Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Düzenleme, siyasi sebeplerle hapiste olan ağır hasta mahpusların tahliye edilmeyerek ölüme terk edilmesi sürecinin devam edeceğini gösteriyor.”
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı, Avukat Gülseren Yoleri, bugün Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek infaz düzenlemesinin hasta mahpuslara dair değişikliklerini böyle yorumladı.
Tam adı “2/2762 Esas Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” olan yasa teklifi, Adalet Komisyonunda kabul edildi, bugün Meclis Genel Kurulunda görüşülecek. Teklifle, “cezaevinde kalamaz” şeklinde sağlık raporu bulunan hükümlülerin ve tutukluların tahliye edilebilmesi öngörülüyor. Ancak uygulamanın bugüne kadarkinden farklı olup olmayacağı belirsiz.
İnsan Hakları Derneği (İHD) tespit edebildikleri kadarıyla, Türkiye hapishanelerinde 591’i ağır hasta olmak üzere toplam 1564 hasta mahpus bulunduğunu açıklamış, gerçek sayının ise çok daha yüksek olduğunu belirtmişti.
Salgın değil "af" düzenlemesi mi?
Halihazırdaki yasalarda zaten virüs salgınına dair alınabilecek önlemlerin düzenlendiğini belirten Gülseren Yoleri, “İnfaz düzenlemesinde toplumda tepki yaratan suçlar bakımından ceza indirimi anlamına gelebilecek değişiklikler varken siyasi suçlar kapsam dışı kalıyor” dedi.
Ancak düzenlemenin salgın ortamında yapılmasından ve buna dair değişikliklerin de olmasından dolayı bir karışıklık yaratıldığını ve “af” gibi değerlendirilebilecek maddelerin sonuçlarının daha sonra fark edileceğini ifade etti.
Siyasilerin tahliyesi, yargı onayına bağlı
Avukat Yoleri, yasa teklifinde, mevcut durumda olduğu gibi yine tam teşekküllü devlet hastanesi sağlık raporlarında Adli Tıp Kurumu onayının şart koşulduğunu söyledi:
“Yasa teklifinde, hastanelerden alınan raporların Adli Tıp’ın onayından geçmesi şartı korunuyor. Şu anki düzenleme de böyle, devlet hastanelerinin verdiği raporlar zaten Adli Tıp onayına sunuluyordu. Özel iyileştirici bir tablo sözkonusu değil.
“Adli Tıp Kurumu’nun siyasi mahpuslara karşı siyasi saikle hareket ederek ayrımcı davrandığını zaten uzun zamandır söylüyorduk. Bunun devam edeceğini görüyoruz.
“Ayrıca, mevcut kanunda rapor olsa bile tahliye için yargı takdiri şartı var. Buna göre, ‘toplum için tehlikeli olmama’ ibaresine göre mahkemeler ‘kanaatle’ tahliye edip etmeme yetkisine sahip. Bu yetki yasa teklifinde de korunuyor. Dolayısıyla siyasi mahpusların tahliyesi yine yargının takdirine kalmış oluyor. Düzenlemede yargı takdiri kaldırılsaydı olumlu bir değişiklikten bahsedilebilirdi.
Yoleri, “Bir iyileştirme ya da ayrımsız bir uygulamadan söz etmek mümkün değil” diye konuştu.
“Raporlu hastaların tahliyesine vesile olabilir”
Gülseren Yoleri bugüne dek konuyla ilgili çalışma ve raporlarında tahliye için Adli Tıp Kurumu rapor şartının kaldırılmasını talep ettiklerini ifade etti:
“Kurumun raporları tarafsız hazırlamadığına, siyasi saikle harekete ettiğine dair kanaatimiz var. Tam teşekküllü devlet hastanelerinden verilen raporların da tahliyeye dayanak olmasını talep ediyorduk. Ancak bu talep karşılık bulmadı. Düzenlemede eğer bu şart ortadan kaldırılmış olsaydı, bu bir ilerleme sayılabilirdi. Şu anki haliyle de Adli Tıp’ın ayrımcı tavrının devam edeceğini öngörüyoruz.
“Bunun yanında mahkemeler, Adli Tıp Kurumunca ‘cezaevinde kalamaz’ raporu bulunan hastaların bile tahliye talebini reddedebiliyordu. Bu rapor sahip olup serbest bırakılmayan çok fazla ağır hasta mahpus var. Belki yasa teklifi, onların infazının ertelenmesine vesile olabilir.”
Düzenlemede Terörle Mücadele Kanunu’ndan hüküm giyenlerin kapsam dışı olduğu belirtilirken, avukat Yoleri hasta mahpuslarla ilgili düzenlemenin bu tartışmanın dışında olduğunu ancak uygulamada nasıl işleyeceğini ilerleyen günlerde göreceğimizi söyledi. (AS)