* Fotoğraf: Garo Paylan.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, 6 Şubat depremlerinin ilk günlerinden itibaren deprem bölgesindeydi.
Paylan, bölgeden izlenim ve incelemelerini her gün başka bir kentten aktardı.
Diyarbakır, Malatya, Adıyaman, Maraş ve Antep'ten sonra Hatay'a geçen Paylan, Hatay'daki durumu bianet'e aktardı.
Tam bir distopya
İlk günden beri deprem bölgesindesiniz. Bölgedeki durum nasıl tarif edersiniz?
Bölgedeki durum tam bir distopya. Yani bu, bir distopik film olarak çekilseydi inandırıcılığı olup olmadığı sorgulanırdı. Özellikle Hatay, Adıyaman ve Maraş hayalet şehirler olmaya doğru gidiyor, insansızlaşıyor. Bunda en büyük sebep tabii ki binaların ya yıkılmış ya da ağır hasarlı olması.
Ama kamu gücünün burada kalan yurttaşlarımızın imkanlarla karşılamamış olmasından kaynaklanıyor. Depremin 11. gününde hâlâ bölgede yeterince çadır kurulmadı, öyle ki ihtiyacın yüzde 5'ini bile karşılayacak şekilde kurulmadı. Bu yüzden de bölge insansızlaştı. Büyük bir yıkım, insani bir dram var. Bu insani dramı karşılayacak, vicdani ve insani bakış açısıyla yaklaşacak merkezi bir iktidarımız da yok maalesef.
Son çok kimlikli habitatı kaybetme riski
Özellikle Hatay, halklar açısından birlikte yaşamanın en önemli örneklerinden biriydi. Burada hasar gören, yıkılan tarihi yapıları da ziyaret ettiniz, gözlemleriniz nelerdir?
Hatay, Türkiye'nin belki en son çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı merkezlerinden birisi. Burada Alevi, Sünni, Hıristiyan, Müslüman, Arap, Türk, Kürt bir arada yaşıyor; ama bu son habitatı kaybetme riskiyle karşı karşıyayız.
Depremden sonra Hatay. Kaynak: Anadolu Ajansı.
İki sebeple bir şehir yok olmuş durumda. İlk olarak artık yaşanabilecek, barınılabilecek olan mekânı neredeyse yüzde 1'lik bir alan olarak değerlendirebiliriz. İkinci sebep de çok büyük bir kaygının olması. Belli cihatçı yapılanmaların burada kalanları yaşatmayacağına ve onlara yönelik provokasyonlara karşı da ciddi şayialar söz konusu. Buna karşı mutlaka kamu gücünün devreye girmesi lazım.
Yurttaşlarımızın barınma sorunlarını derhal hem geçici hem de kalıcı olarak çözmek için harekete geçilmeli, tüm kamu kaynakları seferber edilmeli. İkinci olarak da kolluk gücünün burada güvenliği sağlaması gerekir ve yurttaşlarına "Hiç merak etmeyin, biz sizin güvenliğinizi sağlayacağız," demesi gerekir. Bu konularda ciddi eksiklikler var. Bu eksikliklerle ilgili elimizden gelen mücadeleyi veriyoruz ve iktidara buradan eksiklikleri giderelim çağrısı yapıyoruz.
Hatay, can kaybının yüksek olduğu kentlerin başında geliyor. Buradaki Rum ve Ermeni cemaati depremden nasıl etkilendi?
Hatay'da maalesef çok ciddi can kaybı var. Açıklanan rakamların çok üzerinde. Çıkarılmamış binlerce cenaze olduğunu düşünüyoruz. Burada Ermeni cemaatinin, Rum Ortodoks Cemaati'nin, Latin Katolik Cemaati'nin de kayıpları var. İskenderun ve Hatay'da onlarca kayıpları var maalesef, onları çıkarmışlar ve defnetmişler.
İskenderun Latin Katolik Kilisesi, Kaynak: Agos.
Son Ermeni köyü Vakıflı'da evet hasar var; ama şükür ki kaybımız yok. Bu da bize bir teselli veriyor. Ama herkes burada birbirinin akrabası. Yani herkes onlarca akrabasını kaybetmiş durumda. Ya da arkadaşlarını, ya eşini ya da dostunu kaybetmiş insanlar. O yüzden tüm Hatay'da şu anda yas var.
Önyargıların kırılmasına vesile
Ermenistan-Türkiye sınırı 30 yıl sonra açıldı ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan ile Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da yakın temaslarda bulundular. Bu gelişmelerin Türkiye-Ermenistan ilişkileri açısından önemi nedir?
Uzun zamandır Türkiye-Ermenistan ilişkilerini normalleştirmeye çalışıyoruz ve bu konuda çaba gösteriyoruz. Bazen felaketler hem toplumları hem ülkeleri hem de halkları birbirine yakınlaştırır.
Bu felaketten sonra Ermenistan kurtarma ekiplerini gönderdi, 30 yıldır kapalı olan sınır kapısı acil yardım tırları için açıldı ve bu tırlar Adıyaman'a ulaştı. Adıyaman'a giden Ermenistan arama kurtarma ekibi üç yurttaşımızı canlı olarak çıkardı, enkaz altında kalmış çok sayıda cenazenin çıkarılmasına da yardımcı oldular.
Türkiye-Ermenistan sınır kapısı, Fotoğraf: Anadolu Ajansı.
Bu gibi durumlar, halklar arasındaki önyargıları kıran konulardır. Çünkü Ermeni hep öteki, düşman olarak anlatılmış. Ermeni kimliği hakkındaki bu algıyı kıran insani yakınlaşmaları yaşıyoruz. Bu yakınlaşmanın Ermenistan'da çok ciddi yankıları var. Umarım bu temaslar, yaralarımızı sarmakla birlikte hem toplum hem de Türkiye halkları olarak güzel gelişmelere vesile olacak.
(NK/TY)