Rapora göre, ölüm orucu sonrası Wernicke Korsakoff hastası olan ve tek başına hayatlarını sürdüremeyen tutuklular "iyileşti" raporlarıyla tek kişilik hücrelerine geri yollanıyor, hücrede kalanlarda psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkıyor, intiharlar artıyor, kanser hastaları tahliye edilmeden cezaevleri ve hastaneler arasında gidip geliyor.
Komisyon Başkanı Ümit Efe, cezaevlerinde hastalığa yakalananların serbest bırakılmayıp hücre ve revirlerde tutulduğunu, hastanelerde ise mahkum koğuşu olmaması nedeniyle geri çevrildiklerini söyledi.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi İkinci Başkanı Dr. Metin Bakkalcı bianet'e yaptığı açıklamada mahkumların tedavi haklarının engellenmesinin insan hakkı ihlali olduğunu vurguladı.
Cezaevleriyle ilgili raporun sunulduğu İHD'deki basın açıklamasında konuşan, Tekirdağ 1 No.lu F tipi Cezaevinde tutuklu kanser hastası Erol Zavar'ın eşi Elif Zavar, eşinin bir buçuk yıl boyunca gerekli tahlillerinin yapılmadığını, bu nedenle hastalığının ilerlediğini söyledi.
Cezaevlerinde intiharlar artıyor
Son üç ayda Marmara bölgesindeki cezaevlerinde yaşananlara ilişkin tutuklu ve hükümleler, aileleri ve avukatlarıyla görüşülerek hazırlanan raporda, cezaevi koşullarında iyileşemeyecek mahkumların serbest bırakılmasına ilişkin hükmün işletilmediğine dikkat çekildi.
Efe, F tipi cezaevlerindeki hücre uygulaması ve tutukluların sosyal imkanlarının kısıtlanması nedeniyle, adli ve siyasi tutukluların intihar olaylarının arttığına dikkat çekti.
"Kanser hastası olan tutuklu ve hükümlülerin kan nakilleri için gerekli kanın ailelerinin bulmasına ilişkin düzenleme nedeniyle, bir çok hastaya kan nakli yapılamıyor" diyen Efe, mahpusların hijyenik ortamlarda tutulmaları gerekirken, havasız cezaevi arabalarında hastaneye sevk edildiklerini hatırlattı.
Dr. Bakkalcı, cezaevlerindeki sağlık koşullarının hekimlerin de yer aldığı bağımsız komisyonlarca düzenli olarak denetlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Dr. Bakkalcı, Adalet Bakanlığı'na bağlı olan Adli Tıp Kurumu'nun iktidar politikalarına göre hareket ettiğini, tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumlarıyla ilgili bağımsız kurumların rapor vermesi gerektiğini de tekrarladı.
Zavar'ın tedavisinde "ağır ihmal"
Elif Zavar, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun, eşine "6 ay içinde iyileşebilir" raporunu verdiğini, ancak pis ve rutubetli hastane koşullarında tedaviyi kabul etmeyeceklerini belirtti.
"Hastanede hastanın dışında refakatçi bile tuvalete gitmek için izin almak zorunda. Havasız, hijyenik olmayan bir ortamda eşimin tedavi görmesi mümkün değil. Bugüne kadar gerekli tedavi yapılmayarak hastalığın ilerlemesine neden olan doktorların yanı sıra sorumlu tüm kurumlar hakkında suç duyurusunda bulundum, ancak yanıt alamadım."
Zavar'ın avukatı Şafak Yıldız ise, Zavar'ın tedavisinin, gerekli sevk işlemleri geciktirildiği için yapılmadığını, "ağır ihmalde bulunulması" nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) Türkiye aleyhine açtıklarını, başvurunun önümüzdeki hafta sonuçlanacağını duyurdu.
Yıldız, mahkemeye Adli Tıp Kurumu'nun raporu yerine İstanbul ve Ankara Tabip odaları gibi bağımsız kurumlardan alınmış raporlar sunmalarının sonucu etkileyeceğini belirtti.
Odak dergisi eski yazı işleri müdürü olan ve örgüt üyeliği gerekçesiyle 35 yıl ağır hapse mahkum edilen 35 yaşındaki Erol Zavar, mesane kanseri teşhisi konmasından sonra tutuklanmasına karşın gerekli teşhis ve tedavide bulunulmamıştı.
Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Zavar'a 3 ayda bir sisteskopi yapılması gerekirken, Tekirdağ Devlet Hastanesi'nde bu cihazın olmamasına karşın Zavar, bir buçuk yıl boyunca muayeneye gönderildi. Bu süre içinde hastalığı ilerleyen Zavar, safra kesesindeki sorun nedeniyle yarın ameliyat olacak.
Mahpuslar ölüme terkediliyor
Cezaevleri Komisyonu Başkanı Ümit Efe lösemi hastası olan ve Bayrampaşa Cezaevi'nde tutuklu bulunan 22 yaşındaki Ali Şahin'in 21 Mayıs'ta enfeksiyon kaparak öldüğünü hatırlatarak, devlet hastanelerinde mahpus koğuşu bulunmaması nedeniyle bir çok tutuklunun tedavi edilmediğini vurguladı:
Efe, Erol Zavar'ın yanı sıra Bayrampaşa Devlet Hastanesinde bulunan ve akciğer kanseri olan mahpus Şemsettin Kurt'un ölüm tehlikesinde olmasına karşın, serbest bırakılmadığını da belirtti.
Efe, cezaevlerindeki havasız ve güneş almayan ortamlarda mahpusların bulaşıcı hastalıklara yakalanma oranının arttığını, hasta mahpusların tahliye edilmek yerine sağlıksız koşullarda cezaevinde tutulduğunu ve ölüme terk edildiğini vurguladı:
* Ceza Muhakemeleri Usulu Kanunu'nun (CMUK) 399/1 maddesine göre tahliye edilerek tedavi edilmeleri gereken tutuklu ve hükümlülerin çoğu hastaneler ve cezaevleri arasında, havasız ve sağlıksız koşullardaki cezaevleri arabalarında hastanelere götürülüyor.
Mahpusu insan saymayan politikalar
* F tipi cezaevleri, tecrit uygulamaları, E Tipi ve Özel Tip cezaevlerindeki yeni düzenlemeler sonrası mahpusların sağlıklarının hızla bozulduğuna tanık olduk.
* Devlet hastanelerinin büyük bölümünde mahpus koğuşunun bulunmaması tedavilerin önünü tıkıyor. Sayıları artış gösteren kanser hastaları tutuklu dahi tahliye edilmeleri gerekirken, tedavileri engellenmeye çalışılıyor.
* Hasta mahpusların diyet uygulamalarına uyulmamamsı, ilaç paralarının mahkumlardan alınması, hastaneye gidişte onur kırıcı davranışlar, muayene odasında asker bulunması, hapishanelerdeki hijyen koşullarının yetersizliği ve tecrit koşulları nedeniyle hasta olan tutuklu ve hükümlülerin durumları ağırlaşıyor.
* İnsan hakları savunucuları olarak tecrit hapishaneleri için ayrılan trilyonluk bütçenin, sağlık ve insani koşullara ayrılmasını ve mahpusu insan saymayan politikalardan vazgeçilmesini istiyoruz.(ÖG/YS)