
Futbolcu Barbie
Bayanlar Futbol Takımın'nın zaferinden bir kaç ay sonra, Futbolcu Barbie piyasaya sürüldü. hatta atletik giysileriyle bir Nascar Barbie'si bile üretildi. Reklamlar sporla ilgilenen kızları göklere çıkardılar. Futbol oynayan kızı olan annelerin koltukları kabardı. Yani, sporla ilgilendiğiniz sürece "kız" olmak harika bir şey di.
Kadın tenisçiler gündemde
Son dönemlerde tenis de yeni futbol olmak üzere. Erkek tenis dünyasında bir güç kaybı var çünkü ünlü oyuncuların büyük bir kısmı otuzlu yaşlarında ve parlak dönemlerini çoktan geçirdiler. Bu durumda kadın tenisçiler gündeme daha fazla geliyor. Williams kardeşler, Wimbledon'da birbirlerine karşı oynadıklarında ne büyük bir ilgi görmüşlerdi. Turnuvanın da, maçın da galibi Venüs ve onun küçük kızkardeşi Serena'nın karşılaşması büyük izleyici çekmişti. Bir de tabii Anna Kornikova var. Anna Kournikova açık saçık görüntülerinden sonra öteki "yeteneklerini" kanıtlamak için bir de bol sıfırlı reklam kontratlarına imza attı. Bir arama motorunun verdiği bilgiye göre, "Anna Kornikova", Web'de en çok arama yapılan terimlerden biri. Teniste doğru düzgün başarısı yok ama görüntüsüyle büyük ilgi topluyor. Kornikova, sadece atletik görünüm ve başarıya dayalı bir kadın hakları savunuculuğunun tehlikelerini ortaya koyan bir simge gibi de ele alınabilir.
Bencil feminizm!
Ancak, feminizm o kadar zorlu bir mücadele gerektiriyor ki, spor farklılık arayan kadınlar için tek güvenli gösteri alanı gibi görünüyor. Sporda tek bir zafer, sizi toplumda hemen kabullenilebilir kılıyor. Ama bu, kadın hakları savunuculuğu filan değil. Böylesi bir kabullenilmenin içinde somutluk ve kalıcılık yok. Bu tarz bir kadın hakları savunuculuğu, geçmişteki feminist mücadelenin meyvelerini yiyor ama geleceği hiç mi hiç düşünmüyor. Bu tür bir kadın hakları savunuculuğuna olsa olsa "bencil feminizm" denir.
Süper kahramanlar
Fiziksel güç ve feminizm üzerine yapılan vurgular örgütlü spor dallarıyla sınırlı kalmıyorlar. Kadınların süper kahraman olması da artık daha sık görülen bir şey. Charlie'nin Melekleri filminde Lucy Liu, Cameron Diaz, ve Drew Barrymore göğüslerinin hoplaması veya saçlarının bozulmasıyla pek ilgilenmiyorlar. Xena: Savaşçı Prenses, Lucy Lawless'ın muhteşem oyunculuğuyla milyonları TV başına çekiyor ve feminizm ile beden ilişkisi üzerine tartışmalar başlatıyor. Televizyonlar kızlara dövüşmeyi öğreten programlar yayımlıyorlar. Hatta çizgi filmlerde bile dövüş eden kadın kahramanlar var.
Beden sonsuza kadar sürmez ama felsefi yaklaşım ebedidir
Gerçek şu ki, bedene, forma, performansa yapılan vurgular gerçekçi değil. Çünkü bedenler yaşlanır, sakatlanır, zarar görür.Beden sonsuza dek sürmez ama felsefi yaklaşım ebedidir. Feminist düşünceyi kurumsal sporsorluklar eşliğinde gelişirken görmek, kadınların bedenlerinin sadece reklamlarda kullanılan araçlar olarak görmekten daha zor. Kadın sporcularla sadece kazanan takımlarda oynamaları nedeniyle değil, düşünen, yazan, tartışan kadınlar için de kazanmaları nedeniyle de ilgilenelim. Bir de bu gözle bakalım. Onların feminist kökleri ve geleceklerini takdir edelim. Ben tek bir kadının bile spor arenasına nasıl çıkabildiğini, o noktalara nasıl gelindiğini unutmasını istemem. Eskiden beri simgeleşmiş ve hep yanlış değerlendirilmiş sütyen yakan eylemci feministler olmasa, onlar o sporcu giysileri içinde zor dolaşırlardı...