İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi Cezaevi Komisyonu’nun düzenlediği, "Çember: Ya içindesindir çemberin ya da?” fotoğraf sergisi sekizinci yılında, 19-22 Aralık cezaevi operasyonlarını konu alıyor.
Derneğin İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamındaki sergi,İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Kongre ve Kültür Merkezi'nde açıldı.
23 profesyonel fotoğrafçının ve sekiz tutuklunun fotoğrafları, İMO'nun ardından 19 Aralık'ta Sincan F Tipi Cezaevi'nin önünde, ertesi gün de Kızılay Yüksel caddesindeki İnsan Hakları Anıtı'nın önünde sergilenecek.
Öndül: Sergiyi cezaevlerine duyurmamız zorlaştrıldı
Serginin dün (16 Aralık) yapılan açılışında konuşan eski İHD Başkanı Hüsnü Öndül "etkinliğin cezaevlerinde duyurulmasında birçok zorlukla karşılaştıklarını, gönderilen mektupların tutuklu ve hükümlülere ya çok geç verildiğini ya da disiplin cezaları nedeniyle verilmediğini" söyledi.
"Etkinliğimizi bir şekilde duyursak da, bazı resimlere, cezaevi idareleri tarafından el konuldu ve bizlere ulaşması engellendi. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, çeşitli cezaevlerinden, elimize ulaşan resimleri sergimizde görebileceksiniz."
"Cezaevi haberleri haberlerini okurken düşünün"
"Hayat dönş" diye adlandırılan 2000'deki cezaevi operasyonlarıyla ilgili görüntü ve röportajlardan oluşan video gösteriminin ardından, o dönem Ümraniye Cezaevinde tutuklu bulunan Ayşe Kılıç yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Sürekli camlar taranıyordu ve bombalar atılıyordu. O çatışmada dört gün boyunca bir şekilde hayatta kalan arkadaşlarımız hastaneye gittikten 10 gün sonra nasıl öldüler? Cezaevinden çıkarken tek gördüğüm bize doğrultulmuş yüzlerce silahtı. O kadar çok gaz ve sinir bombası atılmıştı ki, dışarıya çıkarıldığımızda bile üzerimize sinen kokulardan baygınlık geçirenler oldu.
"Adli Tıp Raporu’nda askerlerin çatışma sırasında öldürdüğü belirtilmesine rağmen hâlâ bir askeri öldürmekten ve kamu malına zarar vermekten yargılandıklarını" hatırlatan Kılıç medyayı eleştirdi:
"Hükümlü ve tutuklular işkenceden sonra aileleriyle ve avukatlarıyla görüşene kadar yaraları iyileşmiş oluyor çünkü cezalar çifter çifter veriliyor. Bu nedenle lütfen 3 satırlık gazete haberlerini okurken biraz durup düşünün. İşkence devam ediyor.”
"Ne içindeyim çemberin ne de dışına çıkabiliyorum"
Cezaevindeki tecriti anlatan bir başka siyasi tutuklu Alihan Aldan, "Çemberin ne içine girebiliyorum, ne dışında kalabiliyorum. Bu çemberleri kırmak gerek" dedi.
"F tipi cezaevlerini fabrikalara benzetiyorum. Toplumsal yabancılaşma buradan başlıyor, topluma yayılıyor. İlk tecrit, cezaevlerinin şehirden uzak olması. Bunun amacı, kişileri değil, düşünceleri toplumdan uzaklaştırmak."
Sergiye eserleriyle katılanlar şöyle:
Ahmet Kuzik, Ali Öz, Ali Saltan, Asrail Özer, Cengiz Kahraman, Deniz Ersoy, Erdal Yazıcı, Ersin Alok, Gültekin Tetik, İbrahim Akyürek, İbrahim Demirel, İhsan Munzur, İsa Çelik, İzzet Kezer, Kemal Cengizkan, Köksal Kayhan, Kutup Dalgakıran, Mehmet Kaçmaz, Mehmet Özer, Mete Tuncer, Murat Güneş, Naki Demir, Nihat Karadağ, Nimet Arıkan, Özcan Yurdalan, Özlem Aydın, Sinan Kurtuluş Bilgenoğlu, Tahsin Aydoğmuş, Timurtaş Onan, Tolga Sezgin ve Zeynel Karabulut. (BT/BÇ)