Dünyada ve Türkiye’de artan çocuk işçiliğine dair veriler sıkça paylaşılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023 verilerine göre Türkiye’de 22 milyondan fazla çocuk var. 15-17 yaş grubundaki 3 milyon 862 bin çocuğun işgücüne katılma oranı yüzde 22,1. Bu da 853 binden fazla çocuk işçi olduğu anlamına geliyor.
Ancak 15 yaşın altındaki çocuk işçiler düşünüldüğünde bu sayının daha da artması muhtemel. TÜİK’in en son 30 Mart 2020’de açıkladığı “Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları 2019”a göre 5-17 yaş grubunda ekonomik faaliyette çalışan çocuk sayısı 720 bin kişiydi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi) verilerine göre, 2013-2024 yıllarında en az 695 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybederken, binlerce yaralanma ve uzuv kaybı yaşandı.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2002 yılında çocuk işçiliğine yönelik farkındalığı yükseltmek için ilan ettiği gün olan 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü vesilesiyle Mersin’de çocuk işçilerle konuştuk.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) projesi kapsamında oto tamir dükkânında çalışan Muhammet (14) ile tarım sektöründe çalışarak bağ-bahçelerde meyve toplayan ve yük taşıyan Barış (16), Ali (15), Kadir (15) ve Mazlum (16) yaşadıklarını ve yaşayamadıklarını anlattı.
“Yaşıtlarım gibi okula gitmek istiyorum”
İlk olarak, MESEM kapsamında oto tamir dükkânında çalışan 14 yaşındaki Muhammet ile konuştuk. Haftada altı gün çalıştığını, aylık 5 bin lira aldığını söylüyor.
Ortaokula başladıktan sonra çalışmaya başladığını anlatan Muhammet, “Arkadaşlarım okula, ben ise çalışmaya gidiyorum. Yaşıtlarım gibi okula gitmek istiyorum, bu yaşta çalışmak istemiyorum ama şu an için başka yol ve imkân yok” diyor.
Haftanın bir günü okula giden Muhammet, pazar günleri dışında kalan günlerde de çalıştığı oto tamir dükkânına gittiğini söylüyor. Sabahları erken kalktığı için zorlandığını belirten Muhammet, “Sabahları saat 07.00’da uyanıyorum, kurduğum alarm birkaç kez çaldıktan sonra uyanabiliyorum. Kahvaltıyı çalıştığım yer vermiyor, onu da kendi cebimden ödüyorum” diye anlatıyor.
“Elimi eritme makinesine kaptırdım”
Muhammet, yakın zamanda bir iş kazası geçirdiğini belirterek şöyle diyor:
“Elimi yanlışlıkla eritme makinesine kaptırdım, kötü yaralandım. İki hafta işe gidemedim, gidemediğim günlerde de paramı ödemediler. Geçenlerde de tornavida koluma girmişti.”
“Kimse çalışırken neler çektiğimizi sormuyor”
Erken yaşlarda çırak olarak çalışmak zorunda kalan çocuklara toplumda ‘takdir’ ile yaklaşılması anlayışına tepki gösteren Muhammet, “Kimse çalışırken neler çektiğimizi sormuyor” dedi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uzaktan bakınca insanlar ‘işi öğren, usta olursun’ diyorlar ama kimse ‘neler çekiyorsun’ diye sormuyor bize. Ailem soruyor ‘işinden memnun musun?’ diye. ‘Evet, memnunum’ deyip geçiyorum. Oysa sanayideki insanlardan bıktım, hiç çekilmiyorlar.”
“Bu işten kurtulmak istiyorum”
MESEM kapsamında çalışmasının henüz birinci yılını doldurmadığını anlatan Muhammet, üç yıl daha bu çalışma koşullarında çalışmak zorunda olduğunu belirtiyor.
Arkadaşlarının okula gittiğini yineleyen Muhammet, “Ben yapamıyorum, kapalı alandayım ve bir şey yapamıyorum; sağa sola gidemiyorum, misafir olan yaşıtlarım geliyor bize ama yanlarında duramıyorum. O yüzden bu işten kurtulmak istiyorum. Başka bir tamirciye gitmek istiyorum ama orada da nasıl insanlarla karşılaşacağımı bilmiyorum” diye konuştu.
