bianet cezaevlerinde düzenlenen "Hayata Dönüş" operasyonunun 7. yıldönümünde, operasyon öncesi cezaevlerindeki ölüm oruçlarının sonlandırılması için arabulucu olan heyette yer alan Prof. Dr. Gençay Gürsoy ve gazeteci Oral Çalışlar'la konuştu.
Çalışlar "Devlet cezaevlerinde solu bitirmeye kararlıydı. Cezaevindekiler devletin uzlaşmak yerine böylesi bir operasyonu yapabileceğini hesaplayamadılar", Gürsoy ise "Dink cinayeti, Şemdinli davası, rahip cinayetleri... Hayata dönüş operasyon örnekleri devam ediyor" dedi.
121 ölüme neden olan "hayata dönüş" operasyonu
19 Aralık 2000'de "insan hayatını kurtarmak" iddiasıyla yapılan cezaevi operasyonunda 2'si asker 32 kişi hayatını kaybetti. Operasyon sonrasında süren eylemler sonucunda, 121 kişi, başta ölüm orucu olmak üzere çeşitli nedenlerle yaşamını yitirdi.
Çalışlar: Devlet kararlıydı
"O dönem ne yapılsaydı operasyonlar yaşanmazdı?" sorusuna gazeteci Çalışlar'ın cevabı şöyle oldu:
"Zordu. Çünkü devletin içindeki bazı kuvvetler kesinlikle cezaevini sistemini değiştirmek ve cezaevlerindeki 'sol harekete' son vermek, süreci F tipine götürmek istiyordu. Başbakan Bülent Ecevit ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk tereddütlüydüler, uzlaşmayla çözülmesine çaba sarf ettiler ama olmadı. Cezaevindekiler kendi güçleri hakkında tam olarak kestirimde bulunamadı. Böyle bir operasyonun devlet tarafından yapılacağı hesaplanamadı, akla gelmedi. Çünkü 1996'da ölüm oruçlarında devlet uzlaşma sağlamıştı. Belki de ona güvendiler."
Yedi yıl sonra Çalışlar hayata dönüş operasyonunu değerlendirirken "Hücre sisteminin yanlış olduğunu hep söyledik. İnsanları hücrelere kapatarak çözüm bulunamaz, çünkü hücre hak ihlalidir" dedi.
Özellikle tutukluların tek ya da iki kişilik hücrelerde tutulmasının yanlışlığına değinen Çalışlar tutuklu kimsenin hüküm giyene kadar masum olduğunun altını çizdi.
Avukat Behiç Aşçı'nın ölüm orucu sonucunda Adalet Bakanlığı'nın çıkardığı genelge de Çalışlar'a göre geçersiz; çünkü "Sadece bir cezaevinde uygulanıyor, genelde uygulanmıyor. Böylece verilen sözler de tutulmamış oluyor."
Gürsoy: Gelişme adına elimizde delil yok
"Bunca acının yaşanmaması için, insan yaşamına değer veren bir devletin, adalet, infaz mekanizmasında hakim olması gerekirdi" diyen Gürsoy umutlu değil.
"Bunun böyle olmadığını kanıtlayan çok örnek var, '19 Aralık' da onlardan biri. İşin ilginçliği bu kadar açık seçik bir eylemin sorumluları ortada yok."
Gürsoy "hayata dönüş" adı verilen operasyonu gerçekleştiren zihniyetin yeni örneklerini "Adalet mekanizmasına güveni sarsan olaylar" diyerek sıralıyor:
Gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesi, rahip cinayetleri, Şemdinli duruşmalarında sivil savcının başına gelenler, sivil mahkemelerin 39 yıla mahkum ettiği sanıkların askeri mahkemelerce serbest bırakılması...
"Bu kadar acılara mal olan bu olayın ne kazandırdığı, infaz sisteminde ne değiştirdiğine bakınca olan biten bir şey yok. Değişen ve iyiye giden bir şey olmamasını kaygıyla izliyoruz."
Gürsoy da Çalışlar gibi Adalet Bakanlığının F tipi'ne dair düzenlemeleri içeren genelgesinin gerekliliklerinin yerine getirilmediğini doğruluyor. (EZÖ/TK)