Kıbrıslırumlarla ve Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin zedeleneceğini belirten Hasgüler, Türkiye'nin de bundan zarar göreceğini söylüyor.
Bir "evet"le AB'ye girilemez
Önümüzdeki günlerde Türk askerlerinin çekilmesinin gündeme gelebileceğini belirten Hasgüler "Bu olay, bu ihtimale muhalefeti amaçlamış olabilir. Yani, 'Bakın bizim elimizde böyle bir güç var, fazla ileri gitmeyin, zaten Rumlar da barış istemiyorlar' demek istiyor olabilirler" diyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) güvenlik güçlerinin soruşturmayı sonuçlandıracağına inanmadığını söyleyen Hasgüler, Kıbrıs'taki iç güvenliğin Türk Silahlı Kuvvetleri'yle (TSK) bağlantılı olmasından dolayı gelişmelerin Türkiye hükümetini de ilgilendirdiğini vurguluyor.
Hasgüler, bu tip olayları AB üyesi Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'nin AB platformlarında Türkiye'ye karşı istismar malzemesi yapabileceğini söylüyor.
"Kıbrıslıtürklerin, Annan Planı'na evet demekle AB üyesi olunamayacağını anlaması gerekir" diyen Hasgüler, iç güvenliğin, kişi güvenliğinin sağlanmasının; demokratikleşme sürecini tamamlanmasının ve bazı ekonomik değerler yaratılmasının önemine dikkat çekiyor.
"Bombalı saldırılar hep kullanıldı"
Hasgüler bombalı saldırıların Kıbrıs'ta geçmişten beri kullanıldığını; bu olayların geçmişte siyasal hayatın bir parçası haline gelecek kadar olağanlaştığını anlatıyor:
* Bombalı saldırılar, İngiliz sömürgeleri döneminde iki toplumun da mesaj verme biçimi olarak görüldü. Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum toplumlarında, kimi çevreler can kaybı yaratmayacak bombalı saldırılar düzenler, karşı taraf da bundan anlam çıkartırdı. Bu siyasal hayatın bir parçası haline gelmişti.
* 1930'larda bu tür yöntemler benimsenmiş, daha sonra EOKA, TMT gibi yapılar bu tür etkinlikleri kullanmışlardı. 1974'e kadar bu tür yöntemler kullanıldı, her iki toplumun birbirlerine karşı saldırılar düzenlediği kabul edildi.
* 1974 sonrası, statükoya ilişkin tartışmalar dikkat çekici boyutlara ulaştığında, bu tür yöntemlerle bombalar patlatılır, bildiriler dağıtılır, Türk İntikam Tugayı (TİT) adına açıklamalar yapılırdı.
Faili meçhuller duruyor
Hasgüler Kıbrıs'ta geçmişte gerçekleştirilen birçok cinayetin faili meçhul kaldığına dikkat çekiyor. Hasgüler, "160 bin kişilik nüfus arasında, 1996'da gerçekleştirilen Kutlu Adalı cinayetinin failleri bile bulunamadı" diyor.
Türk Barış Kuvvetleri'nde görevli astsubayın aracında bomba bulunduğunun açıklanmasının, iyimser bir yorumla, bu tip olaylarının çözüleceğine işaret ettiğini söyleyen Hasgüler, kötümser bir bakışla ise, bu olayın da geçmişte olduğu gibi çözümsüz bırakılacağını fakat böylesi bir davranışın sonuçlarının ağır olacağını söylüyor.
İç güvenlik TSK'ya bağlı
Olayın sorumluları bulunup yargılanmazsa KKTC'nin uluslar arası camiaya verdiği barışçıl ve demokratik görüntünün zarar göreceğini söyleyen Hasgüler, halihazırda M. Ali Talat'ın AB ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yetkilileri ile yaptığı görüşmelerin üzerine bu olayın gölgesinin düştüğünü vurguluyor
Hasgüler, "Biz, Avrupa Birliği'ne Kıbrıslırumlarla eşit düzeyde katılmaya hazırız imajı verirken, birtakım girişimlerden hesap sormaktan bile aciz kalıyoruz" diyor.
Polisin hükümetin denetimine açık olmadığının altını çizen Hasgüler, şu noktalara dikkat çekiyor:
* KKTC Anayasası'nın geçici 10. maddesinde, KKTC iç güvenliğinin Kıbrıs'taki güvenlik kuvvetleri komutanlığına bağlı kılındığı; yani dış tehditlerin yanı sıra da iç tehditlerin önlenmesinin de bu komutanlığa devredildiği hükmü vardır.
* Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı KKTC'nindir; fakat generali Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından atanır.
* Dolayısıyla, geçici 10. maddeye göre, polis bir gün Kıbrıs'ta sıradan bir kitlesel gösteriyi önleyemezse, TSK ile karşı karşıya gelebilir. Kıbrıs'ta polis tabii ki çalışıyor, fakat soruşturmalarını ancak bir yere kadar götürebiliyor.
"Rum tarafıyla ilişkiler zedelenebilir"
Hasgüler soruşturmaların sonuçsuz kalmasının Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler arasındaki ilişkileri de zedeleyebileceğini söylüyor:
* Kıbrıslırumlar, referandumda "hayır" derken, kendilerini güvenlikte hissetmediklerini dile getirmişlerdi. Barış yanlıları da aralarında olmak üzere Kıbrıslıtürkler ise, Kıbrıslırumların bu kaygısını yeterince tartışmadan bir kenara itiverdik.
* Oysa tarihi faktörlerin de etkisiyle, adada çok küçük bir olay bile büyük gerginlik yaratabiliyor; benzer olayların sonuçlandırılmamış olması da gerginliği artırıyor.
* Olayın müsebbibi çevreler ise, karanlık ilişkilerin sona ermeyeceği mesajını Kıbrıslıtürk toplumu başta olmak üzere Türkiye'ye, Rumlara ve dünyaya vermek istemişlerdir.
* Daha önce, bu tip olaylar "mafya çevreleriyle" açıklanırdı. Bu kez olaya Türk subayları karıştı.
* Kuzey'deki Türkler, Kıbrıs'ın hem kuzeyinde hem de güneyinde tedirginlik yaratıyorlar. Güneydeki Rumlar bu tür gelişmelerden rahatsız olsa da, bundan faydalanan çevreler de var. (EÜ/BB)