Hayalim yok, bıktım bu şekilde yaşamaktan
Muhammet, iş sebebiyle sosyal yaşantısının olamamasından da şikâyet ediyor. “Gezmem ve eğlenmem gerekiyorken sanayide çalışıyorum” diyor ve ekliyor:
“Bıktım bu şekilde yaşamaktan. Liseye başlamadan önce de okul çıkışında sanayiye gidiyordum. Şimdi ise artık tam zamanlı gidiyorum. Bu yaşımda sürünüyorum. Babamın boş vakit yarattığı zamanlarda yapabildiğim tek şey sahile gitmek, o da kırk yılda bir oluyor. Artık ileriye dönük hiçbir hayalim kalmadı.”
“Bazen dayak yiyorum bazen küfür...”
Muhammet, işyerinde baskı ve şiddete maruz bırakıldığını belirtiyor, yetkililere sesleniyor:
“Tanımadığım insanların yanında çalışıyorum. Bazen dayak yiyorum bazen de küfür... Ustalar yapıyor bunları. Babamdan yemediğim dayak ve küfürleri ustalarımdan yiyorum. Öğretmenler de bir şey yapamazlar, öyle bir kanun yok. Devletin bir kanun çıkarması gerekiyor. Kimsenin çocuklara vurma hakkının olmamasına dair bir kanun. İş yerinde çocukların dövülmemesi gerekiyor. Kimse o çocuklara vuramasın, vuranlara dava açılsın.”
“Okula gidemem çünkü çalışmak zorundayım”
16 yaşındaki Barış ve Mazlum ile 15 yaşındaki Ali ve Kadir tarımda çalışıyor. Akdeniz ilçesindeki bir parkta buluştuk onlarla.
Söze ilk olarak Barış başlıyor. Güne çok erken saatlerde başladıklarını, Mersin ve Adana’daki bahçelerde meyve topladıklarını anlatıyor.
“Köyde ağır işler yaptığım için bu işe de kolayca alıştım” diyen Barış, çalışmak zorunda olduğu için okula gidemediğini belirtiyor: “Ailemle beraber çalışıyorum, bu şekilde geçinmeye çalışıyoruz.”
Barış’a hayallerini soruyoruz ancak “Hayalim yok” yanıtını alıyoruz.
“Bahçede ne iş verilirse yapıyorum”
Henüz yeni bahçede çalışmaya başladığını anlatarak söze karışıyor Ali. Liseye giriş sınavında ‘başarısız olduğu için’ çalışmaya başladığını söylüyor.
“Birkaç ay oldu bu işe başlayalı. Sabah işe gitmek için 04.00’da uyanıyorum. Bahçede ne iş verilirse onu yapmaya çalışıyorum. Çalışma saatlerimiz sabit değil, bazen öğleden hemen sonra bazen de akşam geç saate kadar çalışıyoruz.”
Ali sosyalleşebildikleri tek alanın bu park olduğunu, birkaç ayda bir ise sahile gidebildiklerini anlatıyor.
15 yaşında, üç yıldır ‘bahçe işinde’
Arkadaşları arasında en uzun süre bu işte çalışan 15 yaşındaki Kadir, üç yılda yaşadıklarını bir çırpıda özetliyor:
“Güneydoğu’dan geldik buraya. Sekiz çocuklu bir ailede dünya geldim ve üç yıla yakındır da bahçe işinde çalışıyorum. Zaten okuyacak durum da yoktu, o yüzden çalışmaya başladım. Bahçe işinde meyve topluyorum, ağaca çıkıyorum ve topladığımız meyveleri yani yükleri taşıyorum.”
“Yükler ağır olmuyor mu?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor Kadir: “Sürekli bu işi yaptığımız için bir süre sonra alışıyoruz.”
“Evden işe, işten eve”
Başlarda konuşmakta tereddüt eden Mazlum, arkadaşlarından sonra kendi çalışma koşullarını da anlatmak istiyor.
Mazlum, yakın çevresinde kendisine rol model olacak ‘okuyan’ birinin olmadığını belirterek şunları söylüyor:
“Bahçe işinde çalışmaya başladım. Çok olmadı bu işte çalışmaya başlayalı. Sabah 04.00’da bahçeye gitmek için yola çıkmış oluyoruz. Dönüş saatlerimiz belli olmuyor.
Evden işe işten eve gidiyorum, onun dışında pek bir şey yapmıyorum. Eğlenebileceğimiz imkânlar çok kısıtlı, zaten bir yere de gidemiyoruz.”
(MK/VC)