28 Şubat döneminde Refah Partisi (RP) Diyarbakır Milletvekili olan Haşim Haşimi, "post-modern darbe"nin Kürt siyasetine etkilerini bianet'e değerlendirdi.
Haşimi, 28 Şubat'ın güvenlik temelli politikaları nedeniyle silahların sustuğu dönemde dahi Kürt sorununun konuşulamadığını belirterek, sorunun konuşulmaya başladığı dönemde de çatışmaların da yeniden hız kazandığına dikkat çekti.
Kürt sorununu Türkiye'nin en önemli sorunu olarak değerlendiren Haşimi, sorunun çözümü için tek yolun diyalog olduğunu ifade etti.
28 Şubat sizin için ne anlama geliyor?
28 Şubat klasik bir darbe değil. Türkiye tarihinde pek çok darbe olmuştur. Başbakanlar asılmış, siyasetçiler tutuklanmıştır. Ancak tüm darbelerden sonra, her ne kadar antidemokratik, baskıcı uygulamalarla da olsa siyaset yoluna devam etmiştir. Fakat 28 Şubat'ta böyle olmadı. 28 Şubat, sonrasında sürekli darbe tehdidini beraberinde getirdi.
Olağanüstü uygulamalar 27 Nisan 2007'de Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan bildiriye karşı siyasi iktidarın sağlam duruşuyla sona erdi. Bir bakıma 27 Nisan, 28 Şubat'ın iflas ettiği gündür.
28 Şubat'ın Türkiye'de Kürt soruna ve Kürt siyasetine etkileri nasıl oldu?
İlk başta birinci tehdit "bölücülük" değil, "irtica" idi. O dönemin ortamında bazı elitler, bürokratlar, siyasiler ve askerler irtica tehdidini ön plana sürdü.
Ancak bu aşamada Kürt sorunu baskı ve yasaklarla, tüm gerçekliğiyle devam etti. Bir dönem çatışmaların durmasına rağmen güvenlik perspektifi tüm ülkeyi esir almıştı. Kürt meselesi de böyle bir ortamda konuşulamıyordu bile.
"Kürt kimliğinin kabulü için uğraştık"
Bu dönemde siz Refah Partisi milletvekiliydiniz. Parti olarak Kürt sorununun çözümü için ne gibi adımlar attınız?
Kürt sorununun çözümü için Necmettin Erbakan bazı sivil adımlar atmaya çalıştı. Bir taraftan demokratik adımlar atmaya çalışırken, diğer yandan çatışmayı durdurmak için uğraştı ama engellendi.
Biz o dönem cumhuriyet tarihinde ilk kez Kürt kimliğinin kabulü için uğraştık. Çatışmalar nedeniyle köyleri boşaltılan, yerlerinden edilen insanlarla ilgili kapsamlı bir çalışma gerçekleştirdik. Ancak medya tarafından derhal bölücülükle suçlandık.
28 Şubat sürecinin ardından AKP iktidarıyla birlikte Kürt sorunu nasıl bir yola girdi sizce?
Önceden de söylediğim gibi, 28 Şubat iki üç yıl içinde biten bir süreç olmadı. 2005'e kadar sürdü. AKP, Avrupa Birliği (AB) sürecine bağlı olarak demokratikleşme sürecine hız vermişti, bu dönemde silahlar da susmuştu. Ancak sorunun çözümü için diyalog ortamı oluştuğu dönemde çatışmalar birdenbire yeniden başladı.
Beş altı yıl boyunca silahlar susmuşken, Kürt sorununun çözümü için siyasi zemin uygunken medyada "bölücülük" paranoyası devam etti ve ardından çatışmalar yeniden hız kazandı. O dönemde toplum olarak Kürt sorununun çözümü için olumlu adımlar atılabilmiş olsa, insanlar ölmeye devam etmezdi, şu an daha iyi bir Türkiye'de yaşıyor olurduk. 28 Şubat sürecinde, çözüm olarak güvenlik perspektifi görüldüğü için Kürt sorunu çözülemedi.
"Tek çözüm diyalog"
Bugüne baktığımızda da sorunun çözümü için güvenlik politikalarının ilk sırada yer aldığını görüyoruz...
Türkiye eski Türkiye değil. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2005'te Diyarbakır'da yaptığı konuşmayı, Habur açılımını, TRT Şeş'i unutmamak lazım. Şimdi Kürtçe seçmeli ders olacak diyorlar. Her ne kadar anadilde eğitim bir insan hakkı olsa da bu gibi uygulamalar olumlu.
Geçmişte olağanüstü hal uygulamaları vardı. İnsanlar yargısız infazlarla öldürülüyor, işkencelere maruz bırakılıyordu. Bir bölgenin dengesi allak bullak edilmişti.
Şimdi Kürt sorununun çözümü için demokratik adımlar atıldığını ve güvenlik politikalarından uzaklaşıldığını mı düşünüyorsunuz?
Kürt sorunu çözümü çok zor bir mesele. Türkiye'nin en büyük sorunu. Tüm dünyada olduğu gibi, böyle sorunların çözümlerinde bazı iniş çıkışlar yaşanıyor.
Bugün iktidarın "provokasyon oldu" vb. gerekçeler ileri sürerek çözümden uzaklaşmaması lazım. Aile içindeki sorunlardan ülkeler arası savaşlara kadar tüm sorunlar diyalogla çözüme kavuşur. Şu ana kadar dünyada farklı bir çözüm görülmedi. Yaşanan kırılmalar sorunun çözümüne engel olmamalı. Biz bu adımları dün atmadık, bugün böyle sorunlar yaşıyoruz. Bugün atmazsak yarın da yaşamaya devam edeceğiz.
28 Şubat operasyonu kapsamında dönemin önemli kuvvet komutanları bugün sorgulanıyor; hatta cezaevine girenler var. Gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
28 Şubat'tan hesap sormak için geç bile kalındı bence. 28 Şubat'ın aktörleri, siyasetçilerin siyaset yapmasını, gazetecilerin gazetecilik yapmasını engellediler. İnsanlar andıçlandı. Ben bu soruşturmaların genişleyerek devam etmesi gerektiğini savunuyorum. (EKN)