Arter sanat galerisinde Emre Baykal'ın küratörlüğünü yaptığı ve on iki sanatçının yeni üretimlerinin yer aldığı "Haset, Husumet, Rezalet" sergisi 24 Ocak'ta açıldı. Sergi davet edilen sanatçıların yeni işleri için düşünsel bir süreç yaratan kavramları ele alıyor.
Emre Baykal, sergi başlığında bir araya getirilen "haset", "husumet", "rezalet" kavramlarını toplumsal, kültürel ve siyasi belleğin sanat diline aktarımı için kullandıklarını söylüyor.
Sergide sanatçılar birbirinin öncesi, sonrası ve tamamlayıcıları olarak birlikte anılan bu üçlüyü siyasi ve toplumsal şiddetten medyaya, kariyerist kaygı ve hırslardan cinsiyet politikalarına, "dayanışma" potansiyellerinden "yıkıcı", "saldırgan" itkilere uzanan bağlamlar kapsamında araştırmayı hedefliyorlar.
Baykal, başlığın çağrıştırdığı olumsuz ve yıkıcı duyguları bakış alanı içine alan serginin aynı zamanda dostluk, barış ve dayanışma gibi yapıcı duygular arasındaki geçişkenliği ve birlikte ördükleri sarmalı da kapsadığını düşünüyor.
Yeni üretilen işler üzerinden izleyicinin deneyimine açılan sergide Selim Birsel'in ("Arka Bahçede Yetiştirilir" adlı enstalasyonu) Hera Büyüktaşçıyan ("Kayıp Guguk Kuşu","Ada", "Arada Bir Yerde" ve "Terk-i Dünya"), CANAN ("Yalvarırım bana aşktan söz etme" ve "Şeffaf Karakol"), Aslı Çavuşoğlu ("Gordion Düğümü", "Stendhal Sendromu") Merve Ertufan & Johanna Adebäck ("ben sen"), Nilbar Güreş ("İkiz Tanrıça: Bir Karşılaşmanın Eskizi"), Berat Işık ("Delik" ve "Kelebek Etkisi"), Şener Özmen ("Bayrağından Kaçan Direk"), Yusuf Sevinçli ("Put"), Erdem Taşdelen ("Endişeci"), Hale Tenger ("Böyle Tanıdıklarım Var III") ve Mahir Yavuz'un çalışmaları yer alıyor.
Geçmiş ve bugün içiçe
Hale Tanger "Böyle Tanıdıklarım Var III" başlıklı çalışmasında vakıfların ve haber ajanslarının arşivlerinden derlediği "devlet şiddeti"ni konu edinen kronolojik olarak sıralanmış fotoğraf röntgenlerinden bir labirent oluşturmuş. Hrant Dink, Uğur Mumcu cinayetlerinin ya da Cumartesi Anneleri'nin fotoğraflarının bulunduğu duvarlar geçmişle yüzleşme sağlarken, geleceğe de işaret ediyor.
Serginin şiddet kavramı üzerinde yoğunlaşan bir diğer eseri olan CANAN'ın "Şeffaf Karakol" adlı çalışmasında ise, sanatçının kendi bedenini tekrara dayanan bir şiddet koreografisi aracı olarak sergilediği görülüyor.
Şener Özmen'in "Bayrağından Kaçan Direk" adlı çalışmasında bayraksız iki direğin birbirlerine sarılmış biçimde duvarı delerek yükselişi aidiyet meselesini gündeme getirirken, soyut bir form üzerinden karşılıklı ilişkileri de değerlendirmemize aracı oluyor.
Hera Büyüktaşçıyan'ın sergilenen dört yapıtından bugünü geçmiş ile içiçe değerlendirmemizi sağlayan "Ada" da konuşulamayanların, saklı tutulanların süpürüldüğü bir halı ve üzerinde zar zor dengede duran bir sandalye görüyoruz. Sanatçı aile ya da toplum bazında sağlam bir zemine oturamayan ilişkileri geçicilik merkezinde ele alıyor.
"Gordion Düğümü" adlı çalışmasında Aslı Çavuşoğlu Büyük İskender büstünün replikasını yaparken ikiye böldüğü parçaları tam eşleşmeyecek şekilde üst üste yerleştirerek Yunanistan ve Makedonya Cumhuriyeti arasındaki husumeti, Büyük İskender'i araç olarak kullanan bu iki tarih söyleminin rekabeti üzerinden okumayı mümkün kılıyor.
Sergi 7 Nisan'a kadar Arter sanat galerisinde görülebilir. (DK/HK)