6 Şubat depremleri, etkilenen 11 şehirde birçok alanda olduğu gibi tarım üzerinde de yıkıcı etkiler bıraktı. Geleneksel tarım yöntemlerine bağımlı olan çiftçiler, deprem sonrası tarım ilaçları ve gübre temininde yaşadıkları zorluklar nedeniyle üretimlerini sürdüremedi.
Üretim yapabilen çiftçiler ise tedarik zincirlerinin çökmesi ve lojistik ağların bozulması gibi sebeplerle ürünlerini pazarlamakta büyük zorluklar yaşadı. Depremin üzerinden yaklaşık 19 ay geçmesine rağmen tarımda sorunlar halen devam ediyor.
DEPREMİN BİRİNCİ YILINDA HATAY
Mandalina ağaçta, üretici darda
Sorunların üstesinden gelmek amacıyla, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, “Tarımsal Üretimde Onarıcı Dönüşüm” proje başlattı. Sürdürülebilir tarım ve agroekolojik üretim yöntemleriyle, Hatay’daki çiftçilere destek oluyor.
Derneğin Proje Koordinatörü Karel Büyükgazel, bianet’e yaptığı açıklamada projeyi Hatay’daki çiftçilere, doğa dostu tarım yöntemleri öğretmek ve pazarlama destekleri sunmak amacıyla başlattıklarını söyledi.
Deprem sonrası çiftçilerin karşılaştığı iki ana sorunun üretim ve pazarlama olduğunu aktardı:
“Üretim aşamasında, geleneksel tarım yapan çiftçiler, tarım ilaçları ve gübre temininde ciddi sıkıntılar yaşadı.
Pazarlama aşamasında ise tedarik zincirindeki çökmeler ve lojistik sorunlar çiftçilerin ürünlerini satmalarını zorlaştırdı.”
Zararlılara karşı doğal tuzaklar
Projede, çiftçilere agroekolojik üretim yöntemleri hakkında eğitimler veriliyor. Bu yöntemler, doğa dostu ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını içeriyor. Çiftçiler, toprak onarımı, organik gübre yapımı ve su yönetimi gibi konularda bilgi sahibi oluyor.
Büyükgazel, toprağı onarmak, suyu verimli kullanmak ve hastalıklarla doğal yöntemlerle mücadele etmek için eğitimler verdiklerini söyleyerek, “Örneğin, toprağa organik madde eklenmesi ve kompost yapımı gibi uygulamaları kullanmalarını teşvik ediyoruz. Ayrıca, su yönetimi konusunda yağmur suyu ve damla sulama gibi teknikleri anlatıyoruz” dedi.
Proje kapsamında, çiftçilerin tarlalarına zarar veren canlılarla ilgili mücadele yöntemleri de öğretiliyor. Akdeniz meyve sineği gibi zararlılarla başa çıkmak için doğal tuzaklar kullanmaları öneriliyor.
Ayrıca, ısırgan otu gibi yerel bitkilerden organik gübre üretimi hakkında bilgiler veriliyor. Bu tür doğal çözümler, çiftçilerin kimyasal bağımlılığını azaltmalarına ve daha sürdürülebilir bir tarım uygulamalarına geçmelerine yardımcı oluyor.
Proje, ilk sene 60 çiftçi ile başladı. İkinci yılda da 60 yeni çiftçi projeye dahil edilecek. Projeyle, çiftçilerin bir araya gelip kooperatif veya birlikler oluşturmaları teşvik ediliyor.
Restoranlar, e-ticaret siteleri ve gıda topluluklarıyla bağlantı kurarak, çiftçilerin ürünlerini aracısız bir şekilde satmalarına imkan sağladıklarını söyleyen Büyükgazel, “Çiftçilerimizi doğrudan satış kanallarıyla buluşturuyoruz. Bu sayede, aracılara gitmeden ürünlerini satabiliyorlar. Ayrıca, kadın kooperatifleriyle işbirliği yaparak, çiftçilerin ürünlerini işleyip paketlemelerine ve satışı hazır hale getirmelerine yardımcı oluyoruz” diye konuştu.
Ekiz: Kendi ilaçlarımızı üretmeye başladık
Projenin uygulamacılarından olan Hatay’ın Samandağ ilçesinde yaşayan narenciye üreticisi Gökmen Ekiz, 6 Şubat depremlerinin ardından üreticiler olarak yaşadıkları sıkıntıları anlattı.
Deprem sonrası soğuk hava depolarının zarar görmesi, işçi eksikliği, ilaca ve gübreye ulaşımda yaşanan zorluklar nedeniyle üretim ve hasat sürecinin zorlu geçtiğini söyledi:
“Deprem sonrası işçi sıkıntısı yaşadık. Bu işi yapabilecek insanların çoğu depremden sonra şehri terk etmek zorunda kaldı. İşçi bulmak mesele oldu ve bulduğumuzda da maliyeti çok yüksek oldu. Elde kalan ürünü satamayınca ya ürünü yerinde bırakmak zorunda kalıyorsun ya da zarar ediyorsun.
Bu sene durumla başa çıkabilmek için imece usulüyle çalıştık. Komşularla bir araya gelip birbirimize yardım ederek hasat yaptık.”
Projeyle tanıştıktan sonra yaşadıkları olumlu sonuçları anlatan Ekiz, toprak analizi, budama, sulama ve doğal ilaçlama konularında yeni bilgiler edindiklerini ekledi. “Kendi ilaçlarımızı üretmeye başladık ve bu sayede daha sürdürülebilir bir üretim süreci benimsedik" dedi.
Ekiz, projenin yalnızca bilgi ve teknik destek sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda çiftçilerin birbirleriyle olan dayanışmasını da güçlendirdiğini anlattı.
(AK/HA)