Filmin gerçek oyuncuları yerlerini almışlardır. Kamera hazırdır. Yönetmenin "motor" dediği anda nikah memurunun yerine bu kez yetkisini memuru ile paylaşmayıp asli görevini kendisi yapacak olan belediye başkanı sahnededir.
Nikah
Mikrofonu alır eline ve başlar iki dilde (Kürtçe-Türkçe) konuşmaya:
" Birêz.... Tu bi îradeya xwe ya azad, birêz .... wek hevserê xwe qebûl dike?" (Sayın...kendi özgür iradenle, sayın .... evlenmeyi kabul ediyor musun?). Olumlu yanıtın akabinde, tekrar mikrofona konuşan belediye başkanı; "Ez bi destûrnamaya ku komara Tirkîye daye min weke şaredarê Surê we, jin û mêr îlan dikim. Ez hêvîdarim ku hûn jîyaneke bi rûmet û bextewar bijîn." ( Ben, bana Türkiye Cumhuriyeti'nin verdiği yetkiyle Sur Belediye Başkanı olarak sizleri karı koca ilan ediyorum. Umuyor ve diliyorum ki, siz onurlu ve bahtiyar bir yaşam sürersiniz.)
Büyük çoğunluğu Türkçe bilmeyen ve muhtemelen yoksulluk sınırında yaşayan insanlardır nikahları iki dille kıyılanlar.
Sunum
Bu kez salon çok farklıdır. Dünyanın değişik ülkelerinden çağrılı konuklarla doludur salon. Daha üst düzeyde, daha diplomatik, daha entelektüel bir ortamdır söz konusu olan mekan. Avusturya'nın Viyana şehridir mekan. Klasik müziğin dünyaca ünlü ve içinde bulunduğumuz yıl, 250. doğum yılı kutlanan Wolfgang Amadeus Mozart'ın memleketi. Muhtemelen Mozart'ın Requem'ini ve Türk Marşını dinleyecektir konuk olduğu valslerin şehrinde. Ve bu kez bu mekanın konuğudur belediye başkanı.
Önceden hazırlamış olduğu "Çok Dillilik Işığında Belediyecilik ve Yerel Yöneticilik" sunumudur, ona düşen. Şehrindeki binlerce yıllık çokdilliliği, çokdinliliği, çokkültürlülüğü anlatacaktır. Bugün gelinen aşamada bunun önündeki engelleri konuşacaktır. Aşmanın mümkünatını uluslararası manada paylaşmaya çalışacaktır. Altı dilde basıp dağıttığı ve "Kavimler Kapısı" adını verdiği şehrinin anlatımıdır asıl gayesi. Ağırlıklı olarak "Kültürler ve Dil" konsepti ile çokdillliğinin gündelik hayatın yanında yerel yönetimlerde de kullanılmasıdır konuşmanın ana teması.
Anıt
Üçüncü ve son mekanımız yine belediye başkanının kendi şehridir. Bu kez mekanımız bir parktır. 21 Kasım 2004 tarihinde babası ile birlikte öldürülen ve cesedinden 13 kurşun çıkarılan 13 yaşındaki Mardin Kızıltepeli Uğur Kaymaz için anıt yaptırmıştır belediye başkanı. Görkemli bir açılışla, öldürülen bir çocuğun hiç değilse ondan sonra diğer çocuklar öldürülmesin diye sahiplenmeciliğidir "Uğur Kaymaz Anıtı"nın gerekçesi...
Ve tarih 2006 Mayıs ayıdır. Diyarbakır Sur belediyesince "Çocuk Hayallerim" ana teması başlığında 6. Uluslararası Çocuk Festivali yapılıyordur. Türkçe, Arapça ve İngilizce'nin yanında Kürtçe'nin Sorani, Zazaki ve Kurmanci lehçelerinde de "Bırakın çocuk kalsın hayallerim" demektedir belediye başkanı. Dünyanın değişik ülkelerinden ve Türkiye'nin bir dolu ilinden çocuklardır şen şakrak sesleri ve dilleriyle çocuk hayalleri festivalinin konukları.
Çocuk Festivali belki de büyüklere, hayallerini çocuk bırakmalarının çağrısıdır. Belki de bu çağrıdan olsa gerek bu düşlerin, bu hayallerin işlenmesi ve paylaşılmasıdır asıl yarınlara kalacak olan. Tam bu noktada demektedir ki belediye başkanı "Hayalleri yarım kalmış, hayalleri eskitilmiş, hayalleri çalınmış, hayallerine pranga vurulmuş, hayallerine kara çalınmış çocukların, hayallerini 'çocuk tutma'daki inadı, ısrarı ve iddiasıdır çocuk festivali".
Ya da evvela hayal edilen sonra da başarılan, evvela hayal edilen sonra da gerçekleştiği görülen; ama önünde egemenler tarafından engeller de konulmaya çalışılan bir serencamın, veya hayalleri çocuk heyecanı kadar sınır tanımaz yöneticiliklerin paylaşımıdır bizim buralardaki yöneticilerin bahtına düşen.
Diyarbakır'ın binlerce yıllık tarihinin sırlarını surlarının içinde barındıran alt kademe belediyesi Sur beldesinin belediye başkanı Abdullah Demirbaş; Uğur Kaymaz anıtını yaptırmaktan, çok dilli belediyecilik istemekten, Kürtçe nikah kıymaktan yargılanmaya, soruşturulmaya çabalanıyor.. Eski bir Eğitim-Sen'li, eski bir öğretmen, işi gücü çocuklar olan, geleceğin onlarda olduğunu bilen bir yönetici. Tepesinde "Damokles kılıcı". Farkındalığa, anlaşılmaya, ne yaptığının ve ne yapmak istediğinin bilinmesine ihtiyacı var... (ŞD/TK)