Haberin İngilizcesi için tıklayın
Bayrampaşa Cezaevine 19 Aralık 2000’de “Tufan” planı kapsamında düzenlenen Hayata Dönüş Operasyonu’yla ilgili Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın 36. duruşması dün görüldü.
12 kişinin hayatını kaybettiği Bayrampaşa Cezaevi’yle ilgili operasyona katılan askerlere açılan davanın son duruşmasında, 2003 yılında soruşturmayı yürüten savcılığa yazılan ve ölümlerin sorumlusunu işaret eden bir mektup gündeme geldi.
Avukat Güçlü Sevimli bianet’e yaptığı açıklamada, o dönem yazılan mektubun “Ali Er” isimli bir kişi tarafından imzalandığını, daha önce ifade veren bir sanığın adının da Bayram Ali Er olduğunu bu sebeple aynı kişi olup olmadıklarını mahkemenin araştırmasını istedi.
Bilirkişi yazı ve imzayı inceleyecek
SEGBİS ile iki duruşma önce ifade veren Bayram Ali Er mektubu kendisinin yazmadığını söylerken, mahkeme son duruşmada avukat Sevimli’nin talebini kabul ederek sanık Er ile mektuptaki el yazısı ve imzanın karşılaştırılıp incelenmesine karar verdi:
“Sanık Bayram Ali Er’in imza ve yazı örneklerinin alınması için bulunduğu yer mahkemesine talimat yazılmasına, yanıt geldiğinde dosyaya fotokopisi sunulan belgenin aslının temini ile imza ve yazı incelemesi yaptırılması için bilirkişiye tevdiine karar verildi.”
Mektupta ne yazıyordu?
Operasyondan üç yıl sonra, o dönem soruşturmayı yürüten Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan ve Ali Er imzalı mektup, “Bu konu hakkında size bilgi vermeyi insani, vicdani görev addettik” diye başlıyor.
Hayata Dönüş Operasyonu’nun birlik komutanı olan Albay Burhan Ergin’in o dönemde Diyarbakır, Silvan’da jandarma birlik komutanı olduğu ifade edilen mektupta, Ergin’in operasyon sırasında Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş komutanı olduğu belirtiliyor ve ölümlerin de sorumlusu olduğu iddia ediliyor:
“Hayata Dönüş Operasyonunu bizzat kendisi yönetti. Bütün cezaevlerinde ölüm olaylarının baş faili ve ölüm emirlerini veren kendisidir. Biz arkadaşlarla bu operasyonda görev aldık. Ölüm emrini Albay Burhan Ergin vermiştir.”
TIKLAYIN - Albay Ergin: “Tufan Planını” Biz Uyguladık
O dönem kimliği araştırılan Ali Er, beyan ettiği adreste olmadığı için bulunamamıştı.
“Tufan”ın telsiz kodu “atmaca” mı?
Duruşmada ayrıca, önceki duruşmalarda istenmiş olan, “Tufan” planının uygulandığı operasyonun telsiz konuşmalarının tekrar istenmesine hükmedildi.
Müdahil avukatların talebi üzerine mahkeme, Jandarma Komutanlığına yazı yazarak telsiz konuşmalarını istemişti. ancak gelen cevapta, İl Jandarma Komutanlığına başvurulması yazıyordu.
Dünkü duruşmada avukatlar, sanıklara tekrar telsiz kodunu bilip bilmediklerini sordu. Sanıklardan biri, kodun “atmaca” olabileceğini söyledi.
Avukat Sevimli, dosyaya giren belgelerin birinde de “atmaca” ifadesinin geçtiğini belirterek mahkemeden tekrar talepte bulundu. Bu talebi de kabul eden mahkeme, o günkü konuşmalarla ilgili telsiz kodunun bildirilmesi için Ankara Özel Asayiş Birliğine yazı yazılmasına karar verdi.
Sevimli, kodun beyan edilenle aynı çıkması durumunda bazı bilgilerin ortaya çıkabileceğini, telsiz görüşmelerinin dökümüne ulaşmanın mümkün olabileceğini, kimin ne konuştuğunun ve kimle görüştüğünün anlaşılabileceğini ifade etti.
“Operasyon dört kişiyle mi yapıldı?”
İfadesi alınan sanıklardan, Ankara Özel Asayiş Birliğinden emekli Uzman Çavuş Hidayet Yorgancı, hem 2006 yılında hem de 2013’te verdiği iki ayrı ifadede, operasyonun düzenlendiği hapishaneye, astsubaylar Süreyya Yalçınkaya ile Zafer Sabancı’nın girdiğini söylemişti.
Yorgancı dün mahkemede verdiği ifadede ise Süreyya Yalçınkaya’nın cezaevine girmediğini, sadece Zafer Sabancı’nın operasyonda bulunduğunu söyledi.
Müdahil avukatlar ise Zafer Sabancı’nın öldüğünü hatırlatarak, sanığı, “suçu ölen kişiye yıkmakla” suçladı.
Avukat Sevimli, mahkeme heyetine, “sanıkların yalan söylediğini, çoğunun hapishane içine girdiklerini de kabul etmediğini” söyledi, “Dava boyunca sadece dört kişi cezaevi içine girdiğini kabul etti, bütün operasyon dört kişiyle mi yapıldı?” diye sordu.
“Zamanaşımı tehlikesi var”
Sevimli ayrıca, davanın 19 yıldır sürdüğünü, zamanaşımına girme tehlikesi bulunduğunu ifade etti.
Mahkeme müdahil avukatların taleplerini kabul ederek telsiz kayıtlarının tekrar istenmesine karar verdi. Avukatların itirazına rağmen de bir sonraki duruşma, dört ay sonrasına, 10 Temmuz 2019’a bırakıldı. (AS)